14 Mayıs seçimleri sonrasında iktidarı sorumlu tuttuğu pahalılıktan şikâyetçi olan muhalefet partilerinden de memnun olmayan aynı zamanda Aydın için de bir şans olma potansiyeli taşıyan, oranı yüzde 30’ları aşan bir kararsız seçmen kitlesi var.

Ekim ayına girişle birlikte seçime kendi adaylarıyla girme kararında olan partilerin gerek büyükşehre gerekse ilçelere aday arayışına girdiği açıkça görülüyor.

Partilerdeki aday arayışları eş zamanlı olarak geçmişte bu tür görevlerde bulunan ve gönlünden tekrar adaylık geçen majör isimleri umutlandırıyor ve partilerin kapılarını çalmalarını bekliyor.

(Yeri gelmişken söyleyeyim, bir siyasetçi için Cumhurbaşkanlığı makamının ardından en itibarlı yer milletvekilliğidir. O nedenle taş yerinde ağırdır, bir milletvekilinin o sıfatı kazandıktan sonra haydi büyükşehir neyse de bir ilçeye belediye başkanı olmasını doğru bulmam. Çünkü bir vekilin o göreve talip olması ihtirasın da ötesinde o partide aday kısırlığına neden oluyor.)

 Diğer taraftan da bu işareti alan adaylık düşünen yeni isimler de partilerde bir meydan okumayla  “bu yarışta ben de varım” diyerek bir, bir ortaya çıkıyor.

Nitelikli olmak kaydıyla sevindirici bir olay…

Bu da demek oluyor ki, partilerin verdikleri bu görüntüyle eskilerin deyimiyle 31 Mart Belediye Seçimleri sathı mailine girmiş bulunuyoruz.

Partisi ne olursa olsun adayım diyebilmek bir tavır sergilemenin de ötesinde bir cesaret işidir. Aydın yararına bu yarışta en ehil ve layık olanı da oylarıyla seçmek vatandaşa düşen bir görevdir.

Her yer için geçerli, bir seçimde adayın çokluğu seçmene sorunların çözümünde ve halkın refahında farklı seçenekler sunduğu için Aydın için de bir şanstır, fakat o şansı değerlendirmek sanıldığı kadar kolay değildir.

 Çünkü seçmen en fazla duygusallığı yerel seçimlerde yaşar. Parti sevgisi ağır basabilir, adaylarda akrabalık devreye girebilir, bir adaya ya da partiye duyulan nefreti galip gelebilir, komşuluk hatırı söz konusu olabilir, seçmen propagandanın etkisi altında kalabilir vs.

O nedenle boşuna denmemiştir, seçim söz konusu olduğunda bizim insanımız yüzde 90 duygularıyla yüzde 10 da aklıyla hareket eder.

İşin içine duygular girince haliyle yanılgı da çok yaşanır. Türk seçmeni varsa da bilhassa Aydınlının o yönüyle göğsü Osman Bölükbaşı’nın deyimiyle Karaca Ahmet Mezarlığı gibidir.

Geçmiş uygulamalara bakıldığında bu yönüyle saf, temiz, yüce gönüllü, sıcakkanlı Aydın insanı belirli bir sermaye edindikten sonra seçimle gelinebilecek en itibarlı mevkilere zenginliğin gücünü siyasetin gücüyle katlamak isteyeni mi seçmemiştir?

Doyduğu yer Aydın’dan mazbatayı aldıktan sonra Ankara’ya vardığında doğduğu yere hizmet edeni mi milletvekili yapmamıştır?

Kendini o göreve layık gören halktan sanki alacağı varmış gibi siyaseti el altından zenginleşme ve rant aracı yapanları o saf ve temiz oylarıyla mı o görevlere seçmedi?

Kendisine hizmet vaat ettiği halde kandırarak siyasetin konforuna tamah edenleri Meclis’e mi göndermedi. Yüce gönüllü Aydın insanı siyaseten daha kimlere kucak açmadı ki?

Ama ne çare ki, günümüzde deniz biteli hayli zaman oldu fakat kimisi konforuna, kimisi parasına, kimisi fiyakasına düşkün kaptanların idaresindeki Aydın gemisi karaya oturdu.

İşin en üzücü yanı da tıpkı Estonya Gemisi batarken yolculardan bazıları başlarına gelecekleri umursamaz bir vaziyette eğlenmeye devam ettikleri gibi Aydın gemisinin de batıyor olmasına kimsenin aldırış etmemesidir.

Oysa bir kentin, bir bölgenin kalkınması merkezi iktidarın tekelinde olduğunun sona ermesinin üzerinden hayli zaman geçti.

Günümüzde işinin ehil, ufku geniş başkanların elinde bir kalkınma ajansı gibi çalışan  belediyeler ilinin,ilçesinin kalkınmasında öncü görevi üstlenmektedirler..

Yani Aydın gemisi battıysa kabahatli sadece merkezi hükümet değildir, ister ilçe ister büyükşehir olsun belediyelerin de bu sorumlulukta aynı oranda payları vardır.

O bakımdan son dört yıldır kişi başı geliri Türkiye ortalamasının altında seyreden 31 Mart seçimleri önceki seçimlere göre partiler açısından olduğu kadar Aydın için de bir dönüm noktasıdır.

Tabi Aydın makûs talihini yenmede o fırsatı değerlendirebilirse…

14 Mayıs seçimleri sonrasında iktidarı sorumlu tuttuğu pahalılıktan şikâyetçi olan muhalefet partilerinden de memnun olmayan aynı zamanda Aydın için de bir şans olma potansiyeli taşıyan, oranı yüzde 30’ları aşan bir kararsız seçmen kitlesi var.

Onlar seçimlerde muhtemelen ya sandığı boykot edecekler ya da oy vermede partilerden daha çok adayları tercih edecekler ki, Aydın’ın şansı da tam bu noktada başlıyor. Bu kesim söylendiği gibi parti yerine adaya oy verirlerse günümüze kadar devam eden ezberleri bozabilirler.

Sepetinde pamuğu olan, derdi millet olan, Aydın’ın sorunlarından rahatsızlık duyan, çözmek için, bu uğurda bir hikâyesi, bir kavgası olan bir aday kararsızlar sayesinde ipi göğüsleyebilir.

Bu olasılık her parti adayı için geçerlidir… Yeter ki, Aydın’a tutku derecesinde bağlı olsun ve kalkınması uğrunda kavgayı göze alabilecek derecede toprağını sevsin…  

Diğer taraftan eğer kendi adaylarıyla örnek İYİ Parti başta seçime tek başına girecek olanlar yeni isimler yerine klasik usul, ünlü diye tanınan simaları tercih ederlerse tepki oylarının hedefi olabilirler.

Sonuçta güven veren adaylarla halkın huzuruna çıkmazlarsa bu partilerden14 Mayısta aldıkları oranın altına düşen seçim sonrası bir iç karışıklık yaşayabilirler.

Örnek İYİ Parti kurumsal kimliğini henüz oluşturamadığı için gerek Aydın’da gerek Ülke genelinde 14 Mayıs’ta aldığı oranın altında oy alırsa geleceği tartışma konusu olur.

Başka bir yönüyle de seçmen klasik usul olan adayın dışında yönetim ekibinin belli olmadığı seçim türünden bıktı, usandı.

Yerine getirilmesi imkân dâhilinde olmayan, kaynağı belirsiz, devlet yardımlarına dayalı vaatlerin gerçekleşmeyeceğinin hatta imkânsız olduğunun herkes idrakindedir.

Bunu yapmak yerine büyükşehir adayları seçimi kazandıklarında bilgisiyle, birikimiyle katkısı olacak Aydınlı beyinlerden kuracağı ekiple seçmen karşısına çıkan yarışa bir adım önde başlar.

İlçeler de ayağı yere basmayan, hayali vaatler yerine çalışacağı ekip ve belediye meclis üyeleriyle vatandaşın karşısına çıkan seçmenin gözünde adayı daha gerçekçi ve inandırıcı olur.

Vatandaş karaya oturan geminin yüzdürüleceğine o sayede inanır.