“Seçkin” değil ama “Seçilmiş” biri olmalı.
Halktan biri ama “Akademik” de bir kariyeri olmalı.
Birikimli ve Donanımlı olmalı. Başarılı bir
“Öğretmen” olmalı. Her alanda Özgürlükçü olmalı.
Cumhuriyetin Temel İlke ve Kazanımlarını
Savunan-Savunabilen-Savunabilecek olan biri olmalı.
“Rüştünü İspatlamış” hayatın sınavlarından yüz akıyla
Geçebilmiş olmalı. Kenarda köşede uykuya dalıp
Bir gün “Vakti Saatinin Geleceğini” beklememiş
Olmalı. Toplumun mutluluğu uğrunda çaba harcamış
Ve mücadele içinde yetişmiş olmalı. Gerektiğinde
“Zor olan” kararlar verebilmeli. Verebilmiş olmalı.
“Hayır!” diyebilen biri olmalı. Bu bağlamda
“Kimlikli ve Kişilikli” olmalı.
Çağdaş bir Türkiye’den yana olmalı.
Toplumun huzur ve çıkarlarının takipçisi olmalı.
Kesinlikle Bağımsız ve Tarafsız olmalı.
Herkese, her topluluğa eşit mesafede durabilmeli.
Kesinlikle “Hukukun Üstünlüğüne İnanmalı!”
Evrensel Hukukun önünde eğilebilmeli. Asıl olanın,
“Mahkeme Kararları” değil “Evrensel Hukuk”
Normları olduğunu ayırt edebilmeli.
Tüm Siyasi partilere eşit mesafede durabilmeli.
Eşit Davranabilmeli. Sivil Toplum Örgütlerinin
Seslerine kulak verebilmeli.
Baş Komutan olduğunun da bilincinde olmalı.
Tüm “Toplumsal Renklere ve Farklılıklara Saygılı”
Olmalı. Tüm Siyasi, Etnik, Dinsel ve Mezhepsel
Gruba aynı saygıdeğer bakışla bakabilmeli.
“Kuvveler Ayrılığı” Evrensel hükmünün
Yılmaz savunucusu olmalı. Göreve gelişinde ilk iş
Olarak, Konutunun ve Makamının dekorasyonu ile
Uğraşan biri olmamalı. Gereksiz ve israf sayılabilir
“Yüklerden” kurtulabilmeli. Bütçesini düşürebilmeli.
Tasarruflu olmalı. Yoksul milyonlarca Yurttaşımıza
Rağmen “Şatafatlı” bir hayat tarzından kaçınmalı.
Alçak Gönüllü olmalı. “Kefenin Cebi Yok!”
Diyebilmeli. Buna yürekten inanmış olmalı.
Tevazuu rehberi olmalı.
Onu elden bırakmamalı. Ondan vazgeçmemeli.
Herkese ve her kesime Güven verebilmeli.
Hem Kendisi ve hem de kararları, tartışmalar
Yaratmamalı. Yeminine daima sadık kalmalı.
“Cumhur Başkanı” değil “Cumhur Başkanımız!”
Diyebileceği bir yönetim uygulayabilmeli.
Haksız ve Hukuksuz uygulamalara karşı aşılmaz bir
Duvar olmalı. Tüm ön yargılardan arî olmalı.
Cumhuriyetimizin “Sürekli Nöbetçisi” olmalı.
Laik, Demokratik, Sosyal ve Hukuk Devletimizin
Koruyucu bir “Temel Gücü” olmalı. İtibarları önemli
Ölçüde “zedelenen” ve sürekli” tartışılır” vaziyete
Düşürülen başta TSK, HSYK, Yargıtay, Danıştay,
Anayasa Mahkemesi ve tüm Hukuksal oluşumlar
Olmak üzere tüm kurumların yeniden saygınlıklarına
Kavuşabilmeleri için bir “Hami” olmalı.
Asker, Polis ve MİT vesayetine de karşı durabilmeli!
Tüm Komşu Devletlerle sadece Barış ve İşbirliğine
Dayalı ilişkilerin tekrar güçlenmesi için aktif çaba
Gösterebilmeli. AB Normlarına uygun bir Türkiye
Özlemi ile sürekli teyakkuzda olmalı. Her türlü
“Ayrışma ve Kutuplaşmaya” karşı yıkılmaz bir set
Gibi dik durabilmeli. Öfkenin değil Sevginin Yönettiği
Demokrat, Çağdaş, İlerlemeden ve Gelişmeden yana,
İnançlara karşı içten Saygılı ve “Bizim-Hepimizin!”
Diyebileceğimiz “Biri” olmalı. El Ezher’li değil,
Mümkünse ODTÜ’lü olmalı. Bu çerçeveye uygun
Düşen isimler elbette var! Birkaç örnek sıralayalım;
Abdüllatif Şener, Ertuğrul Günay, İlker Başbuğ,
Burhan Özfatura, Cem Boyner, Mustafa Koç, Arzuhan
Yalçındağ Doğan, Güler Sabancı, Tuncay Özkan,
Metin Feyzioğlu ve daha niceleri…
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!
- - - - - - -