Büyükşehirden amaçlanan 1-Düzensiz yapılaşmayı önleme 2-Bölgeler arası gelişmişlik farkını giderme 3-Kent yaşam kalitesini artırmadır.

Düzensiz yapılaşmayı önlemek için yasa 1/5000 ile 1/25000 arasında her ölçekte Nazım İmar Planları yapmayı zorunlu kılmış.

Bundan maksat Buharkent’ten Kuşadası’na, Karpuzlu’dan Karacasu’ya kadar nerenin tarım, nerenin hayvancılık, nerenin turizm, nerenin yerleşim alanı olacak her bir metre kare yerin işlevselleştirilmesidir.

Böylesine kapsamlı bir planın ön hazırlık aşaması, yapımı ve yürürlüğe konması uzun zaman alacağı için yasa makul bir süre imar işlerinin “Çevre Düzeni Planı” üzerinden yürütülmesine izin vermiş.

Burada makul süreden maksat iki yıldır. Hal böyle iken seçimin üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçti daha bu rapordan eser yok.

Eğer böyle devam ederse sağlıksız yapılaşma, madrabazların arazi talanı ve vatandaşın kentsel ve arkeolojik sit alanları ve 2B arazisi gibi konulardan kaynaklanan arsa ve arazi sorunları seçimlere kadar bitmeyecek demektir.

Bu durumda BŞB adına ortada görünenler onlar olduğu için insan sormadan edemiyor… Yoksa AY-BA’nın çalışma alanının genişletilmesi için mi Aydın büyükşehir oldu?

Bir yandan Türkiye’nin en başarılı başkanı propagandası yapılacak diğer yandan iki yıl geçmesine rağmen kuruluş aşamasından icraat aşamasına geçilemeyecek…

Demek ki, seçim öncesi Özlem Hanım’ın meydanlarda ”Büyükşehri her yönüyle yönetmeye hazırız” sözleri temeli olmayan oy avcılığına yönelik bir göz boyama imiş.

Gecikmenin nedeni personel yetersizliği midir yoksa arka planında başka nedenler mi var, diye sorarsanız Özlem Hanım’ın yedi yıllık icraatını da göz önünde bulundurarak, ben konunun 1-Vizyon 2- Başkan’ın personel politikasından kaynaklandığını düşünüyorum.  

Artık günümüzde değil büyükşehir gibi devasa kuruluşlar en küçük işletmeleri bile yönetmek bir ekip işidir.

Özlem Hanım’ın eksiği de bu… “Beşeri kaynak” onun gözünde sudan ucuz… Haydi, yeni bir ekip kurma amacıyla yetkin ve yetişkin Özel İdare personelini darmadağın etti… Ya kendi getirdikleri ile geçinememesine ne demeli?

ASKİ Genel Müdürü Mithat Emre pılını pırtısını topladı yılını bile doldurmadan Aydın’ı terk etti. Genel Sekreter Önder Yeğen de öyle… Yerlerine gelenlerin ise akıbeti meçhul…

Belediyenin iş bitireni, bir zamanlar Özlem Hanım’ın sağ kolu ASKİ Genel Müdür Yardımcısı Cemalettin Küçükerol ise şu günlerde Karacasu’da sürgün…

Sosyal ve Kültürel İşler Daire Başkanı Tahir Olçum, o da daha yılını doldurmadan bir anda kendini kapının önünde bulanlardan…

 

Hani Aydın’ı uçuracak Kemal Anadol ve Aydın’da eşleri bulunmaz (!) o ünlü BŞB danışmanları nerede? Aydın’ın hangi sorununu çözdüler?

Bu personel politikası ile Aydın’ın kronik sorunları trafik, alt yapı, kent yaşam kalitesi, sosyalleşme alanları, başta kanser artışı olmak üzere sağlık vs sorunlarının hiçbirinin üstesinden gelinemez.

“Aydın altın çağını yaşıyor” türü bilboard reklamları, iftar sofraları kurma gibi göz boyamalar seçim kazandırabilir ama Aydın’a lig atlatamaz aksine küme düşürür.

Hâlbuki günümüz belediyeciliği suların akması, çöplerin toplanması vs hizmetleri değil bunlarla beraber bölgenin ekonomik, kültürel ve sosyal sorunları ile ilgilenmek ve çözüm üretmektir.

Bu anlayışla Gaziantep, Eskişehir, Kayseri, Konya gibi iller birer marka şehir haline geldiler. Bunlardan Eskişehir UNESCO tarafından 2013 yılında “Dünya Kültür Başkenti” ilan edildi.

Eski hamam eski tas yoluna böyle devam ederse Aydın BŞB olmuş olmamış ölçek büyütmüş büyütmemiş ne fark eder ki, zihniyet aynı kaldıktan sonra…

Hani yetmişli yıllardaki Amerika, Rusya uzay yarışında teknolojik geri kalmışlığımızı anlatan bir cümle vardı… Eller aya biz yaya, diye.

O gün milletçe söylediğimiz bu sözü bu gün bütün Aydınlılar olarak iller arasındaki yarışta geri kalışımız üzerine söylüyoruz.

Özlem Hanım’ın “sosyal belediyecilik” adı altında yaptıkları modern dünyada bölge halkının geleceğini bu günden tüketen arkaik bir yönetim tarzı kabul ediliyor ve rağbet edilmiyor.

Bu tür bir yönetimi artık Üçüncü Dünya ülkelerinde görmek mümkün… Dış ticaretin bile şehirlerarasında yapıldığı içindir ki, belediye başkanları bölgeleri ile ilgili gerek ticari gerek ekonomik gerekse kültürel hiçbir sorununa ilgisiz kalamazlar.

Bu amacı gerçekleştirmek şehirleri birer cazibe merkezi yapmaya o da yerel yöneticileri icraatlarına bakanlıkları ortak etmeye, üniversite ve sivil toplum kuruluşları ile yakın ilişkiye ve fonlardan tercihe bağlı kredi almaya zorluyor.

Ahmet Fakıbaba iki dönemlik başkanlığı döneminde böyle bir çalışma ile Şanlurfa’yı köhnelikten kurtardı ve Güney Doğu Anadolu’nun görülmeye değer bir turizm kenti haline getirdi.

Oralarda bunlar olurken Özlem Hanım bazen hükümetle çatışır görünerek bazen özel idare malları üzerinden siyaset üreterek ya da kurumsal kibirle bu gün olduğu gibi dar bölge, kasaba politikacılığı ile zaman geçirdi.

Devir döndü devran değişti Aydın büyükşehirliğe terfi etti ama yönetim zihniyetinde değişen bir şey olmadı.

İşte “Özlem Hanım’a BŞB gömleği bol geldi dememin” nedenleri bunlardır.