Değerli tüketiciler,

Son günlerde ekonomide sanki bütün işler düzelmiş gibi bir hal aldı. Avrupa Merkez Bankası(AMB) uygulamaya geçirdiği kararı ile negatif faiz uygulamasına başladı fiili olarak. Basit bir anlatımla "negatif faiz" geniş çaplı uygulanma zemini dolayısıyla ülkenin bankacılık sektörüyle Merkez Bankası arasında  sonuçlandırılan bir işlemdir. Başka bir deyişle ellerindeki fazla parayı kullanamayan bankalar, Merkez Bankası tarafından tespit edilip, yürütülen faizle Merkez Bankası tarafından açılmış hesaplarına rezerv fazlalarını yatırırlar. 

2009 yılında Amerikan Merkez Bankası’nın parasal genişlemesi ile dışarıdan bulduğu parayı ekonomisine kredi olarak bankalar kanalı ile sokan Türkiye şimdi de Avrupa Merkez Bankası’nın faizi indirip negatif faiz olarak adlandırılan uygulaması ile tasarruf edemediği parayı bu defa Avrupa’dan sağlamakta herhangi bir sakınca görmüyor. Hem piyasalar hem para hem maliye otoritesi bu konudan gayet memnun.18 çeyrektir büyüyen bir ekonominin düştüğü duruma bakın. Adamlar gelecekte enflasyon baskısı hissetmediği için negatif faiz uygulamasını göbeğini kaşıya karşıya uygulamaya geçiriyor, kendi ekonomisi için karar alıyor biz gökten bedava sandığımız para yağacak diye ağzımızı açıyoruz. Eğer sen de enflasyon baskısını hissetmiyorsan yaparsın negatif faiz uygulaması görürüz sonucunu. Yüksek faizden şikâyet etmeyeceksin gereğini yapacaksın. Hep birlikte görürüz çok büyüyen ekonominin halini.

Burada tüketicinin kazancı biraz göreceli… Döviz(Amerikan doları) girişi çok olursa kur baskılanır. İthalat ve para ucuzlar. Cari açık artar. Ancak fiyatlar kur baskısından kurtulur. Borsa yükselir. Tüketici düşen faizle kredi çeker. İnşaat halindeki evler krediyle alınır,  tüketim kredi kartıyla yapılır. İnşaata ve yurt içi tüketime yaslanan ekonomi 19. çeyrekte de büyüdüm, tüketici ev sahibi oldum diye bayram eder. Üretim, ihracat reel sektör nerede diye kimse sormaz. Borçlar çevrilebilir hale gelir ama kartopu misali ülke ve bireysel olarak artmaya devam eder. Döviz (Amerikan doları) azalır. Kur yükselir. Fiyatlar artar. Borsa düşer. Tüketimin kısılması ve kredilerin yavaşlatılması ve dışarıdan fon girişi için faizler yükseltilir. Üretim ve ihracatın önemi ortaya çıkar. Yine başa dönülür. Hikâyenin kısa özeti budur.

Bizim gibi ikili para sisteminin kullanıldığı ülkelerde (Türk lirası ve Amerikan Doları) esas sorsun döviz açığıdır. Türk lirasının değeri bilmem hangi merkez bankasının basacağı para ve memleketime nereden girdiği belli olmayan değil ancak sağlam bir üretim ekonomisine dayanan bir modelleme belirlemelidir. Adamlar kendi ülkelerinde rüyalarında bile kazanamayacağı parayı güzel ülkemde kazanırken, bizim oyunculara da Leonardo Fibonacci ile silkelenmek düşer.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!