Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu vefakar millet, bu sadakatle Türkiye"nin geleceğine istikrarın geleceğine, demokrasinin geleceğine, hukukun geleceğine aynı sadakatle sahip çıkacaktır. Ve inşallah bu milletin boynu yere eğilmeyecektir. Hep birlikte ülkemizi daha iyi yarınlara taşıyacağımıza olan inancım tamdır” dedi.

2008 Vakıf Medeniyeti Su Yılı etkinlikleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın da katılımıyla yapılan bir törenle başladı. Altınpark"ta yapılan törene Erdoğan"ın yanı sıra, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt ile davetliler katıldı.
Recep Tayip Erdoğan törende yaptığı konuşmada, vakıfların ve vakıf medeniyeti kavramının önemine değindi. Vatan denilen kutsal toprakların geçmişine, tarihine, mirasına ve eserlerine sahip çıkmadan geleceğe sahip çıkamayacaklarını belirten Erdoğan, Vakıflar Genel Müdürlüğü"nün bu yarışı en önde götüren kuruluşlardan birisi olduğunu söyledi. Erdoğan, Müdürlüğün, genel bütçeden para almadan gelirlerini tam 15 kat arttırdığına işaret ederek, “Bu sadece bir rekor değil tarihi bir başarıdır. Bu seneki bütçesi 415 milyon YLT'dir. Bu rakam 2002"de 39 milyon YTL"di. Bütçesinin yarısından fazlasını yatırıma ayıran tek kurumdur” dedi.

-100 BİN KİŞİYE İSTİHDAM-

Vakıfbank"ın artık zarar eden bir kurum olmadığını söyleyen Erdoğan, bankanın en hızlı büyüyen kurumlar içinde yer aldığını belirtti. Başbakan Erdoğan, atıl durumdaki taşınmazları değerlendirmeye aldıklarını, yap-işlet-devret modeliyle 2 milyar YTL yatırım yaparak 50 bin kişiye istihdam sağladıklarını da ifade etti. 100 bin kişiye istihdam sağlamayı hedeflediklerini açıklayan Erdoğan, Vakıflar Genel Müdürlüğü"nün bir üniversite kurması gerekliliğine de değindi.

-“ALLAH BİZE O KRİZ ORTAMLARINI BİR DAHA YAŞATMASIN”-

Türkiye"nin hızlı bir şekilde değişip geliştiğini söyleyen Erdoğan şöyle konuştu:
“Toplumumuz bizden önceki o karanlık günlerde ayakta kaldıysa yardımlaşma ve dayanışma duygularının üst seviyede olması nedeniyledir. Allah bize o felaket günlerini, kriz ortamlarını bir daha yaşatmasın diyorum. O günler, değil tarihi eserlere sahip çıkmak, insanların ülkelerinden umudu kestiği yıllardı. O günler, değil umutları yeşertmek, bütün toplumun ağır bir ekonomik enkazın altında kalma endişesi duyduğu yıllardı. O yıllar artık geride kaldı. O günlerde gösterilen sabrın, yardımlaşmanın meyvelerini şimdi topluyoruz. Bu günlerde gösterdiğiniz sabrın, metanetin, vakarın izzetin karşılığını da inşallah yarın toplayacağız. Bizim lügatimizde karamsarlık, olumsuzluk ve bedbinlik yoktur. Çünkü inanıyoruz ki her türlü gelişmenin temeli ümit var olmaktır geleceğe dair umutlar beslemektir. Karamsarlık, belirsizlik, umutsuzluk, gelişmenin ve ilerlemenin baş düşmanıdır. Biz ömrümüzün bereketli geçmesini, emaneti devraldığımız süreyi insana ve topluma hizmetle geçirmeyi esas alıyoruz. Sadaka taşlarını bize miras bırakan, kuşlar için bile vakıf eserleri kurmayı bize miras bırakan ecdadımızın izinde yürümek ancak böyle pozitif bir tutum takınmakla mümkün olabilir.”

ANKA