Efeler’de yeni belirlenen asgari ücretin tamamını ev kirasına vererek üzerine 3 bin TL daha ekleyecek maddi gücü kendilerinde bulduğunu bir an için farz edelim, kiradan geri kalan para o ailenin yiyeceğine mi, giyeceğine mi, sosyal giderlerine mi yetecek?
Memuriyet nedeniyle uzun süre kirada oturduğum için kiracılık konusunu ayrıca buna mecbur olanların bütçesine uygun ev bulmada, kira artış dönemlerinde ev sahibi beklenenin üzerinde bir artışta diretirse ne yaparız, evi nereden bulur nasıl taşınırız psikolojisini iyi bilirim.
Aydın Merkez Efeler gerek öncesi kooperatifler aracılığı ile gerekse ilk dönem AK Parti iktidarında düşük faizli, uzun vadeli kredilerle ev sahibi olmada buna ek olarak herkesin bütçesine uygun kiralık ev bulmada en elverişli kentlerin başında geliyordu.
Bu gün (9 Temmuz) bir mekânda dostlarla sohbet ederken içlerinden birinin karşıdaki apartmana 14 bin TL kira karşılığında yeni bir kiracının taşındığını söyleyince bir an için şaşkınlıktan; “bu nedir”, demekten kendimi alamadım.
Çünkü artık o fiyatı duyan kiracısı bulunan ya da yeni verecek evi olanlar için bu kira emsal teşkil eder ve onun altında kimse evini kiraya vermek istemez.
Bu da kiracı açısından oldukça olumsuz bir ortam yaratır.
Ev sahibi kendini ”bu evin piyasa değeri şu para, bu parayı bankaya koysam bana aylık getirisi şu kadar olur, kiracıyla, stopajıyla uğraşacağıma iyisi mi, boş kalsın,” diyerek savunabilir ve kimse de bir şey diyemez.
Kiralık evi olan çoğu insan birincisi bu nedenden ikincisi de “kiralık” yazısı koymaksızın, pencerelere perde çekerek, bir emlakçıyı da araya sokmadan ---her halde kendi şartlarında kiraya vermek için olacak- evini dolu gösteriyor.
Bu da demek oluyor ki, her ne kadar devlet kiraları yüzde 25 artışla sınırlandırmış olsa da ilerleyen süreçte bu zorluk yalnız Efeler’de değil Aydın’ın diğer ilçelerinde de dar gelirli çalışanlar açısından krize dönüşmeye aday bir mesele gibi görünüyor.
Bir kere yenileri yapılmayınca, ev sahipleri de mahalledeki ya da kentteki emsal değerlerin altında evini kiraya vermekten imtina edince kiracılar aleyhine bozulacak arz talep dengesini düzeltme konusunda cezai işlem de dâhil hiçbir tedbir derde deva olmaz.
Kiracılar artışa direnseler ve olay arabulucuya intikal etse de sonuçta sistem kısa sürede tıkanır ve çalışmaz hale gelir, dahası karşılıklı çekişme arzu edilmeyen şiddete varan sonuçlar doğurabilir.
Meğer ola ki, bu konuda en ideal olanı ev sahibi ile kiracının karşılıklı insaf ölçüsü içinde aralarında anlaşalar.
Ancak bu da kolay değildir. Zira bu sefer de yeni kiraya verilen evle eskiler arasında bir uçurum oluşacağından uzun vadede ne ev sahibi düşük kiraya razı olabilir ne de düşük kira kiracının içine siner
Çünkü şartlar değişmiş aynı apartman veya sitede ev kiraları söz gelimi iki yıl önce 2 bin TL iken bu gün aynı konfordaki yan daire 14 bin TL’den kiracı bulabilmiş
Görüldüğü üzere yüzde 25’le kira artışını sınırlama soruna uzun süreli, kiracı ve ev sahibinin karşılıklı rıza göstereceği bir çözüm üretmiyor, tek yaptığı sorunu zamana yaymak oluyor.
Kira artışlarında şurası da bir gerçek ki, memur ve emekli aylıklarına yapılacak zam haberleri iktidara yakın medyada fazla köpürtülünce kiralar daha da şahlanıyor ve daha memurun, emeklinin eli zamlı maaşa değmeden artışların tamamı ev kirasına gidiyor.
Bu sefer de açık ev ekonomisinin diğer fasılları gıda, giyim, eğitim, doğalgaz artışlarından doğacak giderlerde baş gösteriyor.
Varın bir de siz henüz netliğe kavuşmayan emeklilerden yüzde 25 Temmuz artışının hâlihazırdaki aldıkları maaşa değil de kok maaşa yapılırsa yararlanamayacak, 7 bin 500 TL’ almaya devam edecek kesimin halini düşünün?
Efeler’de yeni belirlenen asgari ücretin tamamını ev kirasına vererek üzerine 3 bin TL daha ekleyecek maddi gücü kendilerinde bulduğunu bir an için farz edelim, kiradan geri kalan para o ailenin yiyeceğine mi, giyeceğine mi, sosyal giderlerine mi yetecek?
O eve iki değil dört asgari ücret parası girse bile bu piyasa şartlarında geçimleri kolay değil. Yakacak, eğitim, giyecek benzeri masraflarının en az olduğu, bir de her şeyin en ucuza bulunabildiği yaz aylarında bile sebze ve meyve giderleri için iki kişiden ibaret bir ailenin haftalık 750-800 TL ayırması gerekir.
Eskiden Aydın’a görevli tek maaşlı öğretmen, memur ev kirası pahalılığından Kuşadası, Didim’de çalışmak istemezdi. Son zamlarla hayat pahalılığında her ilçenin Kuşadası ve Didim’den farkı kalmadı
Bir de merkezde ya da her hangi bir ilçede oturduğu halde görevi nedeniyle başka bir yere gidiş-geliş yapmak zorunda olan memurun, öğretmenin ev kirasına bir de yol ücretini ekleyin ve o memurun ay sonunu nasıl getireceğini siz düşünün…
Süleyman Demirel’in mealen “ enflasyon sadece hayat pahalılığından ibaret değildir. Ahlaksızlığa varan sonuçlar üreten bir illettir” sözü ne kadar yerinde bir tespittir.
Nereden bakılırsa bakılsın çalışan kesimlerin Merkez Efeler yerine yakın ilçelerden ev tutmayı tercih de etseler gerek eşlerin gerek çocukların servis giderleri hesaba katıldığında eli hamur, karnı aç kalır.
Ayrıca eşler birlikte emekli olsalar da alacakları ikramiye bankaların konut kredisine ilaveten verebilecekleri tüketici kredisi ile birlikte 320 bin TL bu günkü şartlarda 1+1 bir daire bile almaya yetmez.
O nedenle devletin “kiralardaki artışı yüzde 25’de dondurması”,ikincisi yakın zamanda konut açığını da kapatmada yeterli olmayacağına göre bu durumda ev sahibi ve kiracı arasında konunun bir krize dönüşmesi nasıl önlenir?
Bu durumda geriye tek seçenek kalıyor, devletin memurunu, çalışanını, aç, açıkta bırakmaması için kira desteğinde bulunmasıdır. Kendi evini yapacak olanlara düşük faizli, uzun vadeli kredi vermesidir ki o da bu ekonomik şartlarda bir hayli zor görünüyor.
Hâsılıkelâm Aydın’da orta direk çalışanlarının “bir ev, bir araba, bir yazlık” hayali -şimdilik kaydıyla -suya düşmüş görünüyor.
İleri de ne tür gelişmeler olur, onu bu günden bilmek zor.