Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u, ölümünün 78. yılında yolsuzlukların konuşulduğu bir dönemde anıyoruz... Akif, Marşı yazdığında sırtında paltosu bile yoktu. Marş için konulan ödülü de kabul etmedi. Hayır kurumuna bağışladı. O günün havasını yansıtan Marş, TBMM'de kabul edildiğinde yarattığı coşku, bütün yurda yayıldı. 93 yıldır dillerden düşmedi. Bize daha ilk dizesinde 'Korkma!"mayı öğretti. İstiklâl'in marşını yazan Mehmet Akif, dizelerdeki kadar başı dik ve milli duruşlu bir insandır. Konaklarda şiir yazan duygulu insan değil, İstanbul'un işbirlikçi yönetimine isyan ederek Ankara'ya yaya yürüyerek gelen, devrimci karargâhla buluşarak kurtuluşa omuz veren eylem adamıdır! 

Eylem adamıydı
Dava arkadaşı Hasan Basri Çantay, Mehmet Akif'in vatanperverliğini şöyle anlatır: "Onun Balkan Harbi'nde, Umumi Muharebe'de, İstiklâl Savaşı'nda yazdığı vatanperverâne şiirleri bilâ istisna hiç bir şâire nasip olmayan yüksek yurt sevgisinden çok coşkun ve ilahi ithamları idi. O Milli hareketi duyar duymaz Balıkesir'e koşmuş, Zağnos Mehmed Paşa Cami'nin kürsüsünde verdiği heyecanlı hitabesinde, 'Ey Balıkesirliler, güzel yurdunuzu çiğnetmeyiniz, müdafaanız meşrudur, sebat ediniz, yürüyünüz' demiştir. Bu hitabenin mümlekette yaptığı tesir pek büyüktür. Akif, İstanbul hükümetince memuriyetinden azledilmişti. Akif bir arkadaşı ile birlikte Ankara yolunu tuttuğu zaman sevincinden, heyecanından ailesini bile unutmuştu. O, keseciğinde otuz altı kuruş parası ile Ankara yoluna çıkmıştı!" (Hasan Basri Çantay, Akifnâme, Erguvan Yayınevi, 2008, s.34) 

Atatürk karşıladı 
yazarlarla-2.jpgAtatürk onu Meclis kapısında karşıladı. 'İman cephemizi güçlendirdin' dedi. Burdur Vekilliğine seçildi. Bununla da kalmadı, Anadolu'yu karış karış gezerek milleti ayağa kaldırdı. Mustafa Kemal Paşa'nın yanında birleştirdi. Kastamonu'da verdiği konferansta 'Bolşeviklerle birlik olmalıyız' dedi. İslâmcı düşünceleri hızla Milliyetçiliğe evrildi. Dürüst kişiliği ile Baytar Mektebi'nde aldığı fen bilimleri eğitimi kişiliğinde büyük etki yarattı. Geceleri Pasteur'un resmini öperek yatan adamdır. Cihan Harbi içinde Arap diyarlarını gezdiğide geriliği gördü. Milli birlikten başka çaremiz olmadığını gördü. O, dizelerine sadece Milli ruhu yansıtmamıştır. Sokaktaki yoksul insanları da yazmıştır. Kendinden önce ölen arkadaşının 3 çocuğuna bakacak kadar da vefalıdır. Sözüne de sadıktır. Söz verdi mi, ölüm ancak onu durdurur! Karda kışta bile randevusuna gecikmezdi. İstibdata karşıydı. Abdülhamid'den nefret edecek kadar. Onun döneminde şiir yayımlayamamıştı. İttihatçılarla bir oldu. Çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisi Rusya'ya kadar yayıldı. Vahdettin'in hainliğine isyan ederek Ankara'nın yolunu tuttu. 30 Ağustos Zaferi'ni yerinde yaşamak için kazma kürekle yollara düştü. 

'O, kocaman bir dağdı'
İşte o günlerdeki ruh halini arkadaşı Çantay şöyle anlatır: "İstiklâl muharebelerinin devam ettiği sıralarda Akif'i görmeliydiniz. O, kafesleri yırtan arslanlar gibi kükrüyordu. Düşman Ankara'ya yaklaştığı sırada Akif hiç istifini bozmadı, onun manevi kuvveti zerre kadar sarsılmadı; etrafındakilere hep ümit, hep iman, hep cesaret telkin etti. O, kocaman bir dağ idi!" (Çantay, s.37) 

'Herkes birbirini candan seviyordu' 
Akif'in arkadaşı Eşref Edip Bey ise, İstiklâl Marşı'nın yazıldığı Ankara'nın havasını şöyle anlatır: "O günler ne kudsi, ne mübarek günlerdi! O günleri yaşamayanlar bunu, mümkün değil, anlayamaz. Müşterek tehlike bütün kalpleri sımsıkı bağlamıştı. Herkes birbirini candan seviyordu. Bütün gönüller, bütün meclisler, Ankara'nın dağları taşları samimiyet ve sevgi içinde idi." (Eşref Edip, Mehmet Akif, Beyan Yayınları, 2010, s.125) 

İstiklâl Marşı nasıl kabul edildi
İşte bu havayı yansıtmak için Maarif Vekâleti müsabaka açar. 724 parça eser gelir. Bunlar incelenir ve havayı yansıtan eser bulunamaz. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey bunun ancak, Akif Bey tarafından yazılabileceğini iyi bilmektedir. Ancak O, para ödülü var diye katılmamıştır. Akif ricaları kırmaz ve Taceddin Dergâhı'na kapanarak Marşı yazar. Marş, 1 Mart 1921 günü Meclis kürsüsünde okundu. 'Korkma, sönmez bu şafaklarda yzüen al sancak/Sönmeden yurdumun üstende tüten en son ocak./... Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;/Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl." 

mehmet-akif.jpgCoşku görülmeye değerdi. Eşref Edip Bey bu anı "O gün Üstad için en muazzam bir gündü. Hayatında bu kadar heyecanlı bir gün geçirmediğini söylüyordu" şeklinde açıklar. 12 Mart 1921 günü de TBMM'de ayakta okunarak kabul edildi. Akif ise heyecan karşısında mahçup edayla salona çıkar. Verilen 500 TL'lik (Vekil maaşı 100 TL idi) ödülü ise yoksul kadınlara ve çocuklara örme işleri öğretmek üzere açılan 'Darülmesai'ye bağışlar. Ankara'nın soğuğunda üstünde doğru dürüst bir paltosu bile yokken... Büyük Zafer'den sonra İstanbul'a döndüğünde de ne evi vardı ne maaşı.. Mısır'a biraz çaresizlikten gider. (Eşref Edip, s.134, Çantay, 93) 

'O milletin malıdır'
İstiklâl Marşı'nı "O, şiir artık benim değildir, O, milletin malıdır. Benim millite karşı en kıymetli hediyem budu" diyerek şiirlerinin toplandığı 'Safahat'a almaz. 1936 yılında gönüllü sürgün Mısır'dan döndüğü İstanbul'da Yedigün mecmuası muhabiri Feridun Kandemir'e verdiği mülakatta duygularını şöyle anlatır: "Doğacaktır, sana vaat ettiği günler hakkın!.. Bu ümitle imanla yazılır. O zamanı düşünün… İmanım olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim. Bu, elimden gelmez. İçimde ne varsa, bütün duygularım yazılarımdadır. Şu var ki, İstiklâl Marşı’nın şiir olmak üzere bir kıymeti yoktur, ancak tarihî bir değeri vardır. (Ve gözleri yemyeşil Şişli sırtlarında, dilinde bir dua gibi ayni nağme titriyor:) “Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın...” 

'Ya büyük zafer üstadım… O anda ne duydunuz?' sorusuna ise şu yanıtı verir: "Ah… Allahım ne muazzam zaferdi o!.. Ortalık hercü merç oldu… Beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu… Ve biz mest olduk! Artık benim ne düşünecek, ne duyacak, ne yazacak, hatta ne yaşayacak takatim kalmıştı… Bizim dilimiz tutulmuştu. Ordu, bizzat yazıyordu." (Yedigün, 1 Temmuz 1936, Sayı: 173.) 

Akif, başka bir mülakatta ise “Allah bir daha bu Millete İstiklâl Marşı yazdırmasın” demiştir. Türk milleti istiklâlini korudukça, onun Marşı'nı dilinden düşürmeyecek. Aynı ruh ve duygularla; saygı ve rahmetle anıyoruz. 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

appstoreee.jpg     googleplay.jpg
1936-hasta-yatakta-istanbul.jpg