Bir bölge kendi iç dinamikleriyle kalkınır, eğer öz sermayesi buna yeterli değilse dıştan yatırımcı bularak işsizlerine iş, açlarına aş sağlar.

Eskiden bu işi devlet gücü yapardı, devlet üretimden elini ayağını çekeli beri bu görevi büyükşehirler ve ilçe belediyeleri yüklendiler ve her bir belediye birer kalkınma ajansı kimliğine büründüler.

Siz bizdekilerin uyguladığı kasaba yöntemine bakmayın sistem değişikliği büyükşehirle birlikte başladı ve olayı doğru okuyan başkanlar kentlerine lig atlatma konusunda hayli yol aldı.

Günümüz şehirlerinin kalkınma ve modernleşmesinde artık lokomotif kurum ve kuruluşlar birinci derecede belediyeler ikinci derecede sanayi odaları üçüncü derecede de organize sanayi bölge yönetimleridir.

Türkiye’nin geçirdiği evreler göz önüne alındığında görünen o ki, birleşme kültürünün olmayışından kaynaklanan rant ekonomisi Aydın’ın kendi dinamikleriyle ayağa kalkmasına engel teşkil ediyor.

Kalkınmaya öncülük edecek BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu ve ekibi, görevde olduğu sürede Aydın’a lig atlatacak bir çaba içinde ol(a)madı.

Aydın Sanayi Odası deseniz ona hakeza…

Organize Sanayi Bölge Başkanlıkları deseniz OSB’lere yatırım yapma niyetinde olan yerli, yabancı girişimcilere neredeyse kapılarını kapattı.

Bilindiği üzere Aydın’da Umurlu, Astim, Nazilli, Buharkent, Çine, Ortaklar ve Söke olmak üzere yedi adet Organize Sanayi Bölgesi (OSB) var.

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu (OSBÜK) 2019 Kasım ayı envanterine göre sadece kuruluşu yeni Buharkent OSB’de 30 parsel diğerleri ASTİM’de 4, Ortaklar’da 2, Söke’de 3, Nazilli’de 3, Çine’de 6 parsel boş görünüyor.

Umurlu OSB ise tamamen dolu.

Aydın genelindeki OSB’lerdeki boş parsel sayısı yeni olan Buharkent’i dışta tutarsak hepsi 18 parsel…

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yeni yatırımcı için yönetimleri sürekli parsel üretmede uyardığı, maddi yetersizlik içinde olanları düşük faizli kredilerle teşvik ettiği halde genişleme başvurusu yapan sadece Nazilli ve Çine OSB…

Diğerlerinden ise ses, seda yok.

Bu demektir ki, siyasetçisiyle, oda yetkilisiyle, belediye başkanıyla her bölge yatırımcı arama seferberliği başlatmış devlet de elinden gelen yardımı esirgemiyor, bizimkiler ise ayak diretiyor.

Bu sadece dış yatırımcı için geçerli değildir her ölçekte firma her hangi bir OSB’ye yatırım yapacak olsa aynı engel onun için de geçerlidir.

Yalnız bu direnmede ASTİM diğerlerinden faklı özelliklere sahip bir OSB…

Birincisi ASTİM parsel sayısı bakımından sadece Aydın’ın değil bir Denizli bir Manisa gibi sanayi kentlerindeki OSB’lerin en büyüğüdür.

ASTİM’ deki 246 parsele karşılık Denizli (merkez) OSB’de 183, Manisa (merkez) OSB’de de 226 parsel var.

İkincisi ASTİM’i meydana getiren toplam 504 hektar alandan bu güne kadarki yönetimler sadece 133 parsellik yaklaşık 3 bin dekarlık kısmı kamulaştırmışlar.

113 parselin karşılığı yaklaşık 2 bin dekarlık bölümünde devletin bütün ikaz ve teşviklerine rağmen her hangi bir kamulaştırma işlemi yapılmamış, öyle duruyor.

Diğer altı OSB’deki doluluk oranına bakınca ilk akla gelen ASTİM Yönetiminin gelecek yatırımcıya karşı direndiğidir.

ASTİM OSB ve aynı zamanda ASO Meclis Başkanı da olan Gökhan Maraş’la Ekim ayında TOBB tarafından ASTİM’de yaptırılan Meslek Lisesi ile ilgili yazım üzerine bir araya geldiğimizde bu konuyu da konuşmuştuk.

Niye bu ana kadar bu araziyi kamulaştırmadınız, soruma karşılık Gökhan Maraş bütçelerinin yeterli olmadığını gerekçe göstermişti.

Bakanlıktan kredi talebinde bulundunuz mu, soruma da “bulunduk ama sonuç alamadık” yanıtını vermişti.

Ancak sonradan öğreniyoruz ki, bu talep yazılı olmamış, ilgili birimlerle konuyu telefonda görüşmüşler.

Hâlbuki bu tür işlerde arkanızda siyasi irade bulunmuyorsa devlet bürokrasisinde de destekçiniz yoksa sonuç almak neredeyse imkânsızdır.

Ancak sonuç baskı kurmakla alınır ki, o da gerekçeleri güçlü ve sağlam bir dosyayla mümkün olur.

Benim buradan çıkardığım Gökhan Maraş belki yönetimin bir etkisi, bir direnme denecek derecede olmasa da bu konuda çalıyı tepesinden sürümüş.

Ayrıca kendisine Özlem Çerçioğlu’na destek amaçlı Volskwagen Firmasına yaptığınız çağrıya olumlu yanıt alsaydınız yer olarak nereyi gösterecektiniz, sorusunu da yöneltmiştim.

Aldığım yanıt “kamu yararı prensibinden hareketle araziyi kamulaştırma kararı alarak tahsisi düşünüyordum” şeklinde olmuştu.

Gökhan Maraş’ın bu yanıtı akla ASTİM Yönetimi’nin 2 bin dekarlık arazinin en azından bir kısmını kamulaştıracak güçte olduğunu getirdi.

Peki, arazinin tamamını kamulaştırmada gerekli parayı bulmayı beklemek yerine vakit buldukça parça parça parsellemek daha mantıklı değil mi?

İmkân buldukça peyderpey kamulaştırma parseli girişimci ile buluşturmada kamu yararı açısından daha kestirme bir yol olmaz mı?

Bu şekildeki bir girişim işsizliği azaltmada, kurulacak işletmede bölgede yetişen ürünü işleyerek katma değerini artıracak olmasıyla üretici kesime de fayda sağlamaz mı?

Kamulaştırmanın geride kalan arazilerin sahipleri için rant kapısını açacağı iddiası ise temelsizdir ve asıl rant arazinin bu şekilde kalmasıyla oluşur.

Sonuç olarak halktaki yerleşik OSB’lerde parsel yokluğu bahanesiyle her türlü yatırımcıya Aydın’ı kapalı göstermede asıl amaç yabancı firmaların yerli işletmelerde çalışan nitelikli elemanlara el atacağı, verecekleri yüksek ücretle asgari ücrete dayalı ücret sistemini bozacak olmasıdır şeklindeki algıyı güçlendiriyor.

Bu olumsuz algıyı yıkacak olanlar yine Gökhan Maraş gibi dünya ile barışık genç kuşak girişimcilerdir.