Ya isimsiz, adressiz ihbarlara itibar edilirse…

Ya bu hat cadı avına dönüştürülürse…

Ya günahsızlara iftira aracı olarak kullanılırsa…

Ya asıl suçlular sahte ihbarlarla hedef saptırırlarsa…

Ya kurunun yanında yaş da yanarsa…

Yandı gülüm keten helva…

Hepsinden beteri de vatan haini damgası yemek…

Vali Ömer Faruk Koçak açılacağını açıkladığında ilk başlarda benzer endişeleri taşıyanların sayısı bir hayli fazlaydı.

OHAL’le birlikte Valilikte açılan “ihbar hattından” söz ediyorum.

Böyle bir hat açılısının yerinde olduğu savunanlar kadar gereksiz olduğu iddiasında bulunanlar da olabilir.

Toplumsal barışı bozacağını düşünenler de çıkabilir.

Benim amacım bu yöndeki farklı düşüncelerin haklılığı ya da haksızlığı konusunu tartışmaya açmak değildir.

Bütün bunlar başka bir zeminde konuşulabilir ya da başka başlık atında ele alınabilir.

Bu aşamada bu kararın doğru olup olmadığını değil uygulamada varsa eksik ve yanlışların düzeltilmesine yardımcı olmanın, uygulayıcılar ile vatandaşlar arasında güven köprüsü görevi görmenin daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Ancak böyle yapılırsa olası hataların minimize edileceği, kamuoyunda oluşan tereddütlerin giderileceği kanaatindeyim.

Zira Aydın kamuoyunda ihbar hattı konusunda bilgisizlikten kaynaklanan yoğun bir tedirginlik var.

Vatandaş endişesinde haksız da değil.

Çünkü geçmişte, 12 Eylül, 28 Şubat gibi olağanüstü dönemlerde bunun acısını çeken çok oldu… Hem de fazlasıyla…

O günleri yaşayanlar hatırlayacaktır, nice insan ipe sapa gelmez ihbarlarlarla 12 Eylülde günlerce nezarette tutuldular.

Çoğu yok yere mağdur edildi…

Cezaevlerinde boş yere ömür tüketti.

28 Şubat döneminde adli makamlarca fezleke düzenlenmedi ama eli çantalı müfettişler imzalı, imzasız irticacı şikâyetleri ve Batı Çalışma Grubunun talimatları ile sürek avı yaptılar.

Aynı gerekçelerle kaç memur, amir devrin işgüzarları tarafından mobbing muamelesine maruz kaldı.

Hele bereket bu dönemde korkulan olmadı…

Çünkü Vali Bey ihbarlar konusunda hayli titiz…

Bir defa dilekçelerde mutlaka ihbarı yapanın adı, vatandaşlık numarası, imzası ve açık adresi bulunacak.

İhbar işleme alınsa da alınmasa da her halükarda sahibinin kimliği saklı tutuluyor.

Tabi en önemlisi de kanıt… Bunlardan biri eksikse o dilekçeye itibar edilmiyor.

Hakkında kesin kanaat oluşmazsa ve de incelemeler iddiayı doğrulamazsa ihbar dikkate alınmıyor.

Herkes emin olsun…

Kimse de enseyi karartmasın…

Vali Bey şikâyetleri ince eleyip sık dokuyor… Kılı kırk yarıyor… İşi bir başkasına bırakmıyor… Bizzat kendisi inceliyor ve kararı kendisi veriyor.

Ama fitne cephesi boş durmuyor…

Asılsız söylentilerle kara propagandaya, kurumlar arasına kin ve nifak tohumları ekmeye devam ediyor.

Mesela neymiş efendim…

Aydın Cezaevinde bir iş adamına işkence yapmışlar ve ne alaka ise o iş adamı Ankara Sincan Cezaevine nakledilmiş.

Hani nezarette kalanların yakınlarından polislerin şüphelilere yaptıkları misafir muamelesini ve hürmeti kulaklarımızla duymasak neredeyse biz bile söylenenlere inanacağız.

Keza sanık yakınlarının ifadesine göre ev ve iş yerlerinde arama yapan polislerin ev sahiplerine karşı gösterdikleri saygı ve nezaket de aynı…

Sorduk, soruşturduk…

Ne böyle bir işkence olayı var ne de Sincan’a nakil… Hepsi düzmece… Kara propaganda… Kafa karıştırmak… Çamur atmak… Fitne, fesat değirmenine su taşımak.

Fısıltı gazetesi aracılığı ile yayılmaya çalışılan diğer bir iftira da polislerin subaylara işkence yaptıkları haberleri…

Bunu çıkaranların niyeti belli… Yaktıkları devlet düşmanlığı ateşine odun bulmak… Şer cephesini güçlendirmek… Devlet kurumları arasına fitne tohumları ekmektir.

Ne güzel demişler… İyinin bir tek düşüncesi vardır… Nasıl iyilik edeceğini düşünür.

Fakat kötünün bin düşüncesi vardır… Birini başaramazsa ötekini dener… Onda da başarılı olamazsa diğerini…

Ancak şurası da bir gerçek ki, Dünya kurulalıdan beri iyililerle kötüler arasında devam eden yarışı her devirde iyiler bir adım önde bitirmiştir.

Şüphesiz bu da öyle olacaktır ve Aydın bu sancıyı en az hasarla atlatan yerlerin başında gelecektir.

Teminatı da Vali Ömer Faruk Koçak’tır.