Türkiye'nin en büyük yatırımları arasında bulunan ilk nükleer güç santrali Akkuyu NGS için nükleer yakıt getirme töreni geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. Dünyanın izlediği tören sonrası nükleer enerjinin Türkiye'ye ne gibi faydalar sağlayacağı merak konusu oldu. MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş, Türkiye'nin nükleer enerji hamleleri ile ilgili açıklamalarda bulunarak konuyla ilgili merak edilen detayları aktardı.

ALİCAN YILDIRIM / [email protected]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in canlı bağlantıyla katıldığı Akkuyu Nükleer Santrali'nin açılışı dünyada büyük ses getirdi. Mersin'de inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali'nin Türkiye'ye ne gibi katkılar sağlayacağı ise merak konusu oldu. MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş, konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunarak merak edilen detayları aktardı.

"TÜRKİYE'NİN MÜCADELESİ 1950 YILLARDAN BU YANA SÜRÜYOR"

MÜSİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş, Türkiye'nin 70 yıllık nükleer enerji serüveni ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunarak, "Bu 1950 yıllardan başlayan bir hayal. Adnan Menderes hükümeti zamanında Türkiye'nin nükleer enerji ile ilgili yatırım yapacağına dair alınan karar. Sonrasında 70'li yıllardaki hükümetler tarafından da gene nükleer enerji ile ilgili yatırım iştahı oluyor. Şu anki mevcut nükleer santralin kurulu olduğu yerde 1976 yılında lisans çıkartılıyor. 1989'da rahmetli Turgut Özal zamanında da yine aynı istek oluyor. Ama bütün bu kararı alan siyasiler darbe ya da farklı siyasal ve politik olaylar neticesinde bu hedefini gerçekleştiremiyor. 2009 yılında da en son Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti bu kararı alıyor. 2015 yılında bununa ilgili mukaveleler yapılıyor. Tabi birçok siyasi olaylar ve zorluklarla karşılaşılıyor. Darbede dahil olmak üzere." şeklinde konuştu.

"70 YILLIK HAYAL GERÇEKLEŞTİ"

İlk nükleer yakıtın getirilmesiyle birlikte resmi olarak Türkiye'nin nükleer enerji için ilk adımı attığını ifade eden Altuğ Karataş, "2023 yılında resmi olarak ilk nükleer yakıtın yüklenmesiyle Akkuyu NGS bir nükleer santral hüviyeti kazandı. Yaklaşık bir yıl içerisinde de ilk santral devreye alınacak. Dolayısıyla Türkiye'nin nükleer enerji santrali hikayesi 1950 yıllardan başlayan yaklaşık 70 yıllık bir hayal olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde 70 yıllık hayal gerçekleşmiş oluyor. Güneye Kore 1960 yılında bu kararı alıyor ve dünyanın şuanda en büyük nükleer santral, teknoloji üreticisi ve ihracatçısı olarak öne çıkıyor. Geçte olsa bir irade beyanıyla Türkiye bu kararı almış durumda." ifadelerini kullandı.

"NGS 24 SAAT 365 GÜN EMRE AMADE"

Nükleer santralin önemine vurgu yapan Karataş, "Türkiye Avrupa'nın yaşadığı enerji krizini ucundan da olsa hissetti. Türkiye bu tip bir enerji krizi yaşamamak için gelecekte enerji arzı ile ilgili çeşitlendirmeler yapmak istiyor. Nükleer enerji santrallide 24 saat 365 gün emre amade denilen tam kapasite enerji verebilecek olan bir santral olduğu için enerji arzı açısından son derece kritik öneme sahip. Bir kritik önemi de Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye'yi bağlamaktadır. İhracaatımızın neredeyse yarısı Avrupa'ya gidiyor. Ve bununla birlikte Paris İklim Anlaşması'na da imza atmış durumdayız. Bizim karbon salımımızı azaltmamız gerekiyor. Nükleer enerji dünya üzerinde yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere karbon salımı en düşük enerji tipidir. Bizim bu anlaşmalardaki hedeflerimize varabilmemiz için nükleer enerjiye ihtiyacımız var. Türkiye'nin bu bağlamda bir değil üç adet nükleer enerji kurma hedefi var. O zaman 2053'teki karbon ayak izimizle ilgili koymuş olduğumuz hedefe ulaşabiliriz. " dedi.

"İSTANBUL'UN TÜM ELEKTRİĞİNİ TEK BAŞINA ÜRETEBİLİYOR"

Nükleer santralin stratejik anlamda bir çok öneme sahip olduğunu ifade eden Altuğ Karataş, "Stratejik anlamda en önemlisi enerji arz güvenliğimiz. Nükleer santral şu anki enerji tüketim rakamlarımıza göre enerjimizin 4 reaktör de devreye girdiğinde yaklaşık olarak yüzde 10'unu karşılayacak. Yani bu İstanbul'un enerjisinin tamamını karşılayabilecek bir kapasite demektir. Ekonomik boyutuyla ilgili şunu söyleyebilirim. Doğal gaz santrali çalıştırıyorsanız. Doğal gazın fiyatı dünya piyasalarında arttığında ki 14-15 kat arttı. Bu sizin elektrik maliyetinizi o oranda arttırıyor. Eğer siz bir nükleer santral çalıştırdığınızda nükleer yakıtın fiyatı 2 katı artsa bile sizin elektrik üretim maliyetinizin en fazla yüzde oranda etkiliyor. Nükleer santral fiyat istikrarı açısından da çok önemli. " şeklinde konuştu.

"YAPIMINDA TÜRKİYE'NİN CEBİNDEN TEK KURUŞ ÇIKMADI"

Akkuyu NGS'nin yapımında Türkiye'nin cebinden tek kuruş çıkmadığına ve bunun yanında birçok avantaj elde ettiğine dikkat çeken Karataş, "Bir başka konu ise santralin yapımında Türkiye'nin cebinden tek kuruş çıkmıyor. Santral Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde bu güne kadar yapılan en büyük yatırım olarak öne çıkıyor. Bu santraldaki elektrik anlaşması 15 yıllık bir anlaşma olarak belirtiliyor. 15 yılın ortalaması 1 kilovat saat için 12.35 sent olarak fiyatlanıyor. Bu da bugünkü fiyatlara oranlarsak Türk lirası olarak 2,5 liraya filan denk geliyor. Şuan 4 liraları gören elektrik fiyatları için piyasanın oldukça altında bir rakam. Onun içinde çok iyi bir anlaşma. Hazine garantisi yok. İlk iki reaktörde elektriğin yüzde 70'i bu fiyatlara alınacak. 3. ve 4. reaktörde de yüzde 30'u bu fiyatlardan alınacak. Geri kalan ise serbest piyasa fiyatlarından piyasaya satılacak. Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 yılın sonunda Akkuyu Nükleer Enerji A.Ş.'nin elde ettiği net kârın yüzde 30'unu hazineye alacak. Yani Türkiye cebinden tek kuruş çıkartmadan enerji arz güvenliğini sağladı. Vatandaşına ulaşılabilir enerjisini sağladı. Yüzde 20 bu işin gelirinden pay aldı. Piyasanın altında enerji fiyatı sağlamış oldu. Karbon hedeflerine yaklaşma imkanını sağladı. Bunun yanında inşaat yapımında yaklaşık 21 bin kişi çalışıyor. 5 bin 500 tane parça Türk firmaları tarafından üretiliyor. 6.5 milyar dolarlık santral tamamen bittiğinde bir yerlileşme oranı olacak ekonomik anlamda. Bunun yanında nükleer teknoloji üreticisi olmuş olacağız. Bu firmalar yurt dışındaki ihalelere girip parça verebilir. İkinci santralde yüzde 40 üçüncü santralde yüzde 60 yerlilik hedefi var. Katma değer olarak ise bu santralin ömrü boyunca 50 milyar dolarlık bir katkısı olacak." dedi.

ENERJİ KRİZLERİNE KARŞI VATANDAŞIN CEBİNİ KORUYACAK

Nükleer santrallerden elde edilecek olan enerjinin vatandaşa ne gibi katkılar sağlayacağı konusunda da bilgiler veren Karataş, "En pahalı enerji olmayan enerjidir. Enerjiniz olmazsa zaten elektrik fiyatları yukarıya doğru çıkar. Türkiye cebinden tek kuruş harcamadan aslında şuan yine piyasanın altında bir elektrik anlaşması yaptığı için aslında vatandaşının lehine bir anlaşma yapıyor. Avrupa'nın durumuna baktığımız zaman Avrupa enerji üretemediği için fiyatlar inanılmaz derecede arttı. Türkiye aslında bu hamleyi yaparak gelecekte enerji krizleriyle birlikte artması muhtemel fiyatların önlemini alıyor. Bu santral hem enerji arz güvenliğinizi sağlıyor. Hem de ileride oluşabilecek enerji krizleri sonrası aşırı fiyat artışını engellemiş oluyor." şeklinde konuştu. 

Son olarak yetiştirilen nükleer mühendislerinin Türkiye için büyük kazanç olduğunu ifade eden Karataş şunları kaydetti: Türkiye 300 tane mühendisini nükleer konularda yetiştirmek üzere eğitimini aldırdı. 2024'ten 2027'e kadar 300 mühendis daha eğitim alacak. Böylece 600 nükleer mühendisi eğitim almış olacak. Santralin işletmesinde bulunacak bu Türk mühendisler. Bu da Türkiye'nin nükleer konudaki tecrübesini bilgisini arttıracak. Gelecekte kurulacak olan santrallerdeki yerlileşme oranını arttıracak. Bunu da anlaşmanın içine koymak bence Türkiye için inanılmaz bir kazanım. Nükleer enerjiyi sadece ve sadece enerji olarak görmemek gerekiyor. Bunun nükleer tıbba, savunma sanayine ve gelecekte çok farklı farklı dallarda Türkiye'nin gelişimine muazzam etkisi olacağını düşünüyorum.