Erman’ım sen gittiğinden beri senin gözlerinden bakıyorum şehre..

Her sabah senin masanda oturdum, bilgisayarının başına geçtim, en sevdiğin fincandan içtim çayımı. Çayımı içerken güzel kızın Peri’yi sevmeyi de ihmal etmedim merak etme. Onlar da anladı, senin yokluğunu hissediyorlar. Sessizliğin sesini duyar gibiyim evde…

Sonra senin gibi erkenden dışarı çıktım, senin yürüdüğün sokaklarda yürüdüm… Dostlarınla sabah kahveni içmeyi de ihmal etmedim. Aramızdan ayrılmadan bir gün önce not aldığın kalemi verdiler bana. Senin notlarını okudum, sakladım…

Öğlen yemeğini her zaman gittiğin yerde yedim. “Erman olsa ne getirirdiniz?” diye sordum, her zamanki masana oturdum. Ve sonra bir tabak bezelye yemeği geldi. Bilirsin, ben hiçbir zaman bezelyeyi sevmedim. Ama bu yediğim en lezzetli yemekti. Çünkü sen çok severdin…

Erman’ım senin gidişin bize gündelik rutinler içinde unuttuğumuz pek çok şeyi tekrar hatırlattı. Dünya hayatı üç günlük ve hayatın esas amacı “insan” olabilmek. Şehri senin gözlerinle izlerken, insanların içini de daha iyi anladım.

Hakkında yazdığın tüm olumsuzluklara rağmen içtenlikle acımı paylaşanları da gördüm. Büyük unvanların ardındaki küçük adamları da…

Dışarıda sosyal medya imajı uğruna fotoğraf ve çelenk gösterisi yapıp yanımda samimiyetsiz davranan da vardı…

Senin anlayacağın gösteri toplumunda “yas” bile bir şova dönüştü. Herkes inşa ettiği maskenin ardında, kendi çıkarı için koşturdu. Emanetine göz dikenleri kazıdım aklıma…

Erman’ım anladım ki şehrin en büyük hastalığı bu; insanlığı unutan, sadece kendini düşünen ve başkalarının acısına, sevincine duyarsız kalan insanlar…

Oysa her zamankinden daha çok empatiye ihtiyacımız var.

Erman’ım bir ağacı düşün, kökler, derinde gövdesi dimdik…

Ama o ağaca hayattayken kimse su vermemiş, güneş göstermemiş

Dalları meyve vermiş, alan yemiş, doymuş ama teşekkür etmemi

Sadece gölgesinden faydalanmışlar

Ne zaman ki o ağaç devrildi

Herkes onun altına koştu

Ölüm bir son değil sadece, aynı zamanda bir aynadır.

Kimin gerçekten ne gördüğünü, kimin neyi görmezden geldiğini açık eder.

Siz hala gölgeye hayran olanlardan mısınız? Yoksa yaşarken ağaca sarılanlardan mı?

Ve evet kulağıma geliyor

Benim kimlerle görüştüğümü araştıranlar varmış.

Sanki bir araya geldiğimizde plan değil suç işliyoruz.

Varsın merak etsinler,

Benim tek derdim bu şehrin ortak iyiliği.

Hani sen derdin ya “bir şehir önce vicdanla yönetilir sonra vizyonla”,

Ama şimdi vicdan suskun, vizyon yorgun.