BANA EKOLÜNÜ SÖYLE, SANA NASIL BİR ANNE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM
Gelin görün ki doğa, anne denen şeyin işletim sisteminden pes etme özelliğini çıkardığı için, annelerin ideali arama çabaları kıyasıya devam ediyor. Ortada ekoller, yazarlar, kitaplar var. Hem de her dönemde olduğundan çok daha fazla; Ferberciler, Doğal ebeveynciler, Tracyciler, Montessori anneleri...

Bu sadece bir ideali arama çabası da değil. Her şey gibi ihtiyaçtan kaynaklanıyor; uykusuzluk, yeme sorunları, iki yaş krizleri... Tüm bunlarla başa çıkmakta zorlanan anneler, kafalarını suyun üzerinde tutabilmek için çare arıyor.

DOĞAL EBEVEYNLİK VE NAOMİ ALDORT’UN YAKLAŞIMI
İşte bu ekollerin temsilcilerinden biri yakın zamanda Türkiye’yi ziyaret etti. Önceki yazımda, Naomi Aldort’un söylediklerini aktarmıştım.

Aldort’un konuşmasından geriye, aklımda annelik etmekle ilgili bir his, bir hal tavır kaldı. Aldort’un, kayıt yapan makine, diye tanımladığı zihnimin içindeki doğrulardan, yanlışlardan gelen bir hal tavır değildi bu.

Çocuğuyla daha derin bir yerden bağ kurabilen bir hal tavır. Bunu anlatmak çok zor derken, karşıma bu video çıktı. İşte tam da bu dedim. Lütfen izleyin, burada öğrenilen bir teknikten ziyade, bir his var. Bu bir yeni doğan, acaba iki yaşındaki bir çocuğa da böyle yaklaşmak mümkün mü? Naomi Aldort bunun mümkün olduğunu söylüyor.

Aldort’un kitabının ismi “Çocuğunuzla birlikte büyümek”. Anne babalara, çocuk büyütürken dikkatlerini kendi içlerine çevirmelerini öğütlüyor.

Akademik bilgileri yalayıp yutmak için harcadığımız çabayı biraz, ‘’kayıt yapan makineden gelen’’ komutların farkına varmak için kullanmamızı öğütlüyor. Sorunlarınız varsa, bunun çözümü, çocuğunuzun ya da kendinizin olduğunuzdan farklı olmanızı istemekten geçmiyor.

Kendinizi de çocuğunuzu da olduğu gibi kucaklarsanız, başka bir düzeyde sorunlarınız çözülmeye başlıyor.

Aldort bize; ‘’Çocuğunuzda neyi değiştirmek isterdiniz?’’ diye sordu. Uzunca bir süre, yazacak bir şey bulmakta zorlandım. Sonunda, daha kolay uykuya dalan bir çocuk olmasını isterdim, ya da sebze yemesini isterdim gibi aslında pek de önemli olmayan iki madde ortaya çıktı.

İlkini kesinlikle onun için değil, kendi konforum için istediğimi zaten biliyordum. Yoksa o zaten ihtiyacı olan uykuyu alıyor.

Danışan annelerden biri, üç çocuğundan büyük olanın çok öfkeli olduğunu ve evde kendisinin de içinde olduğu bir çatışma ortamı yaşandığını, kimi zaman oğluna bağırdığını söyledi. Anne, ‘’etrafına öfkeli tepkiler veren bir çocuk olmamasını’’ isterdim dedi.

Aldort bu anneyle uzun süre soru cevap yaptı. Anne, öfkeli tepkiler vermenin çok rahatsız edici ve kötü bir huy olduğunu söyledi.

Aldort, öncelikle çocukları bir çatışma ortamına girdiğinde annenin de öfke duyduğunu yüzeye çıkardı ve kendimizin yapamadığı bir şeyi, çocuktan istemenin adil bir durum olmadığını söyledi.

İnsana, hissettiği bir şeyi hissetmemesi gerektiği söylemek kadar rahatsız edici bir şey olabilir mi ? Aldort, ‘’çocuğunuz o veya bu nedenle öfke duyuyor, ondan nasıl bu öfkeyi duymamasını isteriz’’ diye sordu.

Anneye çocuğunun öfke nöbetlerini yaşamasına izin vermesini öğütledi. Bu şekilde aralarındaki kızgınlığın ortadan kalkabileceğini ve daha sonra belki çocuğun öfkesinin daha derin nedenlerini anlamanın yolunu, annesinin bulabileceğini söyledi.

ÇOCUĞUNA YARDIM ETMEMEK
İster inanın ister inanmayın, Aldort’un tavsiyelerinden beni en çok zorlayan konu bu oldu. Özellikle puzzle yapmak gibi aktivitelerde kendimi tutamıyorum.

Ladin de yardım istemeye, belli ki benden kaynaklı nedenlerden meraklı bir çocuk. Kendime verdiğim Aldort ayarından sonra, dün ilk defa üçlü bir puzzle yaparken bir iki dakika zorlanmasına rağmen dişimi sıktım.

Hiçbir şey demedim. Sonunda yaptı ve daha önce hiç olmadığı kadar mutlu oldu. Yaşasın! diye bağırarak evde şampiyonluk turu atması görmeye değerdi. Kendi kendime, bu zevki onun elinden almamalıyım dedim.

Yaklaşımı çok hoşuma gitse de uygulamada Naomi Aldort’a katılmadığım noktalar var. Bunları da yarınki yazımda bulabilirsiniz.