Batı Avrupa'nın 11. yüzyılın sonlarında Kutsal toprakları kurtarmak söylemi ile İslâm dünyasına karşı başlattığı siyasî amaçlı askerî harekâtları ifade eder. Hareketi doğuran sebepler çok çeşitli olmakla beraber dinî motif itici bir güç olmuş, bu sıralarda Avrupa toplumunu zorlayan sosyal ve ekonomik meseleler de önemli rol oynamıştır. Tarihte Doğu-Batı mücadelesinin en uzun süreli devresini oluşturan 200 yıl boyunca Avrupa'nın farklı toplumsal tabakalarından milyonlarca insan değişik beklentilerle Haçlı Seferine katılmıştır.

Dönemin Müslüman tarihçileri Haçlılardan "Franklar" şeklinde söz etmiş, Haçlı tabiri Doğu'da ilk kez Osmanlılar tarafından "Ehl-i Salib", Araplar tarafından da " yûn" şeklinde kullanılmıştır. Bu seferlere katılanlara giysilerinin üzerinde haç işareti taşıdıkları için bu isim verilmiştir. Öte yandan Haçlı Seferleri sadece Müslümanlar üzerine düzenlenmemiştir. Avrupa'daki pagan halklara veya papanın otoritesine karşı çıkan Hristiyanlar üzerine düzenlenen seferler de Batılı tarihçiler tarafından Haçlı Seferi olarak adlandırılmıştır.

Literatürde 1095-1291 yılları arasındaki devre "Haçlı Seferleri Dönemi" olarak geçer. Ancak 13. yüzyıldan sonra da "Son Haçlı Seferleri" adı altında bu hareket devam etmiştir. 12-13. yüzyıllarda Batı dünyası tarafından bölgeye yerleşmek ve ele geçirilen topraklardaki hâkimiyetin devamını sağlamak için Doğu'ya dokuz büyük sefer düzenlenmiş, bu seferler sırasında Urfa'da, Antakya'da, Kudüs'te, Trablus'ta, Kıbrıs'ta ve İstanbul'da Haçlı Devletleri kurulmuştur. Haçlı Seferlerinin başından itibaren hem bu ordulara hem de Yakın Doğu'da kurulan Haçlı Devletlerine karşı mücadele eden ve 1291'da Yakındoğu'da Haçlı hâkimiyetine son verenler Türkler olmuştur. 13. yüzyıldan sonraki Haçlı saldırılarını ise Osmanlılar karşılamıştır.

11. yüzyıl ikinci yarısında Selçuklu Türklerinin Anadolu'daki hızlı ilerleyişi karşısında çaresiz kalan Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos (1081-1118), Papa II. Urbanus aracılığıyla Avrupa'dan Türklere karşı ücretli asker yardımı istedi. Papa ise Avrupa'nın menfaatine uygun şekilde ücretli askerler yerine her kesimden sayısız insanın katıldığı büyük Haçlı ordularını Doğu'ya sevk ederek bu sefere katılan herkesin günahlarına af vaat etti (1095).

Keşiş Pierre l'Ermitte'in (ö. 1115) idaresinde "Halkın Seferi" olarak adlandırılan girişimle beraber bu hareketin perdesi açıldı. Avrupa'da Haçlı Seferi hazırlıkları devam ederken yollara dökülen Fransız, Alman ve İtalyanlardan oluşan yirmi bin kişilik çapulcu kitle Balkanlardaki yerli Hristiyanlara pek çok zarar vererek ilerleyip Ağustos 1096'da İstanbul'a vardı. Fakat bunlar İznik yakınlarında Sultan I. Kılıç Arslan (1093-1107) tarafından imha edildi. Bunu takiben Birinci Haçlı Seferi'nin (1096-1099) asiller tarafından kumanda edilen, Fransızların ağırlıkta olduğu beş büyük Haçlı ordusu 1096 yılının sonbaharından itibaren arka arkaya İstanbul'a geldi. Haçlı liderlerinin imparatora vasallık yemini etmesinden sonra Anadolu yakasına geçirilen ordular önce Selçuklu başkenti İznik'e yöneldi. Türkler bütün çabalarına rağmen 6 hafta süren kuşatmadan sonra İznik'i Bizans birliklerine teslim etmek zorunda kaldılar (19 Haziran 1097). İmparator bunu takiben Batı Anadolu kıyı bölgelerini de ele geçirince Türkler Orta Anadolu'ya kadar çekilmek zorunda kaldılar.

Bu sefer sırasında Ermenilerin yardımıyla Urfa'da ilk bağımsız Haçlı devleti kurulurken (10 Mart 1098) uzun bir kuşatmanın ardından Antakya'yı hile ile ele geçiren (Haziran 1098) Haçlılar şehirdeki bütün Türkleri katlettiler. Bizans ile yapılan anlaşmalara aykırı olarak Antakya'ya el koyan Norman reisi Bohemund'un hâkimiyetinde ikinci Haçlı devleti burada kuruldu. Haçlıların bundan sonraki hedefi olan Kudüs, kısa bir süre önce Fâtimîler tarafından Türklerden alınmıştı. Haçlılar 15 Temmuz 1099'da zapt ettikleri şehirde büyük bir katliam yaparak bütün Müslüman ve Yahudileri öldürdüler.

Kudüs'ün zaptı ve burada bir Haçlı Krallığının kurulması üzerine bölgedeki hâkimiyetin güçlendirilmesi için 1101 yılında Doğu'ya yeni bir sefer düzenlendi. Lombardlar, Fransızlar ve Almanların katılımıyla oluşturulan üç büyük Haçlı ordusu peş peşe Anadolu'ya geldi. Ancak Sultan Kılıç Arslan'ın liderliğinde Anadolu'da varlığını koruyabilme mücadelesi veren Türkler, Haçlıların muazzam büyüklükteki ordularını Merzifon, Konya, Ereğli yakınlarında imha ettiler.

Yaklaşık yarım asır sonra 1144 yılında, Musul-Halep Atabeyi İmâdeddin Zengi'nin (ö. 1146) Urfa'yı geri alması üzerine Batı dünyası yeniden harekete geçti. Birinci seferin kazanımlarını koruyabilmek için Doğu'ya yeni bir sefer düzenlemek gerekiyordu. İkinci Haçlı Seferi olarak tanımlanan bu sefer sırasında Sultan I. Mesud (1116-1155), İmparator Manuel Komnenos (ö. 1180) tarafından karşı sahile geçirilen Alman Kralı III. Konrad (ö. 1152) idaresindeki Haçlı ordusunu Dorylaion yakınlarında imha etti (26 Ekim 1147). Bunu takiben Ege kıyı yolunu takip ederek güneye inmeye çalışan Fransa Kralı VII. Louis (ö. 1180) de Denizli'den sonra Honaz Dağı'nda Türklerin pususuna düştü. Bu seferin Dimaşk önünde başarısızlıkla son bulması Doğu'daki Haçlılar açısından adeta sonun başlangıcı oldu; bunu takip eden kırk yıl içinde krallık çöküntüye uğradı. Musul-Haleb Atabeyi Nureddin Mahmud b. Zengi (1146-1174) Mısır'a da hâkim olarak aralıksız yürüttüğü mücadeleyle bölgedeki Haçlı devletlerinin sonunu hazırladı. Onun halefi Selahaddin Eyyubi 2 Ekim 1187'de Kudüs'teki Haçlı hâkimiyetine son verdi. Bunun üzerine düzenlenen Üçüncü Haçlı Seferi'ne (1189-1192) katılan Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa (ö. 1190), Çanakkale Boğazı'ndan Anadolu'ya geçip Denizli üzerinden güneye doğru ilerledi. Sultan II. Kılıç Arslan'ın (1155-1192) oğullarının kumandasındaki Türkmenler yol boyunca Almanlara ağır kayıplar verdirdi. Konya'dan sonra Silifke'ye doğru yürüyen Barbarossa'nın 10 Haziran 1190'da Silifke çayında boğulması üzerine ordusu dağıldı. Kudüs'ü geri almak için düzenlenen Haçlı Seferi hedefine ulaşamamıştı. Fakat bu sefere katılıp deniz yoluyla Doğu'ya giden İngiltere Kralı Richard (ö. 1199) ve Fransa Kralı Philippe'in (ö. 1223) yardımıyla Akkâ'nın ele geçirilmesi Haçlıların bölgede yüz yıl daha tutunmalarını sağladı. Ayrıca yine bu sefer sırasında İngiltere kralının Kıbrıs'ı zaptı Haçlılar için çok önemli bir kazançtı. Bundan sonraki yıllarda Haçlıların Doğu'daki önemli bir üssü olan Kıbrıs kısa sürede bir krallık hâline geldi.

Bunu takiben Papa III. İnnocentius (ö. 1216) tarafından Mısır üzerine planlanmış olan Dördüncü Haçlı Seferi, Venedik'in yönlendirmesiyle Bizans'ı hedef aldı. 13 Nisan 1204'te Latinler tarafından işgal edilen şehir büyük bir yıkıma uğradı. Haçlılar İstanbul'da Lâtin İmparatorluğu adıyla elli yedi yıl (1204-1261) sürecek bir hâkimiyet kurarken parçalanmış olan Bizans İmparatorluğu İznik, Epiros ve Trabzon olmak üzere üç ayrı merkezde temsil edildi. Bizans'ın dağılması üzerine Anadolu'da ortaya çıkan koşullar Selçuklular'ın Karadeniz ve Akdeniz'de limanlara kavuşarak kara devleti olmaktan kurtulmasına ve dünya ticaretinde önemli rol oynamasına imkân sağlamıştı.

Dördüncü seferden sonra Papa İnnocentius, öncelikle kiliseyi doğru yoldan ayrılmakla suçlayan ve heretik addedilen Güney Fransa'daki Hristiyan Albililer (Katarlar) üzerine bir Haçlı Seferi düzenledi; Hristiyanların birbirine karşı bu savaşı 20 yıl sürdü. Öte yandan Müslümanları Nil deltasından çıkarıp Süveyş ve Akkâ üzerinden kıskaca alma ve bu suretle Kudüs'ü ele geçirme planları devreye girdi. Bu amaçla 1218-1252 yılları arasında Mısır'a düzenlenen seferler, Haçlıların iki kez Dimyat'ı işgal edip bazı başarılar elde etmelerine rağmen sonuçsuz kaldı. Bu süreçte Alman İmparatoru II. Friedrich (ö. 1250) siyasî amaçlı bir sefer olan Altıncı Haçlı Seferi ile Doğu'ya gelerek Eyyubi Sultanı el-Kâmil'den diplomasi yoluyla Kudüs'ü surları yıkık bir şekilde teslim aldı (1229) ama bu hâkimiyet ancak 1244 yılına kadar sürdü. Her şeye rağmen Akkâ merkezli Haçlı Krallığı Moğolların ortaya çıkışı ve Eyyubi ailesi içindeki anlaşmazlıklar sayesinde bir süre daha ayakta kalabildi. Fransa Kralı IX. Louis (ö. 1270), kendi kumandası altındaki Yedinci Haçlı Seferi'nin (1248-1252) Mısır'da Memlükler tarafından başarısızlığa uğratılmasından sonra bir kez daha harekete geçti. Memlûk Sultanı Baybars'ın (ö. 1277) amansız yürüttüğü mücadele neticesinde Antakya'yı (1268) fethi üzerine Louis, Sekizinci Haçlı Seferini (1270) başlattı ve Tunus'a yöneldi. Ancak Sekizinci Haçlı Seferi, salgın hastalık yüzünden kralla beraber pek çok kişinin ölümüyle son buldu. Bunu takip eden dönemde Trablus (1289) ve Akkâ (1291) Memlükler tarafından zapt edilerek Yakındoğu'daki Haçlı hâkimiyetine son verildi.

14. yüzyılın ilk yarısında Ege Adalarını ve Anadolu kıyılarını ele geçirmeye yönelik Haçlı girişimleri oldu ama kazanımları İzmir ile sınırlı kaldı. 14. yüzyılın sonlarına doğru Balkanlar ile ilgilenen Batılıların klasik anlamda son seferleri, 1396'da Niğbolu'da Osmanlılar karşısında hezimetle sonuçlandı. Sonraki dönemlerde Papalığın desteğiyle Türklere karşı fiilen düzenlenen seferler daha çok mahalli kaldı. 1444'te Varna'da II. Murad tarafından mağlup edilen birlikler ağırlıklı olarak Macarlardan oluşmuştu. Bunu takip eden dönemde de Haçlı zihniyetinin ürünü olan pek çok proje gündeme geldi, çeşitli kara ve deniz harekâtlarında söylem olarak öne çıkarıldı.

1204'te Latinler tarafından işgal edilen şehir büyük bir yıkıma uğradı. Haçlılar İstanbul'da Lâtin İmparatorluğu adıyla elli yedi yıl (1204-1261) sürecek bir hâkimiyet kurarken parçalanmış olan Bizans İmparatorluğu İznik, Epiros ve Trabzon olmak üzere üç ayrı merkezde temsil edildi. Bizans'ın dağılması üzerine Anadolu'da ortaya çıkan koşullar Selçuklular'ın Karadeniz ve Akdeniz'de limanlara kavuşarak kara devleti olmaktan kurtulmasına ve dünya ticaretinde önemli rol oynamasına imkân sağlamıştı.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi 2/Ebru Altan