Değerli tüketiciler. Faiz , hepimizi yakından ilgilendiren bir konu. Faizin türü çok. Basit, birleşik, birikmiş, dönemsel, akdi, temerrüt, yasal olarak bu faiz türleri sıralansa da, hepsinin temelinde, para üzerinden gelir elde etmek vardır. Enflasyon ise fiyatların genel seviyesinin sürekli bir artış halinde olmasıdır. Enflasyon “talep ve arz veya maliyet gibi iki dinamiğin etkisi altındadır ve memlekette hangi tür enflasyonun olduğu konusunda bir konsensüs sağlanmış değildir.Yani her kafadan bir ses çıkmaktadır. Faiz yüksek enflasyona sebep olmaktadır veya enflasyon yüksek faiz verilmesinin yolunu açmaktadır yorumu kanaatimce tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan ilişkisine benzer bir durumdur. (Teknik bazı ayrıntılara kafa karışıklığına yol açmamak adına burada girmiyorum)

Güzel ülkemde galiba hesaba katılmayan bir durum, harcama planlarının Türk lirası , yatırım planlarının Amerikan doları cinsinden yapılıyor yani çift para biriminin kullanılıyor olmasıdır. Onun için döviz kurunun maliyet üzerinde etkisi inkar edilemeyecek kadar belirleyicidir. T.C Merkez Bankası 4 Temmuz 2014 tarihinde yaptığı açıklama ile ”Haziran ayında tüketici fiyatları yıllık enflasyonu yüzde 9,16’ya gerilemiştir. Gıda grubunun yüksek seyri tüketici fiyatlarındaki düşüşü sınırlamıştır. Bu dönemde, Türk lirasındaki değer kaybının birikimli etkileri hafiflerken çekirdek göstergelerde yıllık enflasyon nispeten yatay bir seyir izlemiştir” demektedir. Bu yıl enflasyon tahminini revize edilmiş halinin yüzde 7,5 ilk altı aylık TÜFE’nin yüzde 5,70 olduğunu ve Merkez Bankamızın enflasyon tahminlerinin yanılma payının epeyce yüksek olduğunu hatırlatayım.

Ancak dünya piyasaları ve ekonomik yatırım karar alıcılarının ilk elden bilgi edindiği kurumumuz Merkez Bankamızdır. Üzerinde siyasetin inanılmaz bir faiz indirimi telkini ve yukarıdaki açıklamada eleştirilecek tartışılacak hususlar var. Maliye ve para politikaları otoritelerinin ekonominin temel soru ve sorunlarının üzerinde durmaları gerekir. İhracatın desteklediği büyüme ikinci çeyrekte temposunu kaybediyor.İçerde tüketim artamıyor.Özel sektör yatırımları askıya alınıyor. Sanayi üretimi düşme eğilimine giriyor.

Dikkatten kaçırılmaması gereken bir hususta, enflasyon ve faizde çift haneli rakamlar telaffuz edilirken, büyüme konusunda da yüzde 4 ve altı oranlar kronikleşmeye başlamasıdır. Merkez bankamızı baskı altına alarak faiz oranlarını indirmesinin yukarıda kısaca değindiğimiz sorunların çözümüne katkısının ne olacağı tam bir muammadır. Kaldı ki harcanabilir gelirleri artmayan, giderleri sürekli olarak yükselen tüketiciler sıfır faizli kredileri bile ilgi çekici bulmayabilir.

Kredi derecelendirme kuruluşları Türk bankalarının durumları ile ilgili açıklamalar yapıp olası bir ülke notu indirme hazırlıkları yaparken politika faizinin aşağıya çekilmesi ile bütün sorunların çözüleceği imasını vermek, bu algıyı destekleyip büyütmek aslında iktisaden hiçbir şey söylememektir.Ekonomi biraz da gelecek ile ilgili beklentileri yönetmektir. Ancak sorunlar bir kartopu misali büyüyüp, karmakarışık hale gelirken Türkiye’nin dünyaya anlatacağı hikayesi bundan çok daha fazlası olmalıdır.

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg