Bermeki sülalesi aslen İranlıdır… Yani acemdir… Abbasi Devleti’nin kurulmasında büyük katkıları olmuştur.

Devletin şekillenmesinde ve kökleşmesinde önemli görevler yerine getirmişlerdir. Mesela Bağdat’ın kurulmasına ön ayak olan Bermekilerdir.

Sülaleye mensup devlet adamları, valiler askeri ve sivil alanda üstün başarılar gerçekleştirdiler.

Teşkil ettikleri 20 bin kişilik muhafız alayı Bağdat’ta Halife’nin savunmasını üstlenmiştir.

Dönemlerinde memleketi bir uçtan diğer uca cami, medrese, sağlık kuruluşu ve sulama kanalları ile donatmışlardır.

Âlimlere, sanatçılara destek olmuşlardır… Kurdukları hayır kurumları aracılığı ile açları doyurmuşlardır… Çıplakları giydirmişlerdir.

Eğitim kurumlarının yaygınlaşmasında, tarımın modernleşmesinde, sanat ve ticaretin yayılmasında büyük çabaları olmuştur.

Yetiştirdikleri en büyük devlet adamı Halife Harun Reşit’in veziri Cafer bin Yahya’dır. Halife her türlü kararında mutlaka görüşünü alır, onsuz iş yapmazdı.

Bermeki soyundan olanlar Abbasi Devleti’nde büyük hak ve imtiyazlara sahipti. Neredeyse bütün devlet görevlerine atamada öncelik Bermekilerindi.

Öyle ki, vezirinden bahçıvanına, amirinden memuruna kadar Arap kökenli Abbasi Devleti Acem soyundan gelen Bermekilerin egemenliğine geçmişti.

Onlar devletteki bu imtiyazlarıyla Arapları şan, şöhret ve servette gölgede bırakmışlardı.

Halife Harun Reşit bir gün Bermeki Veziri Cafer b.Yahya ile saray bahçesinde dolaşırken daldaki bir elmayı canı çeker ve koparmak ister.

Fakat boyu yetmez. Vezire sırtına basarak elmayı kendisi için koparmasını ister.

Vezir itiraz etmez… Elmayı Sultan’ın dediği şekilde sırtına basar ve koparır, Halife’ye takdim eder.

Elmanın lezzeti hoşuna giden Harun Reşit onu yetiştiren bahçıvanı ödüllendirmek ister. Huzura çağrılınca da “dile benden ne dilersen” der.

Bahçıvan:

-Efendim benim Bermeki olmadığıma dair sizden imzalı bir belge istiyorum, der.

Bu isteğe şaşırmış görünen Halife;

-Herkesin Bermeki olmak için can attığı, sıraya girdiği bir memlekette benden böyle bir istekte bulunuyorsun… Sebebi nedir, diye sorduğunda bahçıvan:

-Nedenini şu anda değil zamanı gelince ileride açıklayabilirim.

Ne dilersem yerine getireceğinizin sözünü siz verdiniz. Benim de bu belgeyi almaktan başka bir talebim yoktur, der ve susar.

Bunun üzerine söyleyecek söz bulamayan Harun Reşit bahçıvana “Bermeki soyundan değildir” imzalı belgeyi verir.

Fakat bu güven ortamı uzun sürmez… Halife’nin iyi niyetini Bermekilerin istismarı sonucu bozulur.

Bermekiler önceden planladıkları ve ur gibi devletin içine yerleştikleri paralel güçler yardımıyla ile Harun Reşit’i devirmek ve yönetimi isyanla ele geçirmek isterler.

Sonunda da devlet öteki yüzünü göstermek zorunda kalır ve Sultan derhal emrini verir…

Nerede Bermeki varsa gençlerini istisnasız kılıçtan geçirin, yaşlılarını da zindana atın,” der.

Ferman eksiksiz uygulanmaya başlanır…

Sıra bahçıvana geldiğinde bahçıvan “ ben Bermeki değilim”,der ve kanıt olarak Halife imzalı belgeyi gösterir.

Harun Reşit sonucu sorduğunda ise saray bahçıvanı dışında kimsenin kalmadığını onun da elinde Halife imzalı Bermeki olmadığına dair belge bulunduğunu söylerler.

Bunun üzerine Halife bahçıvanı huzura çağırır; “söyle bakalım Böyle bir felaketin geleceğini nereden biliyordun da bu belgeyi almayı akıl ettin,” der.

Bahçıvan:

-Hani vezir o gün sizin sırtınıza basmıştı da elma koparmıştı ya… Ben bunu görünce dedim ki, eyvah! Bu hayra alamet bir iş değil… Bizim sonumuz geldi.

Halife:

-Ama vezire üzerime basma iznini ben vermiştim…

Dediğinde bahçıvan:

-Sizin omzunuza basmak yerine vezir pekâlâ benden yardım isteyebilirdi…

Bir adam vezir de olsa bir ülkede sultanın omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa bunun sonu hayra alamet değildir.

Ben işte onun için bu belgeyi alma ihtiyacı hissetmiştim, cevabını verir.

Yaşadıklarımızla ne kadar örtüşüyor…

Aradan on iki asır geçse de bazı gerçekler var ki, hiç değişmiyor…

Ne dersiniz?