Çıktığı yurt içi gezide uğradığı şehirlerde gördüğü hizmetlerden etkilenen dostumuz Hüseyin Asar geçen haftaki yazısına“Köyümüze geri döndük” başlığını uygun görmüş.

Bu konuyu her Aydın dışına çıkandan veya dışarıdan Aydın’ı ziyarete gelenlerden duymayı artık kanıksadık.

Nasıl kanıksamayalım… Baksanıza seçilmişler bir yandan atanmışlar diğer yandan el ele vermişler Aydın’ı nasıl kasabalaştırırız yarışındalar.

Aydın beceriksizlerin mükâfatlandırıldığı, politikacı mı, yoksa bürokrat mı olduğu belirsiz göz boyacıların cirit attığı yer haline geldi.

2011yılında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü içinde Aydın’ın da bulunduğu yedi şehre “Yarı Olimpik Yüzme Havuzu” yapmayı planlar.

Aydın Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünden bu amaçla yer tespiti istenir. Onlar da imar durumunu sorup sorgulamadan Pınarbaşı’ndaki eski yüzme havuzunun bulunduğu alanda karar kılar.

Ne var ki, arsa Kentsel Sit Alanı içindedir, Koruma Amaçlı İmar Planı da henüz çıkmadığından belediye inşaat izni veremez.

Müdür Zeynel Akın bu engel karşısında devlet ve millet adına ne yapması gerekirdi?

Belediye sınırları içersinde mülkiyet ve imar sorunu olmayan başka bir arsa arayışına girişmek…

Yoksa işi siyasete dökmeden, bürokraside adına sempatik ikmal denen karşılıklı iyi niyet çerçevesinde Belediye Başkanı’ndan yer tahsisi istemek.

Bu da olmadı… Beldeler Çeştepe, Tepecik, Ovaeymir veya Umurlu belediyeleri ile temasa geçmek…

Eğer Zeynel Akın bu yolu deneseydi, eminim belediye başkanları ayaklarına gelen bu kısmeti kaçırmamak için birbirleriyle yarışırlardı.

Ama beklenen olmaz… Müdür işin başında ceketin düğmesini ters ilikler… İmar durumunu soruşturmamakla projeyi kadük etme suçunu örtbas etmek için Özlem Hanım’ı “projeyi engelliyor”, diye Mehmet Erdem’e şikâyet eder ve böylece bürokratik yolla kolayca halledilecek işi berbat eder.

Tabi Mehmet Erdem de basın aracılığı ile Özlem Hanım’a yüklenir… O da kendini savunur ve haklı olarak topu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’na atar.

Daha sonra da “bir engelleyen olmamak” için karayolları eski araç muayene istasyonu arsasını imar değişikliği ile havuz yapımı için spor tesisi alanına çevirir.

Ama ne var ki, Zeynel Akın bu işi de beceremez… Zira arazi üzerinde birden fazla mülkiyet vardır. Tapu birleştirme ise ayrı bir beceri ve beşeri ilişki ister.

Bu sefer hem “Aydınlılar bir havuz yapmayı bile beceremediler” dedirtmemek hem de ele gelen fırsatı tepmemek adına Semiha Öyüş devreye girer ve onun çabaları ile olay tekrar gündeme gelir.

Bakanlık tekrardan bu iş için sekiz milyon TL ödenek tahsis eder… Keşif özeti eksiği Özel İdare tarafından tamamlanır.

Bu sefer her şey tamam gibidir… Müdürlüğün teklifi doğrultusunda havuzun Hüseyin Aksu Spor tesislerinin bulunduğu alana yapımı için Bakanlık harekete geçer. İşin halesi yapılır.

Ancak tesis yetersizliği gerekçe gösterilerek, biraz da sürüp gelen Zeynel Akın, Özlem Hanım zıtlaşmanın etkisiyle, belediyece gerekli temel atma izni verilmez ve böylece havuz yapımı tamamen suya düşer.

Devam edelim mi?

Zeynel Akın’ın Aydın’a modern tesisler yapımına bilir bilmez köstek olması bununla bitmez.

Yaklaşık altı ay süren Aydın sıcağında klima sistemi olmayan salonlarda müsabaka yapmak ve turnuva düzenlemek sporcu için yorucu olduğu kadar yıpratıcıdır da…

Hem kendi insanına hizmet hem de Bölge ve Türkiye şampiyonluğu turnuvalarının da yolunu açmak için Özel İdare Atatürk ve Mimar Sinan Kapalı Spor Salonlarına soğutma sistemi kurulması için ödenek tahsis eder.

Umursamazlıktan mıdır, iş bilmezlikten midir, nedir bilinmez Atatürk Spor Salonuna kurulan sistem parası olduğu halde Mimar Sinan’a kurulmaz.

Daha…

Yine Özel İdareden temin edilen ödenekle Atatürk Spor Salonu bitişiğindeki tenis kortunun üzeri 2014 seçimleri öncesi kapatılır.

Ardından izinsiz olduğu gerekçesi ile Aydın Devlet Hastanesi ve Atatürk Devlet Hastaneleri ek inşaatı ile birlikte Efeler Belediyesince bu inşaat da mühürlenir.

Sağlık Müdürlüğü kendi sorunlarını kısa sürede hallettikleri halde Zeynel Akın her ne hikmetse Efeler Belediyesini ziyareti akıl etmez. Öyle olunca da tabi problem çözülmez.

Bedelini de başka tenis kortu olmadığı için sokaklarda vakit geçiren veya internet başında oyalanan gençler ve öğrencisizlikten dairede boş oturan üç tenis antrenörü öder ve halen de ödemeye devam etmektedir.

Yazık ki, hem de ne yazık…

Bunları Aydın’ı kimlerin ve hangi zihniyetin nasıl köy haline getirdiğini gözler önüne sermek adına yüreğimiz yandığı için anlattık.