Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her ne kadar “soruşturma ve açığa almalarda “at izi ile it izini” birbirine karıştırmayın”  uyarsı yapsa da bazıları bildiğini okumaya devam ediyor.

Fırsat bu fırsat…

Kimileri geçmişin hesabını görüyor… Kimileri gelecekte önüne çıkması muhtemel olanların sırtına vurduğu “FETÖ’cü yaftasıyla yol yakınken önünü kesmeye çalışıyor.

Fırsatçıların cirit attığı böyle bir ortamda, at izi ile it izi birbirine karışsa yine de iyi… ADÜ’de olduğu gibi o izlere bir de çakal ve tilki izleri de karışıyor.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden 3, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden 1, Ege Üniversitesi’nden 15 akademisyen ihraç edilmişken Adnan Menderes Üniversitesi 22 ihraçla, bu sayının 56 olduğu Pamukkale Üniversitesi’nden sonra komşuları arasında ikinci sırayı alıyor.

Bu hem ADÜ, hem de Aydın için üzücü bir durum… İzmir üniversitelerinde ve Muğla’da görevden atılanların yok denecek derecede olması ise hayli ilginç…

Bu da akıllara Aydın’da FETÖ ile mücadele adı altında geçmişe dayalı kişisel hesaplar mı görülüyor ya da gelecek seçimler için birilerinin defteri mi dürülüyor yoksa işin içinde başka iş mi var, sorularını getiriyor.

Rektör Cavit Bircan ise, kurumun ve öğrencilerin yararı açısından güven vereceği yerine korku salıyor… O korku ile herkes her an başıma her şey gelebilirin derdine düşmüş.

Peki, bu gün hakkında işlem yapılan akademisyenlerin çoğu Cavit Bircan’ın 2014’de rektör seçilmeden önceki danışmanlık, rektör yardımcılığı döneminde üniversiteye giren ya da girişine referans oldukları değil mi?

Görevine son verilenlerden idari görevde olanları o idari görevlere rektörlüğü döneminde kendisi getirmedi mi?

O halde onun bir Muğla, bir Dokuz Eylül, bir Ege Üniversitesi rektörü aksine kamuoyuna FETÖ avcısı görüntüsü vermesinin nedeni ne olabilir?

Ben asıl amacın 1-Geçmişi ile FETÖ’cü diye suçlanmamak 2-Hem siyaseten hem de idareten çift yönlü geleceğe yatırım yapmak 3-Eşini işe alma konusunu dikkatlerden uzak tutmak olduğu kanısındayım.

Şunun altını çizelim… Sayın Rektör insani olarak hayır etmek ya da başka bir nedenle insanlara ikramda bulunmak isteyebilir… Bunu herkes gibi alkışlarız.

Ancak burada niyet çok önemli… Bu güne kadar yapmadığınız bir işi aşk ve şevkle yapmaya kalkışırsanız ya da bu işte aşırıya kaçar abartırsanız vatandaş haklı olarak öküzün altında buzağı arar.

Demokrasi nöbetleri sırasında Sayın Bircan’ın bir yardımcı eliyle değil de bizzat kendisinin yiyecek, içecek dağıtması gibi gösteriş, piyasacılık ve siyaset kokan hareketleri kamuoyunda tereddüde yol açtı.

Ve akıllara acaba rektör fırsattan istifade milletvekilliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi siyasi yatırım mı peşinde yoksa geçmişindeki izleri silmenin mi derdinde, sorusunu getirdi.

Onu bu konularda komşu üniversite rektörlerinden ayıran birinci neden bu…

İkincisi de eşini ADÜ’de işe alması…

O bu karmaşa ve kargaşa arasında, OHAL’in de kendine sağladığı nüfuzla eşini kendi kurumunda işe yerleştirmiş.

Ama devlet geleneği açısından iyi bir şey yapmamış… Çünkü bu tür yakınlarını işe almalar halkta şüphe uyandırır.

O da gerek kurum, gerek makam sahibine olan güveni zedeler… Adalete olan inancı yok eder… Hakkaniyete saygıyı ortadan kaldırır.

Bu işte de şüphe çeken birkaç husus yok değil.

BİR: Rektör eşinin mesleği hukukla, atandığı Meslek Yüksek Okulu Büro Yönetimi ve Yönetim Asistanlığı öğretim görevlisi unvanı arasında uygunluk yok.

Öyle olunca da ilk bakışta insanda işe göre adam değil de adama göre iş ayarlanmış izlenimi uyandırıyor. … Hem de ne ayarlama?

Aday ya da adaylar için sınav güvenliği(!) tam sağlanamamış olacak ki, sınav iki kez ertelenmiş. Ancak şartların oluştuğu, güvenliğin sağlandığı(!) üçüncüde yapılabilmiş.

İKİ: Sonucu belirleyen ana kriterlerden adayın ALES ve Akademik Başarı puanı sabit olduğundan dengeyi ancak yazılı sınav notu değiştirebilirdi ki, öyle de olmuş ve Hoca’nın eşi yazılıdan aldığı 95 puanla birinci olabilmiş.

Soru çalma, kopya çekme gibi utanmazlıkların sergilendiği, adaletin yerlerde süründüğü, besmeleyle hakkın yendiği bir devirde üniversitenin yaptığı bir sınavı rektör eşinin bileğinin hakkıyla kazandığına, ağzınızla kuş tutsanız kimseyi inandıramazsınız.

Sonuç olarak adalet olmayınca güven de yıkılınca, nefis ve hırs mantığı örtünce kimin ne yaptığı da denetlenmeyince memlekette at izi it izine karışmakla kalmıyor bir yığın çakal ve tilkiye de gün doğuyor.

ADÜ’de de olan budur…