Aydın'da yayın yapan gazetede Timuçin Kılıç’ın 01.09.2016 tarihli haberine göre AK Parti İl Başkanı Ömer Özmen “Nazilli’de ses getirecek gözaltılar ve tutuklamalar olabilir,” demiş.

Demiş de… Ettiği laf boyundan büyük…

Neden mi?

BİR: Kamuoyunda “Operasyonları yürüten Ömer Özmen mi?” Sorusunun sorulmasına yol açar.  

İKİ: Böyle görev alanına girmeyen hem de ciddi bir konuda siyaset yapmak OHAL’den sorumlu Vali’ye karşı şık bir hareket değildir.

ÜÇ: Farz edelim ki Vali Ömer Faruk Koçakböyle bir şey yokVatandaş rahat olsun… Siyasetçi de işine gücüne baksın”,şeklinde bir açıklama yaptı, ne yapacak?

 Ömer Özmen’i tanırız… Çelebiliğine, naifliğine kefiliz… Hiçbir sözümüz yok… Ancak atanmasından bu yana dört dörtlük iktidar partisi il başkanı olamadı.

Usta bir il başkanı ancak Bakanlar ya da OHAL başkanı valilerin sarf edebileceği sözleri söylemekten kaçınır. Siyasetçi söyleyeceklerinden çok söylemeyeceklerini de ölçüp tartan kimsedir.

Sayın Özmen’in ciddi istihbarat gerektiren böyle bir konuda duyumu olabilir. Ancak onu basın önünde kamuoyuna açıklaması siyaseten yanlıştır.

Şu anda il başkanının işi kamuoyunda böyle tartışma yaratacak,yanlış anlamalara neden olacak açıklamalar yapmak değildir.

O enerjisini bu işlere harcamak yerine il ve ilçe teşkilatlarını gözden geçirse, yönetimlerdeki çürük elmalardan temizlese partisi için daha faydalı bir iş yapmış olur diye düşünüyorum.

İçinden geçmekte olduğumuz sancılı dönemde yönetimleri çürük elmalardan temizleme ve yeniden yapılanma görevini il başkanı yapmayacaksa kim yapacak?

“Bu ne perhiz bu ne lahana turşusuİl başkanı bostan hoyuğu mu”, diye sormazlar mı?

 Ayrıca çoğu ilçede yönetim ha var ha yok… Bunları kim derleyip toparlayacak?

İl Başkanı mı, milletvekilleri mi, Parti Genel Merkezi mi, yoksa başka birileri mi?

Genel Merkez bu işleri tekmil halledecek ve Ömer Özmen’e temizlenmiş olarak teslim edecek öyle mi?

 

Her kes bilir ki, risk almayana siyaset sofrasında yer yoktur… Ama bu gerçek AK Parti’de farklı bir anlam ifade eder.

AK Partili kadrolarda Ankara’dan esen yelle harman savurma geleneği olduğu için onlara göre risk rakiple göğüs göğse çarpışmak,dişe diş mücadele değildir.

Ortalıkta fazla görünmek, eleştirilmek, etliye sütlüye dokunmadan idare-i maslahatçılığı becerememektir.

AK Parti en azından Aydın’da hele bundan sonra bu kolaycılıktan vazgeçmezse sırtı yerden kalkmaz.

Ömer Özmen’in ahvali bu da milletvekillerininki farklı mı?

Kimisi kendi başının derdine düşmüş… Kimisi kepenek sırtında kaval çalmakta... Kimisi de laf olsun torba dolsun misali içi boş bir iki demeç sallamakla büyükşehir hayali kurmaktadır.

Gerçek şu ki, milletvekilleriyle, il başkanıyla, ilçe başkanıyla AK Parti kadroları muhalefet dönemi geçirmemiş olmalarından olacak suyun yaylan yerinden geçmeyi alışkanlık haine getirmişler.

15 Temmuz akşamı her şey alabora olmuş baksanıza onlar rahatlıklarından bir şey kaybetmediler.

Bir kadın kollarını kurma işini halledemediler… Malum Seda Sarıbaş atanalı aradan üç ay geçti.

Bekliyor…. Sözde genel merkez yetkilisi gelecek de beraberce liste oluşturulacak…

 Ama bunca zamandır bir şeyin olduğu yok…

Efendim neymiş genel merkez temsilcisi bekleniyormuş… O gelmeden kimsenin yapacak bir şeyi yokmuş.

Son Ömer Özmen yönetimi güya koordinatör Ali Aşlık’la birlikte belirlenecekti…

Ne oldu?

Üç gün içinde oldu da bitti, maşallah denmedi mi?

AK Parti’nin rahatlığına, her şeyi boş vermişliğine, buna oblomovluk demek daha doğru olur sanırım, diğer bir örnek de katı atık paraları…

ASKİ tarafından bayram önü abonelere dayatılan 95 TL katı atık ücreti meğerse meclisten oy birliği ile geçmiş.

Ama ne meclis üyeleri ne de grup başkanı olayın farkında değil düşünebiliyor musunuz?

Demek oluyor ki, meclis üyeleri önceki toplantılarda olduğu gibi vakitlerini ya teldeki cambazı seyretmekle ve alkışlamakla ya da uyumakla geçirmişler.

Ömer Özmen asli görevi grup başkanlığı yapma yerine üzerine farz sünnet olmayan kimlerin gözaltına alınacağı, kimlerin tutuklanacağı ile ilgilenirse ne olacak?

Milletvekilleri ise geçmişte referans oldukları içi kurtlu çürük meyvelerin bu nazik ortamda başlarına açacağı derdin telaşına düşerse halk kimin aklına gelir?

Hal böyle olunca Ziya Paşa’nın deyişi ile “böyle gecenin hiç hayr umulur mu seherinde?”