Özgür Özel yönetiminde bölünmeden, birliğini, bütünlüğünü devam ettirebilirse, yeni CHP Türk Siyaseti’nin kendine çeki düzen vermesine de hizmet edebilir. Zira partiler bileşik kaplar gibidir, seviye düşerse birlikte düşer, artarsa hepsinde birlikte artar.

Türk Siyaseti’nde her ne kadar yaşları ilerlese de vakti zamanı geldiğine “benden bu kadar” diyerek işi tadında bırakan politikacı yok denecek kadar azdır.

Sıra dışı olan bu davranışı politikacılar normal insandan farklı bir kimlik ve kişilikte olan insanlardır, teziyle açıklamak mümkün olsa da politik mevki ve makamlar zor elde edildiği için kolay, kolay birilerine bağışlanmaz, olağan yollardan yerinden indiren biri çıkana kadar politikacı sınıfı yerlerini korumak isterler.

Her ne kadar hafta sonu yapılan CHP Kurultayı son zamanlarda partilerin yasa gereği faaliyet raporlarının okunduğu, genel başkan aday(lar)ının konuşmaları ve seçimlerin yapılmasıyla sona eren formalite gereği yapılan kongrelerden farklı olsa da Özgür Özel’e karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vefasızlık ve sırtından hançerlenme söylemleri bir politikacının kendi isteğiyle görevi bırakmak istemediği gerçeğinin değişmediğinin bir göstergesiydi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun vefasızlıktan yakınmasına rağmen delegeler örneği şampiyonluk finallerinde taraftarların tuttukları takımları lehine tezahüratlarında görülecek coşkuyu devam ettirerek seçim sonucunu sabahın ilk ışıklarına kadar, büyük bir olgunluk içinde beklediler.

Nefes kesen yarışta gülen taraf Özgür Özel taraftarları oldu. Bir kısım partilide ortaya çıkan sonuç kaygıyla karşılanırken, yenilik isteyen parti örgütlerini de umutlandırdı.

Ama ne var ki, asırlık CHP’yi yönetmek bir ülkeyi yönetmekten zordur. Çünkü Özgür Özel’in karşısında azı dişi gibi oranı yüzde 40’lara varan parti içi bir muhalefet var. Eğer süreci yönetemez, parti içi birliği ve dirliği sağlamada dengeleri kuramadığı takdirde başarısı kendini de partisini de bitirecek Pirus Zaferi’ne dönüşebilir.

Yakın CHP Tarihi buna şahittir.

Ne zaman CHP’de zamanın ruhu gereği yeni açılımlar olsa ve kongrelerde üç, dört dönemdir görevde olan bir lider değişikliği yaşansa ardından bölünmeler yaşanmıştır.

İlk bölünme 28 Nisan 1967’de yapılan kurultayın ardından CHP’nin “Ortanın Solu” söylemine karşı çıkan Turhan Fevzioğlu başta 76 Milletvekili ve senatörün partiden ayrılmasıyla oldu.

Ardından istifacı milletvekillerinin çoğunluğu Turhan Fevzioğlu’nun genel başkanı olduğu Güven Partisi’ne (GP) katıldılar.

İkinci bölünme ise, hafta sonu yapılan kongrede yeni CHP lideri Özgür Özel’in konuşmasında sıkça yer verdiği ve kongrenin ikinci günü mezarını ziyaret ederek çelenk bıraktığı Bülent Ecevit’in, İsmet İnönü’ye karşı yarıştığı ve kazandığı 6 Mayıs 1972 Kurultayı sonrasında gerçekleşti.

58 milletvekili ve senatörden oluşan CHP’li bir grup parlamenter çoğunun kurucusu olduğu, uzun süre CHP’de genel sekreterlik yapan, Kemal Satır’ın genel başkanı olduğu Cumhuriyetçi Parti’de (CP) politikaya devam etmişlerdir.

Cumhuriyetçi Parti daha sonra Güven Partisi’yle birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partis i(CGP) adını aldı ve 12 Eylül İhtilalına kadar siyasi varlığını sürdürdü.

Bülent Ecevit ise 12 Eylül İhtilalı sonrası Demokratik Sol Parti’yi (DSP) kuracak, eski partisi CHP ve geçmişte birlikte siyaset yaptığı çoğu arkadaşıyla yollarını ayıracaktır.

Özgür Özel’in de Kemal Kılıçdaroğlu yerine CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturması CHP’de bir bölünmeye neden olabilir mi, bu süreci önemli ölçüde Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının tavırları belirleyecektir.

En fazla değer verdiği, CHP’de önemli bir görev olan genel sekreterlik makamına layık gördüğü Bülent Ecevit karşısında seçim yenilgisiyle aktif siyaseti bırakan İsmet İnönü parti kurmamıştı ama görüşünü soran milletvekili ve senatörlere de CHP’de kalın da dememişti.

Hatta İsmet Paşa’nın milletvekili ve senatörlerden Süleyman Demirel’in ricası üzerine Adalet Partisi’ne geçmelerine salık verdiği bile olmuştu. (Gıyasettin Karaca, Darbeden Darbe’ye Siyasi Anılar, İrem Barutçu, s.220)

Şimdi ne olacak?

Özgür Özel yönetiminde bölünmeden, birliğini, bütünlüğünü devam ettirebilirse yeni CHP Türk Siyaseti’nin kendine çeki düzen vermesine hizmet edebilir. Zira partiler bileşik kaplar gibidir, seviye düşerse birlikte düşer, artarsa hepsinde birlikte artar.

İyi bir hatip olan Özgür Özel’in karizmatik yapıda bir politikacı olmayışı bir yönüyle avantajı diğer yönüyle de dezavantajıdır..

Eğer karizmatik yapıda olmamasını kendini eşitler arasında birinci olarak görür her karar aşamasında birleşik akılla hareket ederse kendini başarılı yapmakla kalmaz CHP’yi büyütür ve iktidar yapar.

Diğer yandan karizmatik yapıda olmaması lider kültünün prim yaptığı bir toplumda Özgür Özel’in rakibi AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la baş etmesini zorlaştırabilir ve bu da onu hırçınlaştırabilir.

Bir de merak edilen Özgür Özel ve yönetimindeki CHP’nin yenileşmede önceliği sosyal demokrasi mi, yoksa ulusal çizgi mi olacağı konusu var.

Yeni CHP’de ayrıca bir de İstanbul BŞB Başkanı Ekrem İmamoğlu faktörü var. Eğer onun açıktan desteği olmasaydı, Özgür Özel’in genel başkan seçilmesi mümkün olmayabilirdi.

“Eş başkanlar” arasındaki olası anlaşmazlıklar birleşik akılla çözülebilecek mi yoksa derin krizlere mi neden olacak ayrı bir merak konusu.

CHP’deki lider değişikliğinin Aydın’a yansımaları neler olabilir?

Aydın’da 16’sı parti il kongresinde belirlenen 4’ü milletvekili toplamda 20 delegenin 18’i Kemal Kılıçdaroğlu’na destek için açıktan imza verdiği, milletvekilleri Süleyman Bülbül ve Bülent Tezcan’ın Özgür Özel destekçisi oldukları biliniyor.

Hatta Çine Belediye Başkanı Salih Dinçer’in okul arkadaşı olduğundan hareketle Özgür Özel’den yana taraf olacağı varsayımıyla rahatsızlığı bahane edilerek delege yapılmadığı rivayet ediliyor.

Yani Aydın CHP İl yönetimi kurultay delegesi tespitinde söz dinlemeyecekleri delege yapmamak için ince elemiş sık dokumuş ve yine rivayet o ki, Kılıçdaroğlu’na  destek imzaları Özgür Özel’in Aydın ziyareti öncesi genel merkeze gönderilmiş.

Bütün ihtimalleri düşünülmüş Özgür Özel karşıtlığının bir maliyeti olursa-olmayabilir de- kime ne ölçüde pahalıya patlayacak ileriki günlerde göreceğiz.

Bilinen tek şey Aydın CHP’de kartel yönetiminin olmayacağı şekillenmelerde Süleyman Bülbül ve Bülent Tezcan’ın davranış ve düşünceleri haliyle etkili olacaktır.

Özgür Özel’in kurultay konuşmasında verdiği söz üzere tüzük kurultayı olur da gerekli değişiklikler yapılırsa 31 Martta yapılacak yerel seçimler de dâhil adaylar önseçimle belirlenecektir.

Eğer Özgür Özel sözünü tutarsa büyükşehirde Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği adaylık sözü geçerliliğini yitirdiği için isterse Özlem Çerçioğlu yerine yeni bir aday gösterebileceği gibi birden fazla aday adayı olursa aday önseçimle tespit edilecektir.

Diğer taraftan parti disiplin suçu işlemeyen ancak bireysel davranışları ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, partiden atılanlar önceki parti meclisinde görüşülmüş, af konusunu yeni meclisin karara bağlaması uygun görülmüştü.

Genel Başkan değiştiğine, yeni parti meclisi de seçildiğine göre disiplin kurullarınca ihraç edilenlerden tekrar partiye dönmek isteyenlerin yakın zamanda önleri açılmış olacaktır.

Bize söylenen geçtiğimiz günlerde CHP’den istifa eden Fatih Atay eğer isterse durumu merkez disiplin kurulu tarafından incelenecek uygun görülürse tekrar CHP’ye dönebilecektir.

Bir yere adaylığı ondan sonra gündeme gelecektir.

Velhasıl söylenene bakılırsa Özgür Özel yönetimindeki CHP’de kartel particiliği yani parti ağalığı bitecek örgütü merkeze alan partiliye ve delegeye değer veren bir siyaset izlenecektir.

Yaşanmış tecrübeler göz önüne alınarak hatırdan çıkarmamak gerekir ki, partilerde genel başkan değiştiğinde, kulağa hoş gelen, bu tür demokratik vaatlerde bulunmak adettendir.

Ancak koltuğa her oturan koltuğun konforuna alışınca o verilen sözler unutulur ve lider despotlaşır, bildiğini okur. Özgür Özel o konuda bir istisna olacak mı, bekleyip göreceğiz.

Yeni yönetimi CHP’ye ve ülkeye hayırlı olsun.