Belediye kadınların ikinci evi olacaktı… Kadına pozitif ayrımcılık yapılacaktı… Ayakları üzerinde duracak iş ortamı yaratılacaktı

O amacı gerçekleştirecek kurslar açılacaktı… Atölyeler kurulacaktı… Muhtaçlar işe kavuşmakla özgür olacak, erkeğin eline bakmaktan kurtulacaktı.

Seçim döneminde hem de bir kadın aday tarafından kadına yönelik söylenen bu sözler seçim vaadinin de ötesine geçti ve sorunun devletin de gündeminde oluşunun katkısıyla çözümü konusunda bir beklentiye yol açtı.

Artık devlet bile kabul etmiştir ki, bu memlekette bir “kadın sorunu” vardır ve siyaset kurumunca ivedilikle çözüm üretilmesi gerekir.

O bakımdan seçim ortamında söylenenler yerindedir… Ancak marifet söylemekle yetinmek, hastalığı aspirinle geçiştirmek değil sorunun “kök nedenlerine” inip hastalığı tedavi etmektir.

Ancak bu denli toplumsal derinliği olan bir hastalık bir belediyenin, bir kurumun veya sivil toplum örgütünün tek başına değil birden fazla paydaşla iş birliği ile çözeceği bir sorundur.

Onun için devlet konuya özel önem vermiş ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kurmakla olayı devlet politikası haline getirmiştir.

BŞB Başkanlarına sorunu çözme sorumluluğu vermiş yeni büyükşehir yasası ile gerekli kaynağı kendilerine sağlamıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (İSMEK)Ankara Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları ( BELMEK) kapsamında kadına yönelik hem meslek edindirme hem de işe yerleştirme projeleri ile Türkiye’ye örnek olabilecek başarılar elde etmişlerdir.

Bu kuruluşlar aracılığı ile nice genç, yaşlı kadın işe yerleşmiş niceleri de bu kurumdan veya aracılık ettikleri diğerlerinden aldıkları cüzi krediler ile kendiişlerini kurmuşlardır.

Ankara’da, İstanbul’da yapılanlar Aydın’da da yapılabilirdi ancak yapılmadı. Nedeni “vizyon meselesi” diyebilirsiniz.

Ancakönde örnek varsa kopya çekmek AY-BA da olduğu gibi vizyon gerektirmez, önemli olan niyettir.” Niyet sorunu istismar ederek seçim yatırımı yapmak mı, yoksa Ankara, İstanbul’daki gibi çözüm üretmek mi?

Önemli olan bu sorunun yanıtıdır…

Hâlbuki Özlem Hanım sorun üzerinden siyaset yapmayı bir yana bıraksa, gerekli birimleri kursa, üniversite, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve valilikle iş birliği ile Aydın’da kadına yönelik neler yapılmazdı ki…

Her şeyden önce yerel seçimlerde bütün ilçelerde başkan ve meclis adaylarını belirlemede tek yetkili kendisiydi. O Kuşadası, Söke gibi kazanma olasılığı yüksek bir ilçede başkanlığa bir kadını aday önerebilirdi.

Haydi, dengeler buna izin vermedi, diyelim büyükşehir meclisine gelecek ilk iki sıra meclis üyesinden birinin kadın olmasını sağlayabilir, meclisteki kadın sayısını artırabilirdi.

Geçelim…

BŞB bünyesinde bir şirket kurmak veya mevcutlardan birisini ilişkilendirmek suretiyle acaba şunları da mı yapamazdı?

BŞB’nin bürolarının temizliğini, eşinden ayrılmış veya ihtiyaç içersinde evine ve çocuğuna bakmak zorunda olan bayanlara yaptırabilirdi.

Park ve bahçelerdeki çiçeklerin dikim ve bakımı bayanlara yaptırır hem onlara iş imkânı sağlar hem de bu işe kadın zekâsını katmakla çevrenin estetik ve zarafetine katkıda bulunurdu. Çalışan bayanlara yardım için milli eğitim müdürlüğü işbirliği ile her ilçeye ihtiyaç oranında kreş açabilirdi.

Günümüzde herkesin güvenilir insan bulmakta zorlandığı ama çoğu insanın da ihtiyacı çocuk ve yaşlı bakımı arayışında olanlarla bu işi tam gün veya part time yapacak kadınları buluşturma görevini üstlenebilirdi.

Ev üretimi yemek, el emeği, göz nuru işlemeler gibi kendi ürettiklerini pazarlayarak aile bütçesine katkı yapmak isteyen bayanlara destek olmak amacıyla Nasuh Paşa Külliyesi benzeri sıcak ve soğuğa karşı korunaklı pazaryerleri kurabilirdi.

İlçelerde mesela Bozdoğan’da iğne oyası, Karacasu’da testi, Karpuzlu’da biber turşusu, Kuşadası’nda bezden, tahtadan veya alçıdan efe figürü, Yenipazar’da telkare işleme, Sultanhisar’da reçel, Buharkent’te süs bitkisi seracılığı kursları ve buna bağlı işletmeler açardı.

Organik ürün yetiştirmeye yönelik çalışmalara öncülük eder, bu konuda mesela Tekfen gibi GDO’suz tohum üretmek, Keskinoğlu gibi organik tavuk yetiştirmek isteyen şirketlerle üreticinin buluşmasına aracılık edebilirdi.

Vatandaştan nar, patates, portakal yerine hediyelik olarak bu ürünleri satın alır hem BŞB nin amacına hizmetle istihdam yaratır hem de marka ilçeler ve ürünler meydana getirirdi.

Bu tür girişimci kadınları gerek kendi sosyal ödenek kaleminden gerekse Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı “Türkiye Gremeen Mikrofinans  Aydın Şubesi” işbirliği ile destekleyebilirdi.

Gerek ürünlerin gerek el emeklerinin tanıtımı için yerel yönetimler, kaymakamlıklar, ziraat Odaları, dernekler gibi kurum ve sivil toplum kuruluşları iş birliği ile şenlikler, fuarlar, tanıtım turları düzenlerdi.

Valilik, Kültür ve Turizm Müdürlüğü iş birliği ile Ankara, İstanbul, İzmir gibi metropollerde yörenin ürünlerini, yemeklerini, tarihi ve kültürel değerlerini tanıtıcı “Aydın Günleri” tertiplerdi.

Ama o bunları yapmadı… Ya Kadın Mehter Takımı gibi kadınla ilgisi olmayan işlerle uğraştı ya da balık tutturacak yerde balık dağıtarak kadının özgür birey olmasını engelledi.

Böylece de Aydın popülist uygulamalarla büyükşehir olayının nasıl amacından saptırıldığının, Siyasi Tarih’e geçecek, eşine az rastlanır bir örneği oldu.