Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalanıp 23 kiloya kadar düşen Nihal Candan'ın geçen günlerde ikinci kez kalbi durmuştu. Candan, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti.

Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından anoreksiya nervoza hastalığına ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada, “Yeme bozuklukları, özellikle erken dönemde tanındığında; psikiyatri ve gerektiğinde diğer tıbbi alanların iş birliğiyle yürütülen bütüncül bir tedavi süreciyle iyileştirilebilen ruhsal hastalıklardır. Ancak hastalık çoğu zaman bir ‘kişisel tercih’ ya da ‘geçici estetik kaygı’ gibi algılandığı için tanı gecikir. Yeme bozuklukları hakkında daha fazla farkındalık oluşmasını; toplumsal mitlerin yerini doğru ve bilimsel bilgilere bırakmasını temenni ediyoruz. Bu farkındalığın; yeme bozukluğu yaşayan bireylerin erken dönemde sağlık hizmetlerine yönlendirilmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamak istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Türkiye Psikiyatri Derneği Yeme Bozuklukları Çalışma Birimi tarafından anoreksiya nervoza hastalığına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, hasta mahremiyetine, hastalığın toplumda ve medyadaki yanlış inanışlarla açıklanmasına ve erken tanının önemine işaret edildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Son günlerde kamuoyuna yansıyan üzücü ve erken bir kaybın ardından, yeme bozuklukları ve özellikle anoreksiya nervoza hakkında pek çok yorum, haber ve paylaşım gündeme gelmiştir. Öncelikle vefat eden yurttaşımızın ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. Böyle hassas dönemlerde medyada kullanılan dilde; hem yaşamını yitiren kişinin anısına hem de benzer zorluklarla mücadele eden bireylerin mahremiyetine özen gösterilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz. Bu açıklama, toplumda sıkça yanlış anlaşılan bu hastalık hakkında doğru bilgileri paylaşmak, damgalayıcı tutumları önlemek ve tedavi sürecine dair farkındalığı artırmak amacıyla hazırlanmıştır."

Anoreksiya nervoza nedir?

"Anoreksiya nervoza, kişinin beden algısı, yeme davranışı ve kilo ile ilişkili düşüncelerinde belirgin bozulmalara yol açan, ciddi fiziksel komplikasyonlara ve tedavi edilmediğinde yaşam kaybına neden olabilen ruhsal bir hastalıktır. Bu hastalık yalnızca ‘zayıflama isteği’ ya da ‘diyet yapma’ olarak görülmemelidir; kişinin benlik algısını, ruh halini ve sosyal ilişkilerini derinden etkileyen tıbbi ve psikiyatrik bir sorundur. Yeme bozukluğu belirtileri fark edildiğinde, hastalığın ciddiyeti göz önünde bulundurularak öncelikle bir psikiyatri uzmanına başvurulması hayati önem taşımaktadır."

Toplumdaki yanlış inanışlar

"Yeme bozuklukları çoğu zaman ‘irade zayıflığı’, ‘güzellik kaygısı’ ya da ‘sadece genç kadınları etkileyen bir durum’ gibi yanlış inanışlarla açıklanır. Oysa yeme bozuklukları her yaş, cinsiyet, beden tipi ve sosyoekonomik düzeydeki bireyleri etkileyebilir. Bir kişinin kilosu, bedeni ya da fiziksel görünümü, yeme bozukluğu yaşayıp yaşamadığını anlamak için yeterli değildir; çünkü bu hastalık, çoğu zaman dışarıdan fark edilemeyen derin ve karmaşık psikolojik süreçlerle seyreder.

Medya, bu tür konuları haberleştirirken dikkatli ve özenli bir dil kullanmalıdır. Bireylerin kişisel sağlık bilgileri, beden ölçüleri ya da hastalık süreciyle ilgili spekülatif detaylar haber konusu yapılmamalıdır. Bu tür içerikler hem ilgili kişilere zarar verebilir hem de hastalıkla mücadele eden bireyler için tetikleyici olabilir."

Her yerde satılan 'bitkisel destek' ürünleri zararlı mı?
Her yerde satılan 'bitkisel destek' ürünleri zararlı mı?
İçeriği Görüntüle

Sosyal medya ve medyanın rolü

"Medya ve sosyal medya platformlarında sıkça karşılaşılan ‘ideal beden’ imajları, zayıflığı öven ifadeler ve sağlıksız yeme davranışlarını normalleştiren içerikler; özellikle risk altındaki genç bireylerde yeme bozukluklarının gelişimine katkıda bulunabilir. Sosyal medya algoritmalarının bu tür içerikleri öne çıkarma eğilimi, bu etkileri daha da güçlendirebilir. Ayrıca, sosyal medya üzerinden yapılan karşılaştırmalar, beden memnuniyetsizliğini artırarak bireylerin beden algısını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle yalnızca içerik üreticilerinin değil, platform sağlayıcılarının ve karar vericilerin de bu konuda sorumluluk taşıdığı unutulmamalıdır.

Yeme bozuklukları, özellikle erken dönemde tanındığında; psikiyatri ve gerektiğinde diğer tıbbi alanların iş birliğiyle yürütülen bütüncül bir tedavi süreciyle iyileştirilebilen ruhsal hastalıklardır. Ancak hastalık çoğu zaman bir ‘kişisel tercih’ ya da ‘geçici estetik kaygı’ gibi algılandığı için tanı gecikir. Bu da tedaviye erişimi engeller. Genç bir insanın hayatını kaybetmesinin ardından, yeme bozuklukları hakkında daha fazla farkındalık oluşmasını; toplumsal mitlerin yerini doğru ve bilimsel bilgilere bırakmasını temenni ediyoruz. Bu farkındalığın; yeme bozukluğu yaşayan bireylerin erken dönemde sağlık hizmetlerine yönlendirilmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamak istiyoruz.”