Değerli tüketiciler,

Şike: “Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma (Bkz: TDK Sözlüğü) anlamında kullanılıyor ve genel olarak spor müsabakalarında yapılanı akla geliyor. Ancak bu yazının konusu sporda yapılan şike olmayacaktır. Bizim üzerinde duracağımız husus televizyonlarda yapılan yarışmalarda karşımıza çıkabilecek şekliyle olanı aklımızın yettiğince izaha gayret etmek şeklinde olacaktır.

Bu yazının çıkış noktası aslında bir film. Bilmem hatırlar mısınız? Ülkemizde “Şike” ismiyle gösterilmişti. Esas itibariyle de yaşanmış bir olaya dayandığı için ilgi çekmişti. Yarışmaya ilgiyi artırmak ve dikkat çekici hale getirmek için yapılan numaraları ortaya döken, para, ün, şöhret için göze alınabilecek ahlaksızlığı göz önüne seren bir filmdir. Yapımcı şirket ve sponsorlarına büyük gelirler elde ettirmesi hakkında sorgulanması gereken bütün ahlaki kabulleri temelinden sarsan ve herhangi bir müeyyide kabul etmeyen bir yapıyı ve insanın zaaflarını ortaya koyması ve tüketicilerin eğilimlerini etkilemesi bakımından ilginçtir. Seyretmenizi tavsiye ederim. Burada tezgahı kuranların değil, bu tezgaha gelenlerin nasıl bir durumla karşılaştığını anlamamıza yardımcı olacak bir deney yapılmış. Adı Asch deneyi. Asch deneyi, 1953'de yayımlanan insanın karar verme sürecinde, çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışan deneydir.

 Asch deneyindeki İnsanlar üzerinde yapılan en ilginç deneyler arasında çok önemli bir yere sahip. Sosyal-psikoloji deneyleri arasında da bir kilometre taşı sayılan deney, insan psikolojisi üzerine araştırmalar yapan birçok uzman tarafından, insan psikolojisinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Solomon Asch, 1953′de meşhur deneyinde tahtaya birbiriyle farklı uzunlukta çizgiler çiziyor, sadece bir denek var ve sınıftaki diğer öğrenciler “hocanın adamları”. Hepsi, farklı uzunluktaki çizgilerin eşit olduğunu söylüyorlar. Deneklerin yüzde 30′undan fazlası, yanlış olduğunu bile bile, “evet, çizgiler eşit” diyor.

Böyle durumların televizyonlarda yaşanıp yaşanmadığını bilememekle birlikte şimdi şu durumu deney eşliğinde değerlendirmeye çalışalım. İzlediğiniz yarışmalarda acaba “hocanın adamları, şirketin adamlarına” olduğundan mıdır ki yarışmacı olarak katıldığını düşünenlerin kendilerini aşağılayan, tepeden bakan ve inceden alaycı sözlerine teşekkür ederek cevap vermesi nasıl bir ruh hali ile izah edilebilir? Bütün bu yarışmalarda insan aklının ve ahlakının alamayacağı bir takım hakaretlere maruz kalmak veya gündelik hayatta saçmalık olarak görülebilecek bir takım davranışları kabul etmek “Format” denilen tek bir kelimeye indirilebilir mi? Bunu kabul eden yarışmacı kim olabilir ve diğerleri neden onu takip eder? Solomon Asch haklı mı?

Bu anlattıklarımızdan yaşanmış bir olayla benzerlik kurmaya çalışırsak şu sonuca ulaşmamız mümkün olabilir mi? Yugoslavya parçalanırken siz ne yapıyordunuz sorusuna verilen cevap kulaklara küpe niteliğindedir. ”Yugoslavya parçalanırken biz evde dizi seyrediyorduk.” Tarih Türk milletine böyle bir olay yaşatmasın.” Ancak bir gün birisi böyle bir soruyu bize sorarsa “biz o sırada yarışma programı seyrediyorduk” dememek için dikkatli olun, şirketin adamları aramızda!

Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar.
                                                                                                        Maurice Duverger

Memleketler parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çökerler. CICERO