Aydınpost köşe yazarı Sayın Ahmet Gözen kendisi İstanbul’da gönlü baba ocağı Aydın’da olan bir gurbetçidir.

Aydın’a çivi bile çakılsa sevinir, geçen haftaki yazısında sözünü ettiği BŞB’nin “toptancı hali” yapım projesi gibi geciken yatırımlara, kaçırılan fırsatlara memleket insanı adına üzülür.

İç İşleri Bakanlığı’ndan henüz yanıtı alınmayan hal izin yazısının önündeki engelin aşılması için Vali Bey’e, Mehmet Erdem’e çağrıda bulunmasının nedeni ondaki Aydın sevgisidir.

Ben de bir yandan onun heyecanına ortak olmak diğer yandan meselenin adını doğru koymak adına devlet çarkının böyle durumlarda nasıl döndüğüne değinmek istiyorum.

Amacım şahıs veya kurumları savunmak değil, gerçeğin ne olduğunu ortaya koyarak kamuoyunun doğru bilgilenmesine yardım etmektir.

Sayın Gözen bu yazısı ile aynı zamanda Aydın’ın “efe tek oynar”  sözünde vücut bulan,  hem derin hem de “kadim” bir sorununa, kurumlar arası kopukluk, senkronize çalışma kültürünün yokluğuna parmak bastı.

Valisiyle, rektörüyle, BŞB başkanıyla bu ili yönetenlerin resmi törenler dışında sorun tespit ve çözüm noktasında periyodik olarak bir araya geldiği görüldü mü?

Sorun bu günün ürünü değil mazide de böyle bir kültür oluş(turul)mamış… Kadim dememin nedeni bu…

Son zamanlarda Özlem Hanım’ın mağduru oynamak için valilik üzerinden siyaset üretmesi, protokol gereği olan birlikteliklerden bile kendine pay çıkarması bir masa etrafında toplanmayı daha da güçleştirdi.

Onun valiliğe karşı duruşu “Özel İdare Malları BŞB’ ye verilmedi” iddiası ile başladı,” Çiftlik Jeotermal Sahası” üzerinden devam etti. Vaziyete bakılırsa yenileri ile devam edecek.

Bu tavır belki seçim kazandırır ama Aydın’a kaybettirir, kaybettiriyor da… Sayın Gözen’i isyan ettiren “toptancı hali” üzerinden gidelim.

Görünen o ki, Vali Bey başkanlığını yaptığı ”Toprak Koruma Kurulu” kararıyla arsayı tarım alanından tesis alanına dönüştürmüş kararı BŞB’ye tebliğle işini tamamlamıştır.

BŞB de yazıyı Valilik kanalıyla izin için İç İşleri Bakanlığına göndermiş. Ya dosyadaki evrak eksikliğinden ya da takipsizlikten veya başka bir neden midir bilinmez bir yıldır Bakanlıktan yazının cevabı alınamamış. Olay bu…

Şunu belirtelim… Kamu kurumlarından bakanlıklara giden resmi yazılar kural gereği ilgili vali yardımcısının imzası ile gider.

Takip sorumluluğu ise hangi kurumun evrak kaleminden çıkmışsa onundur. Mesela söz konusu yazıda sorumluluğun BŞB’ ye ait olması gibi.

Valilik ancak kendi evrak kaleminden çıkan yazıların takibini yapar. Devlet geleneğinde Vali’nin evrak takip görevi yoktur.

Diğer yandan kendi evrak kaleminden çıksa bile bakanlıklara giden yazı hakkında valiliğin “te’kit” yazması devlet geleneğine aykırıdır. Zira astın üste ”hesap sorma” olarak yorumlanır.

Burada olduğu gibi bazı yazıların bürokratik engellere takıldığı sık rastlanan bir konudur. Böyle durumlarda engel  “sempatik destek” yani işi bilen bürokrat veya siyasetçilerle aşılabilir.

Bunun da olmazsa olmazı karşılıklı iyi niyet ve güvendir. Yoksa bu mekanizma çalışmaz… Sorun bu yolla giderilmiş ise sorumluluk sahibi ya bu işi kiminle yaptığını kamuoyuna açıklar ya da siyaseten kendi de kullanmaz.

Mesela Nazilli eski Belediye Başkanı DYP’li Esat Ergüler’in Nazilli Sümerbank Tesislerinin ADÜ’ye kazandırılmasında büyük emeği geçmişti.

O bu süreçte Sümerbank’ın vergi borçları gibi birçok sorunu dönemin AK Parti milletvekili Ahmet Ertürk’le beraber aştıklarını her fırsatta dile getirmiştir.

Şimdi bu noktadan hareketle adı geçen izin yazısının İçişleri Bakanlığı’nda bürokrasiye takıldığını varsayarsak:

BİR: Dar bir zamanında Adnan Menderes Stadında, Cumhurbaşkanı ile görüşme becerisi gösteren Özlem Hanım bu yeteneğini kullanarak İçişleri Bakanı’ndan sorunu çözmek için yardım istemeyi denedi mi?

İKİ: Mahalli İdareler konusunda tecrübe sahibi Vali Erol Ayyıldız’ı ziyaretle hem yardım, hem de sorunu nasıl aşacağı hakkında fikir alışverişinde bulundu mu?

ÜÇ: İktidar milletvekilleri Mehmet Erdem, Abdurrahman Öz veya Mustafa Savaş’ı arayarak “siyaset bir yana gelin bu meseleyi beraber halledelim” dedi mi?

Özlem Hanım bunlardan sadece birini yapsaydı eminim sorun çözülürdü. Ucuz siyaset yoluna Aydın’a yazık oluyor… Hem de ne yazık?