Türkiye'nin Gazze konusunda İsrail'e karşı aldığı tavır ABD'de 24 Nisan'da gündeme gelmesi beklenen sözde Ermeni soykırım tasarısının Yahudi lobileri tarafından desteklenebileceğini ima etti.

ABD"de ilk kez siyahi bir başkanın değişim vaadiyle göreve başlamasının tüm dünyada yarattığı heyecan azalarak da olsa sürerken, bu değişimin Türkiye'ye etkileri ise henüz net değil.

Yeni yönetimle Türkiye'nin ilk üst düzey teması haftasonunda Münih'te düzenlenen güvenlik konferansı sırasında gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden konferans sırasında bir görüşme yaptılar.

Bu konferansın bir diğer özelliği de Biden'in İran'la diyalog kurulabileceğinden Rusya'yla ilişkilere kadar birçok alanda ABD'nin yeni politikalarını açıklamış olması. ABD'deki Barrack Obama yönetimi içeride ekonomik krizle uğraşırken, dünyada da zorlu bir dönemle karşı karşıya.

Tam böyle bir dönemde ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, İstanbul'da Uluslararası Sermaye Derneği (YASED) tarafından düzenlenen bir konferansta Türk-ABD ilişkileri hakkında kapsamlı bir değerlendirme yaptı.

Parris konuşmasına George W. Bush döneminde iki ülke ilişkilerinin seyri konusunda ilginç bir benzetmeyle başladı. Parris, iki ülke ilişkilerinin son sekiz yılda "eşik-altı" (sub-prime) bir seyir izlediğini söyledi.

Eşik-altı, son aylarda gündeme düşük gelir grubuna yüksek faizle verilen ve geri ödenmesinde yaşanan sorunların ABD'yi ekonomik krize sürükleyen krediler için kullanılan teknik terim.

1997-2000 yılları arasında ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ni yapan Parris, şu anda da Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Institute'un Türkiye projesi danışmanı. Parris, Türk-ABD ilişkilerini en yakından bilen diplomatlardan biri olarak gösteriliyor.

Konuşmasında sık sık değerlendirmelerinin yeni yönetimin değil kendi adına olduğunu vurgulayan emekli büyükelçi, yaklaşık 50 dakika süren konuşmasında Türkiye'nin konumu, 1915 olayları, yeni yönetimin Türkiye'ye bakışı gibi çok sayıda konuya değindi.

İşte konuşmanın satırbaşları:

ERMENİSTAN MESELESİ

Parris konuşmasında, Ermeni lobisinin 1915 olaylarına ilişkin tezlerini kabul ettirmek için tamamen harekete geçmiş durumda olduğunu ve yeni yönetimin üyelerinden de daha önce hiç görülmemiş derecede destek aldıklarını vurguladı.

Emekli büyükelçi, "Bu akşam oturduğumuz yerden resim pek iç açıcı görünmüyor... Ancak en sonunda Washington'da birileri ABD'nin çıkarlarının nerede olduğunu hesaplayacak ve ona göre hareket edecek. Şu dönemin böyle bir adım atmak için doğru zaman olmayabileceği ve bu konuya bu şekilde yaklaşmak için aslında hiçbir zaman doğru bir dönemin olmayabileceğini söylemek için güçlü ve potansiyel olarak zorlayıcı argümanlar yapılabileceğini düşünüyorum" dedi.

Bu ortamda Ermeni iddialarının tanınmasına dönük bir girişimin ABD Temsilciler Meclisi ya da Beyaz Saray nezdinde gündeme getirilip getirilmeyeceğinin hala net olmadığını anlatan Parris, yine de bu konunun Türkiye ile yeni yönetimin ilişkileri açısından "şekillendirici bir deneyim" olabileceğini belirtti.

Parris, Washington nezdinde Türkiye'nin en önemli destekçilerinden olan Yahudi lobisinin tutumuyla ilgili bir soru üzerine ise burada Türkiye'ye dönük bir "hayalkırıklığının" olduğunu çünkü İsrail'in Gazze saldırıları sırasında Ankara'nın taraf tuttuğunu düşündüklerini belirtti ve şunları söyledi:

"Soykırım iddialarıyla ilgili Yahudi lobisinin karşı bir harekete geçme konusundaki heyecanının olumsuz etkilenmesi potansiyeli var... Lobiden gelen açıklamalara baktığınızda Türkiye'nin stratejik önemine vurgu yapıyorlar. Ancak burada söylenen ya da yapılanların Yahudi lobisinin tutumunu etkilemeyeceğini söylemek doğru olmaz."

Büyükelçi'nin diğer konulardaki değerlendirmeleri ise kısaca şöyle:

GAZZE: "Burada İsrail'in yaptıklarının doğru mu yanlış mı olduğunu tartışmak istemiyorum. Türkiye'nin bu krize yaklaşımı Türkiye'nin iddialı bölgesel diplomasisine ABD'nin bakışıyla ilgili çelişkileri de ortaya koydu. Türkiye bir yandan ateşkesin sağlanması için aktif, yaratıcı ve yapıcı bir katkıda bulunurken, diğer yandan kullanılan üslubun Ankara'nın zorlukla kazandığı tarafsızlık itibarına zarar vermesinden endişeliyim."

İRAN: "Obama ve ekibinin ABD politikasını Türkiye'nin uzun süredir savunduğu bir çizgiye çekme niyetinin olması iyi haber. Sorun yaratabilecek olansa Washington'ın başarılı diplomasinin etkilerini artırmak için er ya da geç daha fazla yaptırım uygulamak isteyecek olması. Bunun yeri de BM Güvenlik Konseyi. Türkiye artık Konsey'in bir üyesi olarak uluslararası meşruiyeti tanımlayacak ülkelerden biri. Burada Türkiye ile Obama yönetiminin tutumları konusunda farklılık olamsı sıkıntı yaratabilir. Türkiye'nin İran'ın enerji sektöründe süregelen ve artan yatırımları da bir başka sıkıntılı nokta olmaya aday."

ENERJİ: "Bu kadar mesele arasında en cesaret verici olan enerji. 1990'lı yıllarda Türkiye ile ABD arasında stratejik bir enerji diplomasisinin oluşturulması için büyük çaba gösteren benim gibi bir diplomat için son sekiz yıl büyük bir kayıp. Bu kış yaşanan enerji krizi, Nabucco ve Batı'nın uzun vadeli enerji güvenliğini artıracak olan diğer projelere Türkiye'nin, ABD'nin ve Avrupa'nın yeniden ivme kazandırmaları için bir fırsat. Ve bu da enerji meselelerini Türk-ABD ikili ilişkilerinin gündeminde önemli bir yere taşıyabilir."

RUSYA: "Kaynakları çeşitlendirme arayışlarına rağmen Türkiye'nin enerji arzı hala Rusya'dan ithalatına dayanıyor. Son birkaç yıl içinde dış politika gelişmelerine bakınca Türkiye ile Rusya'nın duruşlarının İran, Irak, Filistin ve Karadeniz güvenliği konularında aynı çizgide olduğu görülüyor. Türkiye ile Rusya'nın sorunlu da olsa ortak bir geçmişi var. Moskova'nın Washington'a ya da daha geniş anlamda Batı'ya stratejik bir alternatif olabileceğini düşünenlerden değilim."

HÜRRİYET