Aslan ile kedi bir gün ormanda karşılaşmışlar. Aslan kediye bakmış ve
- Sen bana da benziyorsun ama daha önce seni buralarda hiç görmedim kimsin? demiş.
Kedi bilmiş bir edayla
- Ben senin dayınım, bir zamanlar ben de senin gibiydim ama insanların eline düştüm ve bu hallere düştüm demiş.
Aslan kedinin söylediklerine bir anlam verememekle birlikte gülerek yoluna devam etmiş. Aradan günler geçmiş ve aslan acıktığı bir gün gideyim değişik avlar arayayım diye içinden geçirmiş ve yakınlardaki köye doğru yollanmış. Köye yaklaşınca harman yerinde bir ineğin otladığını görmüş. Tam ağzıma göre bir av diye geçirmiş içinden ve usul usul etrafı gözetleyerek avına doğru yaklaşmaya başlamış. Tam da her şey yolunda giderken elinde dirgen ile çiftçi aslanın önüne atlamış. Hikâye bu ya;
- Hooop koca oğlan nereye gidiyorsun demiş
Arslan niyetinden ve kendinden emin bir şekilde;
- İneği yiyeceğim demiş.
Çiftçi;
- Olur mu, sen onu yersen ben aç kalırım. Ben onunla o kadar çok ihtiyacımı görüyorum ki senin yeme ihtiyacın benimkilerin yanında hiç sayılır. Onunla çiftimi sürerim, sütünü çocuklarım içer yani o olmazsa çok eksik oluruz demiş
Aslan bunun üzerine;
- Ben de açım ne yapacağız diye sormuş
Çiftçi;
- Ben bir çözüm buldum. Evde kurbandan kalma et var ben onu getireyim sen açlığını gider, ben de ineğimi kurtarmış olurum demiş.
Aslanın aklına yatmış bu çözüm, hadi git getir bakalım demiş. Bunun üzerine çiftçi;
- Olmaz ya ben gidince sen açlığına dayanamayıp öküzü yersen demiş.
Ne yapalım diye sormuş aslan.
En iyisi ben seni ağaca bağlayayım gider eti getiririm sonrada bırakırım seni eti alır gidersin demiş.
İyi fikir demiş aslan ve çiftçi aslanı ağaca bağlamış sıkıca. Sonra da çıkarmış dirgenin sapını başlamış aslanı dövmeye. Aslan bir anda kediyi hatırlamış…
Bu hayatta çok kediye benzeyen aslanlar vardır ve de çiftçi gibi olanlar. Hikâye bu, herkes kendi bilinçaltında kendi dersini alır zaten ama asıl mesele anlaşabilmektir. Amaçlar araç haline getirilmeden ya da araçlar amaç olmadan doğru ve ilkeli bir şekilde yoldan sapmadan yürüyebilmek.
Son zamanlardaki konjonktür bana bu hikayeyi hatırlattı. Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Yorumsuz olarak…