Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin ölümünün 40. yılı

Bir daha evlenmediler!

Mustafa Kemal Paşa, ayağının tozu ve sırtının teriyle 9 Eylül 1922 günü İzmir'e girdiğinde uzun süre karargâh olarak Uşakîzadelerin güzel kızı Latife Hanımların Göztepe'deki Köşkü'nü kullandı. Burada tanıştılar. Kültürlü, dil bilen ve kibar bir hanım kızdı. Haliyle Atatürk ondan etkilendi ve dönüşte hep ondan bahsetti. Artık yüreğinde yurt sevgisinden başka bir de Latife'nin sevgisi vardı... Latife de onu sevmişti. Türkiye için olduğu kadar O'nun özel hayatında da artık yeni bir dönem başlıyordu. Latife Hanım, bu anlamda Türk kadınlarına da örnek olacaktı.

latifehn.jpg

Büyük kurtarıcı Gazi Paşa, -halk deyimiyle- evlenip barklanıp yuva kuracaktı. Öyle de oldu. Ancak bu güzel tanışma, aynı çatı altında, aynı yastığa baş koyunca mutlulukla perçinlenmedi. Yaklaşık iki buçuk yıl süren bu evlilik 'şiddetli geçimsizlik' sonucu boşanmayla son buldu ve Atatürk bir daha kimseyle evlenmedi. Latife Hanım da Atatürk'ten sonra evlenmedi ve ömrünün sonuna kadar bu evliliğin sırlarıyla yaşadı...

 

4 dil biliyordu

Latife Uşşakî Hanım, 17 Haziran 1898 günü İzmir'in tanınmış meşhur tüccarı Uşakîzade Muammer Bey ile eşi Adeviye Hanım'ın ilk evladı olarak dünyaya geldi. Beş kardeşi daha vardı... İlkokulu İzmir'de, orta ve liseyi İstanbul Arnavutköy Amerikan Koleji'nde okudu. Daha sonra Paris Sorbonne Üniversitesi'nde siyaset ve hukuk okudu. Londra'da da dil eğitimi aldı. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Almanca biliyordu. Gazi Paşa, İzmir'de 14 -30 Eylül 1922 arası köşklerinde kaldı. Tanışma ve tarihi evlilik adımları bu dönemde atıldı.

 

İzmir'de evlendi

Atatürk, Ankara'ya gittiğinde annesine bu güzel haberi verdi. Anne, gelin adayını merak ediyordu. Yeni geldiği Ankara'nın sert havası da ona iyi gelmiyordu. Doktorların önerisiyle 17 Aralık 1922 günü İzmir'e gönderildi. Annenin bir amacı da çok bahsedilen gelini Latife Hanım'ı yakından görmekti. Zübeyde Anne, Latife Hanım'ların köşküne yerleşti ve burada sıcak ilgi ile bakıldı. Ancak uzun yılların yorgunluğu ve oğlunun hasretiyle gözlerini de kaybeden Zübeyde Anne'yi bu ilgi de hayata tutunduramadı. 14 Ocak 1923 günü hayata veda etti.

 

Atatürk, Ege gezisi için Ankara'dan yeni hareket etmiş Eskişehir'deydi... Acı haberi trende aldı. Geziyi iptal etmeden devam etti. Annesi de ertesi günü Karşıyaka'da toprağa verildi. Latife Hanım'a 19 Ocak 1923 günü gönderdiği teşekkür mektubunda "Acıma bütün kalbinizle iştirak edeceğinize tamamen eminim. Annemin son saatlerini sizin şefkatli bakım ve dikkatiniz altında geçirmiş olması cidden beni avutuyor. Çok teşekkür ederim" dedi.  (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 14, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.353)

 

Gazi Paşa, 27 Ocak günü annesinin mezarını ziyaret etti. Onu teselli eden Latife Hanım'dı. Acı ve mutluluk birlikte yaşandı. Daha fazla uzatmadan aynı köşkte 29 Ocak 1923 günü nikâh kıyıldı. Şahitlerden birisi de daha sonra TBMM Başkanı ve öldüğünde de bir günlük Reisicmhur Vekili olacak olan Vali Abdulhalik Renda'ydı.

 

Kılıç Ali Bey'in anılarında anlattığına göre Zübeyde Hanım, oğluna iletilmesi için Salih Bozok'a şunları söylemişti: "Salih! Benim gördüğüm kadarıyla bu kızcağızla oğlum mutlu olamazlar. Hemen beni geri götür. Mustafamı bu işten vazgeçireyim." (Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, 14. Baskı, Derleyen: Hulusi Turgut, T. İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.530)

 

Gerçi Zübeyde Hanım, ikinci eşi Ragıp Bey'in kardeşinin kızı Fikriye'yi de ona uygun bulmamıştı... Atatürk'ün yanında ona uzun yıllar hizmet eden ve aşık olan Fikriye Hanım (37), daha sonra bu evlilikten dolayı 31 Mayıs 1924 günü Çankaya Köşkü'nün kapısında kıskançlıktan intihar edecekti... 

 

İstanbul'da öldü

Ankara'ya gelen Latife Hanım, Çankaya Köşkü'ne yerleşti. Evlilik sıradan bir evlilik değildi. Askeri zaferle herşey bitmemiş, asıl bundan sonra iş başlıyordu. 42 yaşındaki Atatürk zafer kazanmış komutan ve devrimci bir liderdi. Kafasında yapacak çok iş vardı... 25 yaşındaki Latife Hanım bu hareketliliği ve ağırlığı kaldırabilecek miydi? İşte asıl sorun buydu? Yakınlarının anlatımıyla Latife Hanım, Atatürk'e sıradan bir eş gibi davranmaya başladı. Onu çekip çevirmek istiyor... Ancak bu çok zordu... Atatürk'ün gece davetleri uzun sürüyor ve Latife Hanım da hırçınlaşıyordu. Bir de kararlarında bazı müdahalelerde bulunuyordu. Daha başka nedenler de eklenince evlilikte tartışmalar, hatta küsüp gitmeler başladı. İlk ciddi kriz 1924 Ekim'inde Doğu seyahati sırasında yaşandı. Bir tartışma sonrası Atatürk kızarak Latife Hanım'ı yaveriyle Ankara'ya gönderdi. Yolda araya girildi. Affedildi. Geri döndü. Atatürk bu sırada İsmet Paşa'ya gönderilmek üzere boşanma kararını bildiren mektup bile yazmıştı. Bundan daha sonra vazgeçti...

 

Hep ketum kaldı

Ancak her tartışma ve huysuzluklar evliliği kemirmeye başladı. Öyle ki, yine Kılıç Ali Bey'in anlatımıyla Gazi, Köşk'ü ateşe bile verecekti! Son nokta ise 5 Ağustos 1925 günü konuldu. Atatürk kararlıydı ve artık geri dönülemezdi. Bunu Latife Hanım da anlamıştı. 12 Ağustos günü resmi açıklamayla ayrılık duyuruldu. Latife Hanım iki yıl yurt dışında, 48 yıl da İstanbul'da yaşadı. Hep ketum kaldı. 'Çocukluk' yaptığının farkındaydı ama artık çok geçti... Atatürk'ün hastalığında ve ölümünde gözyaşı dökenlerden biri de oydu... Onun ardından, anılarını yazması için çok kişi peşinden koştu. Evliliğini birileri gibi magazinleştirmedi. Ona herkes saygı duydu. 12 Temmuz 1975 günü 77 yaşında hayata veda etti. Şeref kıtasının katıldığı bir askeri törenle Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.

Gönderilmeyen o mektup

 

 

Atatürk, 9 Ekim 1924 günü Erzurum'dan İsmet Paşa'ya yazdığı, ancak daha sonra göndermekten vazgeçtiği mektubunda şunları söyler: "İki yıllık tecrübe birlikte yaşamamızın imkânı olmadığını gösterdi. Kararımdan kendisini haberdar ettim. Çok bitkin ve üzgündür. (..) Kendisine ve ailesine hürmetlerimi ve gerçek dostluğumu koruyacağım." (Sadi Borak, Öyküleriyle Atatürk'ün Özel Mektupları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1980, s.338)

 

Ayrılık mektubu

Atatürk, 11 Ağustos 1925 günü Başvekâlete gönderdiği tezkerede şunları belirtir: "Uşakîzade Lâtife Hanımefendi Hazretleri ile iki buçuk seneden beri devam eden evlilik hayatımıza son vererek birbirimizden ayrılmaya karar verdik. Hanımefendi'ye 5 Ağustos 1925 tarihiyle talakname (boşanma kâğıdı) takdim ettim. Keyfiyeti hükümetin bilgisine arz derim, efendim." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 17, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.271)

 

'Benden fenalık beklemesin'

Atatürk, Ağustos 1925 tarihli mektubunda Latife Hanım'a ayrılık nedeniyle verilecek olan eşya ve para hakkında ise şu bilgiyi verir: "Kendisine mühim bir para vereceğim. Bu parayı, aşağıdaki şartlarla İş Bankası'na yatırmayı kendi hayatı için daha münasip düşünüyorum: Senede 6 bin liradan fazla alamayacaktır. Yani ayda 500 lira. Bu parayı mazbut bir hayat için kâfi görüyorum. (...) Benden hiçbir fenalık beklemesin." (ATABE, C.17, s.272)

 

Atatürk'ün sırdaşı Kılıç Ali Bey:

 

'Kraliçe havalarına girdi'

Atatürk'ün vazgeçilmez arkadaşlarından Antep kahramanı Kılıç Ali Bey, Latife Hanım hakkında anılarında şu önemli tespitleri yapıyor: "Latife Hanım'ın Çankaya'da kurduğu sıcak ve samimi aile hayatı ilk zamanlar herkesin sevgi, saygı ve takdirini kazanmıştı. Gazi'yi seven arkadaşların hepsi, büyük kurtarıcının başladığı bu yeni hayatın devamından derin bir memnuniyet duyuyorlardı. Ama ne yazık ki o kadar iyi eğitim ve öğretim görmuş olan Latıfe Hanım, kibar tavırlarına rağmen bu samimi ve mutlu hayatı maalesef devam ettiremedi. Gün geçtikçe daha iyi ortaya çıkan doğasındaki bazı özellikleri yüzünden, ailenin dirlik ve düzenliği yavaş yavaş bozulmaya yüz tuttu.

 

Sonunda durum o şekle girdi ki, Gazi neden hoşlanıyorsa onu yapan Latife Hanım, Gazi neden hoşlanmıyorsa onu yapmaya, Gazi kimleri seviyorsa onları sevmemeye, onlara adeta düşman olmaya ve birtakım hırçınlıklara başladı. Gün geçtikçe bu hırçınlıklar artıyor ve Latife Hanım Gazi Mustafa Kemal ile değil de sıradan bir insanla evlenmiş gibi sevimsiz ve acayip davranışlarla dayanılabilir olmaktan çıkıyordu. Bu hırçınlıkların Gazi'ye eski hayatını arattırdığı artık belliydi. Latife Hanım, Gazi Mustafa Kemal'in eşi olduktan sonra bir halk adamının, bir millet şefinin değil de sanki bir hükümdarın eşiymiş gibi kraliçe tavırları takınıyor Gazi'yi iyiden iyiye sinirlendiriyordu." (Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, 14. Baskı, Derleyen: Hulusi Turgut, T. İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.532-533)

 

Latife Hanım'ın kadın hakları mücadelesi

 

'Peçeyi ilk çıkaran kadındı'

 

 

Sovyet Büyükelçisi Aralov, 26 Şubat 1923 tarihinde Sovyet makamlarına gönderdiği raporunda, Mustafa Kemal’in özel daveti üzerine İzmir’de yapılan İktisat Kongresi’ne katıldığını ve çok büyük ilgi gördüğünü belirtir. Mustafa Kemal Paşa, yeni evlendiği için Sovyet Elçisi Semyen İvanoviç Aralov ile Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilov’u eşleriyle birlikte gelmelerini ister. Aralov burada Latife Hanım ile de tanışır ve sohbet eder. Aralov, bunları raporunun “Mustafa Kemal Paşa’nın Karısı Latife Hanım” bölümünde anlatır ve şu ilginç bilgilere yer verir:

 

'İstihbaratçıydı'

“Mustafa Kemal Paşa’nın karısının bazı özelliklerini anlatmak istiyorum. Yurt dışıyla yüksek miktarda incir ve erik ticareti yapan İzmirli zengin bir tüccarın, milyonerin kızı. İzmir ve civarında birkaç evleri var. Mustafa Kemal’in yaşadığı ev, karısının babasına ait ve İzmir’in en iyi evlerinden biri. Latife Hanım, yurtdışında Paris’te, Londra’da ve Lozan’da öğrenim görmüş. Paris’te en iyi profesörlerden birinden müzik eğitimi almış ve Rus müziğini; Rimski, Korsakov’u Çaykovski’yi oldukça güzel çalıyor ve biliyor. Gelişimizin ilk günü, bize, Beethoven’den birkaç parça çaldı. Fransızca, İngilizce ve Almanca biliyor. Politikayla büyük bir azim ve iradeyle ilgileniyor. Paşa’ya büyük bir nezaketle davranıyor. Fakat sıradan Türk kadınları gibi karşısında yerlere kapanmıyor. Onu, Paşa olarak çağırıyor. Özel bir güzelliği yok, kısa boylarda. Onun anlattığına göre, Yunanlılar İzmir’deyken istihbarat işinde çalışıyormuş ve Yunanlılar tarafından tutuklanmış, fakat Fransızların yardımıyla kurtulmuş.” (Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler'le Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.397)

 

'Bizim için en büyük saadet'

Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov'un eşi Tamara Hanım'ın, evliliklerini kutlaması nedeniyle gönderdiği mektuba 8 Şubat 1923 günü verdiği cevapta şunları kaydeder: "Bizim için en büyük saadet, memleketimizin ve mazlum milletlerin halasını ve selametini görmektir. Şark kadınlığının yükselmesi hakkındaki temenniyata bütün kalbimle iştirak ederim." (Mehmet Perinçek, Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2011, s.156)

 

'Türk kadını özgürlük mücadelesinde şanlı rol oynadı'

Latife Hanım, kadın hakları konusunda da girişimlerde bulunur. Bunu yabancı misyonlar da takip eder. Dünyada da büyük yankı bulur. Sovyet Elçisinin raporlarına göre Latife Hanım, peçesini çıkaran ilk kadınlardandır. Çok eşliliğe karşı mücadele bayrağı açmıştır. Ayrıca Sovyetlerdeki kadınlardan da, oradaki gelişmeler hakkında bilgi almaktadır. Latife Hanım'ın, Sovyet Rusya Bütün Birlik Kültür İlişkileri Derneği Başkanı Olga D. Kamenyeva'ya gönderdiği mektup, 22 Kasım 1924 tarihli İzvestiya gazetesinde yayımlanır: "Bizim devrimimizin yalnız siyasi değil, aynı zamanda sosyal anlamı da var. Ve kadının kültür düzeyinin yükseltilmesiyle, özgürleşmesi mücadelesini de içeriyor. Türk köylü kadını bizim özgürlük mücadelemizde şanlı bir rol oynadı. (...) Evlilikte, artık Türk kadını kocasının kölesi değil, ama hukuk ve görev, sorumluluk bakımından onunla eşit, onun gerçek arkadaşı oluyor." (Perinçek, s.162)