ESTAĞFURULLAH!
Yaklaşık 20 yıl öncesiydi. Ortam ve sohbet güzeldi.
Hemen herkes Yüksek Tahsilli (!) ve kariyerli kişilerdi.
Popüler, Saygın ve sözüm ona “Aydın” kişiler…
Bir ara “Benim Dedem Şah İsmail Ağa ile Atatürk,
Mektuplaşmış. Bunu bana H. Amcam 10 yıl önce anlattı.
Önceleri tümünü saklamış. Onlarca Mektupmuş.
Ancak bir kaç yıl önce, ev taşıması sırasında,
Bunlar eskimiş, tozlanmış ve işe yaramaz diye
Değerlendirdiği o eşsiz değerli mektupları yakmış.
Bunu anlatırken de çok ağladı, hayıflandı.
Neden Sana vermedim diye de çok utandı.
Çok pişman olmuş ama artık çok geç…
Dedem; Nenem ölünce, Kırşehir bölgesinden
Bir Kürt Kızı ile ikinci kez evlenmiş. Adı Rabia.
Ben hiç görmedim tanıyamadım. Ben doğmadan ölmüş.
“Benim Nenem Kürt'müş!” dedim.
Cümlem biter bitmez, tüm o yüksek tahsilli ve
“Aydın!” sayılan topluluk birden bire, hep bir ağızdan ve
Sözleşmişler gibi, aynı anda koro gibi cevap verdiler.
“Estağfurullah! Estağfurullah…”
Sorun, işte tam olarak budur!
“Onlar Bizim Kardeşlerimiz!” deyip de,
Gerçekte bölücülük yapmak budur!
Bu Kültür ve Ahlak yoksunu yalanlarla uyuttular bizi.
Yıllarca uydurdukları bu “Öcülerle” korkutup yönettiler.
Tıpkı Alevi Yurttaşlarımız için uydurulan yalanlar gibi…
“Komünizm bu kış geliyor” umacısıyla, onlarca yıl
Kanlarımızı ve Kaynaklarımızı sömürdüler.
İnsanlar “Uyanmasınlar!” diye,
“Bu Düzen böyle sürsün!” diye…
İlginçtir' ki, sohbetin ana konusu ise;
“Türkler ve Kürtler et ve tırnak gibidir. Birinin acısı,
Diğerini de acıtır. Kardeştirler. Bir ve Bütündürler” idi.
Ne kadar garip ve ironik! Her şey ne kadar sahte,
İçtenlikten yoksun, göstermelik değil mi?
Hep bir ağızdan slogan atalım boşluğa.
“Türkler ve Kürtler Kardeştir! Vatan Bölünmez!”
KUYRUKLU KÜRT!
Yıl 1974. Yer İstanbul. Ben o yıl Lise son sınıfta yatılı
Öğrenciyim. E. Vali Dayım (aynı zamanda Amcazadem)
R.A.Ö. eski Ankara C. Savcısı ve Halamın Oğlu
F.A. ile İzmir’de Avukatlık yapan A.Y ve
Balıkesirli O… Kadırga Öğrenci Yurdu’nda ve 4 kişi aynı
Odada kalıyorlardı. Yurt güzeldi. Ziyaretlerine gittim.
Dördü de İÜ Hukuk Fakültesi’nde 3.sınıf öğrencisiydi.
Halaoğlum F.A. anlatmıştı o vakit. “Dikkat ettim,
O… sürekli beni gözlüyor. Devamlı da arkama bakıyor!
Gıcık oldum! Yakasına yapıştım bir gün.
Okkalı da bir yumruk vurdum çenesine.
Niye bakıyorsun arkama ulan diye de bağırdım.
Korktu. Utandı. Gevelemeye başladı.”
Sonra dedi ki;“Kuyruğunu merak ettim!”
Halaoğlu, afallamış! Durmuş… Bırakmış yakasını.
Gayri ihtiyari “Nasıl Yani?” diyebilmiş.
Balıkesirli O… “Sen Kürt’sün!” demiş önce.
Sonra “Size Kuyruklu Kürt diyorlar! Ben de merakımdan
Kuyruğunu görebilmek için Arkana bakıyordum!”
Halaoğlu şaşarak kızarmış. Sonra kendine gelip, müthiş
Bir cevap vermiş! “Bre zındık! Amma da cahilmişsin!”
Demiş ilkin. Sonra “Bizler Üniversiteyi kazandığımızda,
Kuyruk Kesme Törenleri yapılır!
Benim kuyruğum o vakit kesildi!” demiş!
Hukuk Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi O… ,
Bu açıklama ile tatmin olmuş ki;
“Bilmiyordum. Şimdi Anladım ve Öğrendim!
Unutmam artık F. Kardeşim” demiş…
Bunu söyleyen bir Üniversiteli! Ya cahil insanlarımız
Hangi çarpık bilgilere sahip diye hayal edin!
Ve kadar acı, ne kadar vahim değil mi?
Velhasıl bir şeyleri “Değiştirebilmek” için,
Önce bizzat kendimizden başlayarak Algılarımızı
Değiştirmemiz ve Duygu ve Düşüncelerimizde de,
“Namuslu olmamız” gerekiyor!
Ve Aklımızı, Mantığımızı kullanmayı öğrenmemiz…
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!