Sami ve Ayfer, nişanlı iki Müslüman Türk genciydi. Kuşadası’nda çalışıyorlar ve bu şirin ilçede oturuyorlardı.

 

            Bir Pazar günü Meryem Ana’yı ziyaret etmeyi düşündüler. Turlara katılıp Bülbüldağı’ na çıktılar. Manzara şahaneydi. Selçuk, Efes harabeleri, Ege Denizi ayaklarının altındaydı.

 

            İşte karşılarında yeşillikler arasında yer alan Meryem Ana Evi duruyordu. Etrafta birkaç rahip ve rahibe, hacca gelen turistler vardı.Onlarla birlikte evin içine girdiler.

 

            Müslümanlara göre Meryem Ana, Hz. İsa’nın annesi, kutsal bir kişilikti. Kur’ anda hem İsa’dan hem de Meryem’den bahsediliyordu. Müslümanlar; anne,baba ve diğer büyüklerinden hem İsa hakkında, hem de diğer peygamberler hakkında çok iyi bahsedildiğini biliyorlardı.  Adem, Nuh, İbrahim, Musa, Davud, Süleyman, Zekeriya, İsa gibi Tanrı elçileri, aynı zamanda İslamiyet’e inananların da değer verdikleri kutsal kişilerdi. İslâmiyette  Hz. Asiye, Hz. Fatma, Hz. Ayşe gibi Hz. Meryem de saygı duyulan kadınlardandı.

 

            Sami ve Ayfer; Meryem Ana’nın,  oğlu İsa’nın düşmanları tarafından öldürülmesin diye havarisi Yuhanna ile Kudüs’ten Efes’e gemiyle kaçtıklarını, Bülbüldağı’na yerleştiklerini duymuştu. Hristiyan aleminde kimileri Meryem Ana’nın burada öldüğünü kabul ediyor, kimileri de bunun palavra olduğunu söylüyordu. Ancak her yıl yüzlerce Müslüman ve Hristiyan’ın  bu evi ziyaret ettiği inkar edilemeyecek bir gerçekti.

           

            İki Müslüman Türk genci içerde Meryem Ana’nın ruhuna Müslümanca dua ettiler. Etrafta İsa’nın annesine dilek dileyenleri de görünce aralarında şöyle bir konuşma geçti:

-Aşkım, sence Meryem Ana gerçekten burada yatıyor mu?

-Bilmiyorum hayatım; ama olabilir de, niye olmasın?

-Eğer olabilirse biz de dilekte bulunalım mı?

-Bulunalım.

 

İki genç, Hristiyan olmadıkları halde ayrı ayrı mum yaktılar, birbirlerinden habersiz dilek dilediler, dualar ettiler, evden ayrılıp bahçeye çıktılar.

-     Ne diledin aşkım?

-     Söyleyemem hayatım, o bende kalsın!

-     Sen söylemezsen bende ne dilediğimi söylemem.

-     Bence birbirimize söylemesek daha güzel olur!

-     Peki aşkım nasıl istersen…

 

Aradan yıllar geçtikten sonra evli çift bir gün birbirlerine sorma ihtiyacı hissettiler:

 

-Dileğin gerçekleşti mi aşkım?

-Evet, hayatım! Seninki gerçekleşti mi?

-Evet aşkım gerçekleşti.

 

       Halâ daha iki insan ne dilediklerini birbirlerine söylemiyorlar, ancak dileklerinin

gerçekleşmesi ‘’ Meryem Ana Gizemi’’ni daha da kuvvetlendiriyor. İkisi de arasıra

‘’Acaba tesadüfen mi dileklerimiz gerçekleşti, yoksa gerçekten Meryem Ana burada

yatıyor mu? ’’ diye birbirlerine soruyorlar.

     

İki Türk genci evlenip, çoluk çocuk sahibi oldular. Daha ileriki yıllarda bir-iki kez

daha Bülbüldağı’na çıktılar.

      Son yıllarda birçok Müslüman Türk’ün eski şamanlıktan kalma adetlerle Meryem

Ana Evi altındaki duvarlara bezler, kâğıtlar bağladıklarını, dileklerde bulunduklarını görüyoruz.

                 

                 Meryem Ana’nın evinin burada olup olmadığı gizemi gerçekliğini şu anda da koruyor.

       Belki de Müslümanlar, Hristiyanlardan daha fazla Selçuk’taki Bülbüldağı’na

çıkıyorlar…

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg