Değerli Aydınlılar.

Bu hafta sizlerle ülkece aklımızın bir köşesinden hiç çıkarmamamız gereken deprem gerçeği hakkında düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız.

Bakınız afet yönetimi ve koordinasyonu konusunda yasal yetkili olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kendi resmi sayfasında bu tür doğal afetlere karşı nasıl bir açıklama yapıyor: Türkiye sahip olduğu tektonik, sismik, topografik ve iklimsel yapısı gereği doğal afetlerle sıklıkla yüz yüze kalan bir ülke. Su baskını, sel, çığ, heyelan, yangın ama en önemlisi deprem…Ülkemiz depremlerde insan kaybı açısından dünyada üçüncü, etkilenen insan sayısı açısından sekizinci sırada. Ortalama olarak her yıl büyüklüğü 5 ile 6 arasında değişen en az bir deprem yaşanmakta…Doğal afetlerin doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu maddi ve manevi kayıplar afet yönetiminin ve koordinasyonunun günümüz dünyasında ne kadar titizlikle ele alınması gerektiğinin bir kanıtı….(2) AFAD, misyonunu;“Afetlere dirençli toplum oluşturmak” Misyonunu “Beklenmeyene hazırlıklıyız” olarak belirlemiş.

Son iki hafta içerisinde çevre illerde meydana gelen depremleri basınımız ve sosyal medya aracılığı ile takip etmiş ve bu sarsıntıları hissetmişsinizdir. Yakın zamanda Manisa Akhisar, Denizli Pamukkale, Muğla, Ege denizi gibi yerlerde yaşanan hissedilir depremlerin sonrasında, bu alanların ortasında kalan 1derece deprem bölgesi Aydınımız sallantıların etkisiyle olacak sanıyoruz beşikte sallanan bebek misali derin bir uyku haline mi yoksa trans haline mi geçti anlamak mümkün değil. Bu durumun en fazla etkileyeceği memleketimiz ahalisi konuya pek ilgi göstermeyip sosyal medyada “geyik” yapıyor olsa da ilgili kurum ve kuruluşların bu konuda gözlerinin açık olduğuna dair inancımız tamdır! İnancımız tam olmakla birlikte endişelerimizi bazı sualler ile dile getirmenin bir sakıncası yoktur sanıyoruz!

Türkiye’de afet yönetimi ve koordinasyonu alanında dönüm noktası ise 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’dir.17 Ağustos depreminin öyle yıkıcı etkileri olmuştu ki Marmara Bölgesi'nde,  Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.840 ölüm, 43.953 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. Depremden önemli hasar gören başlıca kamu tesisleri; trafo merkezleri, alçak gerilim dağıtım şebekesi, Ankara-İstanbul Otoyolu (60 km’lik kesim), Gebze-İzmit-Arifiye demiryolu, Derince Limanı ile telefon santral ve şebekesidir.(1)

Kimse 1999 Marmara depreminden sonra çok ilerleme kaydedilmiştir demesin.2011 yılındaki Van depremi ve sonrasında yaşanan manzaraları hatırlatmak isteriz. Bu tür doğal afetlere karşı en önemli konu Risk Yönetiminin en önemli ve birinci maddesi “Hız” olmuştur. Aydınımız olası bir deprem veya herhangi bir doğal afet karşısında ne kadar hazırlıklıdır ve acil durumda müdahale ne kadar hızlı olacaktır? Aydın Büyükşehir Belediyesi itfaiye teşkilatı yetişmiş insan gücü, teçhizat ve ekipman olarak eksikleri var mıdır? Özellikle 6 ve üstü şiddetteki bir depremde nasıl hareket edileceği ile gerekli çalışmaları yapmış mıdır?

Açılan jeotermal kuyularının depremle bir ilişkisi kurulabilir mi?

Depremde Ege denizindeki bir tsunami riski hesap edilmiş midir?

Deprem özelinde toplanma ve barınma alanları neresidir?

Şehirde yaşayan insanların bu konuda bilgisi ve hazırlığı var mı?

Hülasa; Aydın’da Afetlere dirençli toplum oluşturulmuş mudur ve beklenmeyene hazır mıyız?

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, yaptığı bir açıklamada Aydın’ın 7,3 şiddetinde bir depreme hazırlıklı olmasını ve yapılaşmanın ovaya doğru değil tepelere doğru yapılması gerektiğine işaret etmiş ve Aydın"da en fazla deprem ürküntüsü ova kesimindedir. Aydın"da binalar 7,3 şiddetine dayanıklı yapıldığı takdirde herkes rahatlıkla evinde oturup çayını kahvesini içebilir demiştir.(3)

Bütün kurumlarımızın “her türlü tedbiri “aldığından eminiz de eğer görevli kurumların sorduğumuz bir kaç soruya mantıklı ve tutarlı cevapları yoksa bilelim sallanmaya başladığımızda çay kahve içmeyi geçtim duşta, tuvalette yakalanmayalım bizde mışıl mışıl uyuyalım!

SON NOT: Bu satırların yazarı 1998 Adana-Ceyhan depremini bizzat yaşamış biri olarak endişelerini dile getirmiş olduğunu göz önüne alarak okumanız ricamızla...