Aydın’ın taşra insanı devletten ne isteneceğini pek bilmez, tek istediği parke taşı ve düğün salonudur. Proje ve yatırım sözcüğüne ise yabancıdır Oysa devlet parayı asıl kalkınmaya yönelik projelere vermelidir.

Türkiye’de dıştan algısı ile içinde bulunduğu gerçekleri taban tabana zıt olan yerler için söylenen içi bizi, dışı başkasını yakar, yargısına uyan şehirler arası bir yarışma  yapılsa her halde Aydın birinci gelmese de ilk üçün içinde yer alır.

Çünkü bilmeyen, tanımayanın gözünde Aydın o eski haliyle “dağlarından yağ ovalarından bal akan”,Heredot’un deyişiyle “gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzüdür.”

Bu algı Aydın Ovası Jeotermal Santralleri ile dolup taşmadan, Menderes Nehri kirlilikte 4.sınıf akarsular arasına girmeden, kişi başı geliri Türkiye ortalamasının 18 bin TL altına düşmeden öncesine aitti.

Eğer yakın zamanlarda ziyaret etmedilerse yeni Aydın Valisi Yakup Canbolat ve ailesi de atandıkları haberini ilk aldıklarında akıllarına gelen o eski algının bir sonucu her halde Aydın’ın ovası, kolay yaşam şartları, sahili, yeşilliği ve kalkınmışlığı olmuştur.

Günümüzdeki Aydın’ı ilk görüşlerinde hayal kırıklığı yaşadıklarına eminim, diyebilirim.

İlk defa görende hayal kırıklığı yaşatan Aydın’ın kalkınmada ulaşım, üretim, iş gücü ve sermaye gibi bütün avantajlarına sahip olmasına rağmen birçok nedenden ötürü geri kalan bir kent olmasıdır.

Bunda birinci neden de Aydın’da birleşik aklın olmayışıdır.

Birleşik aklı oluşturacak alt yapının temellerini atacak aynı meslek grubundaki STK’lar  yılda bir kez de olsa bir araya gelmezlerse ortak akıl nasıl oluşacak?.

Örnek faaliyette olan beş tane Ticaret Odası’nın ortak ticari konuları konuşup tartışmak üzere toplandıklarına bir kez de olsa şahit olunmadı.

Ticaret Borsaları da öyle… Ama her birine sorsanız sözle Aydın ticaretini uçururlar.oysa ihracat rakamları ortada…

Esnaf Odalarına kendi başını onaramayan gelin başı onarmaya kalkar misali seyyar kahvecilerin, seyyar kuaförlerin, seyyar demircilerin başkan olmaları gelenek haline geldi.

Onlardan kalır yeri olmayan Aydın Sanayi Odası’nın başkanı ise yakın zamana kadar bir şirket çalışanıydı.

Manisa Sanayi Odası sektöre eleman yetiştirmek için kendi bütçelerinden meslek okulu yaptırdıkları ve öğrenci yetiştirdikleri halde Aydın Sanayi Odası TOBB tarafından yapılan ve Valilikçe tahsis edilen okulu bile eğitim öğretime açamadı.

Aydın’ın kalkınmasında lokomotiflik görevi yapacak Adnan Menderes Üniversitesi deseniz bir bilim kurumu değil sanki son dönem rektörlerinin tekrar atanmaları için siyasetçilere ulufe dağıttıkları, yeni rektör Bülent Kent’e kadro fazlası bu kadar niteliksiz insanı ne yapacağını kara, kara düşündüren büyükşehir benzeri siyasetçi yakınlarının istihdam yeri. oldu.

Diğer kurumlarının ise siyasallaşma konusunda üniversiteden kalır bir tarafı yoktur,dense yeridir.

 Böyle bir kentte birleşik akıl ne arar?

Eğer demokrasi olan bir yerde sivil toplum örgütleri gündem tayin edemeyecek kadar cılız ise bilin ki, devlet kurumları da aşırı politize olmuştur, orada ne ortak akıldan ne de hizmet kalitesinden söz edilebilir.

İster iktidar ister muhalefet olsun siyaset erbabının yegâne derdi milletin gelecekteki mutluluk ve refahından çok gelecek seçimlerdir.

Bu demek değildir ki, siyasetçi sınıfı birleşik aklın parçası olamaz, aksine onlar sınırlarını bilmek ve aşmamak kaydıyla hem paydaştır hem de yeri geldiğinde destekçidir, yeri geldiğinde de son taşı yerine koyandır.

Ama ne var ki, Aydın’da Efe tek oynar sözü iş tutma ve birleşme kültürüne kadar sirayet etmiştir.

Onun bir sonucudur ki, Aydın’da kalkınma ve gelişmenin olmazsa olmazı iki şartı 1-Ortak akıl 2-Birleşme kültürü gelişmemiştir.

Ortaklık kültürü yeni kuşakların da katkılarıyla uzun vadede oluşacak bir konudur. Ama birleşik aklın teşekkülüne bir kişinin örnek Vali’nin önderlik etmesi yeterlidir.

Kaldı ki,Aydın’ın buna acil ihtiyacı vardır, zira bıçak kemiğe dayanmıştır.

Bu toprakların insanı bu kadar yer altı ve yer üstü zenginliğiyle yıldan yıla refah seviyesi artacağı yerde tam tersi daha da fakirleşerek sadaka toplumu haline geliyorsa bu bir çelişkinin göstergesidir.

Bu paradoksun bir sonucu yıldan yıla gün çarığı, çarık da ayağı sıkar oldu, gelinen noktada ise ne çocuklarına iş bulabiliyor, ne de tarımdan beklediği geliri elde edebiliyor.

Önceki Vali Hüseyin Aksoy’un kurumlar arası işbirliği ile kalkınmada yeni bir dönemi başlatacağına umudu vardı Ama beklediği hamle gerçekleşmedi.

O konudaki umudu yeni Vali Yakup Canbolat’ta… Beklentisi de sebepsiz değil, birkaç nedene dayanıyor:

BİR: Yakın çalışma arkadaşlarından edindiğimiz bilgiye göre Vali Bey Sezar’ın hakkını Sezar’a İsa’nın hakkını İsa’ya veren bir devlet adamı kimliğiyle işlerin detayına inen, iş bitirici, çalışkan, sonuç odaklı çalışmayı ve çalışanı  seven bir yönetici.

İKİ: Gerek şahsı gerek ailesi hizmetin merkezine insanı ve onun mutluluk ve refahını alan bir anlayışa sahipler. O konuda iz bırakan yönetici olduğu Aydın’a uğurlanışında görüldü.

ÜÇ: Önceki görev yeri Bursa’nın aynı zamanda bir tarım ve turizm kenti olması da bir tarım ve turizm kenti Aydın’a oradaki tecrübelerini yansıtacağı için bir avantajdır.

Ürün deseni ve iklimi birbirine yakın olmasına rağmen Bursa pazarlamada marka ürünleriyle Aydın’dan daha ileridedir. Örnek Ülke’de kestanenin yarısından fazlası Aydın’da üretilir ama kestane şekerinde marka olan Bursa’dır.

Siyah incir Aydın’da da üretilir ama marka olan Bursa Karası’dır. Aydın’da üretilen bile Bursa etiketiyle pazarlanır.

Aynı domates Aydın’da da yetişir ama Bursa/Kemalpaşa’da neredeyse her ünlü firmanın salça fabrikası bulunmaktadır.

DÖRT: Bursa aynı zamanda hem kış hem de yaz turizminin yaşandığı bir kenttir. Aydın’da da kış turizminin yapılabileceği Sultanhisar/Ovacık, Karacasu/Kahvederesi gibi yaylaları bulunduğu halde yalnız deniz turizmine ağırlık verilmektedir.

Bursa ayrıca bölgesinde termal turizmin de merkezidir. Aydın’da termal kaynaklar sadece enerji üretiminde kullanılmaktadır. Tarımda ve termal turizminde sözü bile edilmemektedir.

BEŞ: Bunların yanında Bursa bir tekstil ve sanayi kentidir Devasa bir fuar alanı vardır ve her yıl düzenlediği görkemli ve oldukça zengin fuarlara müşteri ve girişimci çekmektedir.. Her şey bir yana Bursa’nın futbol takımı bile bir markadır.

Aydın ise kaliteli en iyi ürünü yetiştirir, pazarlamada sorun yaşar. Zeytini ve zeytinyağı ünlüdür ama marka ne zeytini ne de zeytinyağı vardır. Öyle olunca yağı dökme olarak satar asıl parayı da markayı vuran satın alan firma ya da devlet kazanır.

Aydın’da kavun yetişir ama marka olan Karacabey kavunudur..

En büyük eksikliği Aydın’ın taşra insanının proje sözcüğüne yabancı olması devletten ne isteneceğini bilmemesidir, tek bildiği parke taşı ve düğün salonu istemektir. Kaldı ki ideal olan devletin parayı kalıcı, kalkınmaya yönelik projelere vermesidir.

Örnek geçen yıl devlet Yenipazar/Hacıköseler Mahallesi’nde antepfıstığına destek verdi hem ürünün merkezi haline gelmesiyle mahallede üretim arttı hem de mahalle Aydın’da tek olan bir fabrikaya kavuştu.

Hâsılıkelâm Aydın’da un var, şeker var, yağ da var ama eksikliği çekilen helva karacak insanda… O insan potansiyeli de yok değil, var aslında ama ellerinden tutmak gerekiyor.

Mesela KOSGEB’in verdiği mütevazi destekle işe başlayan Sopho Gıda  bu gün dünya’nın bir çok ülkesine yemek sosu ihraç ediyor.. KOSGEB’in buna benzer destek olduğu birçok firma var.

Yererli mi elbette değil…Ana hedef TKDK ve Kalkınma Ajansını da devreye girmesiyle, Ticaret Odalarının da inovasyonda öncülük etmesiyle girişimci sayısını çoğaltmak olmalıdır.

Sözün özü Aydınlıların Vali Bey’den istedikleri orkestra şefliğidir.