Eğer Efeler’de 2000 yılında uygulanmaya başlanan Deprem Yönetmeliğine uygun yapıldı diye emsallerinin iki katı fiyata aldığınız ya da kiraladığınız evde oturuyorsanız konutlarınız orta şiddetteki bir depremde yıkılabilir ya da ağır hasar görebilir.

Bu haftaki yazısında yazar arkadaşımız Hüseyin Asar’ın da belirttiği üzere Aydın birinci derece deprem bölgesidir.

Aydın deprem gibi bir felakete gerek devlet gerek vatandaş olarak ne kadar hazırlıklı orası meçhul…

Ancak ben olası bir depremde hasarı ve can kaybını daha da artıracak başka bir felaketten, içinde yaşadığımız evler üzerinde oynanan oyundan Efeler merkezli inşaatlardaki demir hilesinden Söz etmek istiyorum…

Malum bir yapıyı dayanıklı kılan iki ana etkenden ilki standardına uygun demir ikincisi kullanılan betonun kalitesidir.

Bunların yerli yerinde kullanılıp kullanılmadığını denetleyen özelde yapı denetim şirketleri, devlet binalarında da mühendislik bürolarıdır.

Hepsini denetleyecek olan da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve bağlı il müdürlüklerdir.

İki türlü bina vardır.

BİR: Hastane, okul gibi devlete ait olanlar,

İKİ: Özel yapılar…

Şantiyesi olduğu için gerek demir gerekse kullanılan beton açısından o yapılarda bir sorun yoktur.

Sorun ev, iş yeri gibi özel yapılardadır.

Bu binalar hakkında bir iddia var ki, uykuları kaçıracak cinsten…

2000 yılından bu yana özel sektör tarafından Aydın’da yapılan evlerin sağlamlığının şüpheli olması…

Marmara depreminde çürüklüğü ile bütün Türkiye’ye ün salan Veli G. evleri gibi olası orta derece bir depremde bile maddi hasarı ve can kaybını artıracak derecede dayanıksız olması…

Diğer ilçelerde de varsa da Efeler bu işte başı çekiyor olması...

Sorunun kaynağı ise standardına uygun demir kullanılmaması… Maliyet düşürmek için hile yapılması…

Bu gün piyasada iki türlü inşaat demiri var…1-Standardına uygun, esnek demir (TS 708) 2- Kırılgan kısa parça demir… Yani hurda…

Tabii fiyatları da farklı… ST.708 fabrika çıkışı bu gün ton olarak 1300 TL ise, kısa parça demirin kesilmiş, biçilmiş inşaata teslimi 1300 TL civarında…

Sorunun kaynağı da bu… Birisi fabrika çıkışı tonu 1300 TL, birisi de işlenmiş olarak inşaata teslimi 1300 TL…

İnşaat sahibi ucuz olanı tercih etmez mi? Nasıl olsa denetim yok… Olsa bile engelleyecek yol mu yok?

İşte işin püf noktası burası…

Hatırlatalım…

Kısa demir kaçak demir demek değil… Alımı da satımı da serbest… Bayi girişi de çıkışı da faturalı… Onda bir sorun yok.

Sorun ST 708 markalı demir yerine inşaatlarda kullanılmasında…

Bu iş nasıl oluyor?

Müşteriler işçilikten kurtulmak için demiri bayiden kesilmiş, biçilmiş olarak teslim alıyor. Ustalar da zamandan kazanmak için bunun böyle olmasını istiyor.

Zurnanın zırt dediği yer burada başlıyor…

Müşteri ile bayi arasında bu noktada pazarlık başlıyor… Mesela beş ton demirin ne kadarı ST 708’den ne kadarı kısa demirden olacak?

İddia ise korkunç… Bir inşaatta kullanılan toplam demirin neredeyse %90’ı standart dışı hurdalık kısa demirdir.

Tabi bu arada laboratuar testi yapılmak üzere yapı denetim şirketine teslim edilen numuneyi bayi ST 708’den veriyor.

Demir döşenirken de denetim elemanı sadece bağlantıyı denetliyor… İyi bakınca defolu olup olmadığı kıvrım yerlerinden kolayca anlaşılabilecekken her nedense işin o tarafını incelemiyor.

Yapı denetim şirketi gelen numune ve onun laboratuar testlerine göre dosya düzenleyince dalavere kitabına, kalıbına uygun hale geliyor.


 

Tabi Çevre Şehircilik Müdürlüğü yetkileri laboratuar ve şirket denetimlerini bu veriler üzerinden yapınca inşaatı yapandan tutun da demir bayiine kadar herkesin pisliği yanına kar kalıyor.

Bu sorumsuzluk ve aymazlık karşısında da sormak gerekiyor…

Çevre ve Şehircilik Müdürü dönen bu çarkı biliyor mu?

Biliyorsa niye engellemiyor?

Bilmiyorsa o koltukta niye oturuyor?