Susmak; Onursuz ve Kimliksiz yaşamaktır!

Başını yastığa koyduğunda huzursuz olmaktır.

İçsel hesaplaşmalarından hep yenilgiyle çıkmaktır.

Susmak; İnançsız, idealsiz ve iddiasız kalmaktır.

Bıçağın kendi boynuna gelme sırasını melül-melül

Beklemektir. Güneşten ve Aydınlıktan korkmaktır.

Karanlıkların ve gölgelerin içinde kaybolup,

Ruhunun üzerine ipotek koydurmaktır.

Vicdanını, kimliğini, kişiliğini rehin vermektir.

Yanlış olanın etkinleşmesine çanak tutmaktır.

Bir miskinlik, yılgınlık ve zavallılık halidir.

Yorgan olarak, ölü toprağını örtünmektir.

Gerçekte yaşamıyor olmaktır.

İdam Gününü sessizce beklemek,

Prangalarla yaşamayı kabul etmektir!

Susmak “Cehennem Ateşlerinde” yanmaktır.

Her gün pişman olmaktır. Hep o günü hatırlamaktır.

Gece gündüz  ”Ah Keşke!” diye sayıklamaktır.

Öküzün boyunduruğunu, atın gemini kendi boynuna

Takma ve hep taşıma durumudur. Özgürlüğü hiç

Bilmemek, Köle gibi, tebaa gibi yaşamaya alışmaktır!

Bulutlara doğru uçmak yerine, kafeslerde kalmaya

Rıza göstermektir! Susmak en büyük “Günahtır!”

Tanrı’dan parça olan, akıla dahi inanmamaktır

Tanrının Buyruklarını da duymazdan gelmektir.

Kuran’ın Öğütlerini ve Öğretilerini yok saymaktır!

Susmak, bir “düşkün” olma halidir. Susmak, büyük

Atatürk’ü ve Aydınlanmayı anlamamak, Önderlerin

Ve Öğretmenlerin özverilerini inkâr etmektir!

Çanakkale’yi de, Kocatepe’yi de unutmaktır.

Şehitlerimizin niçin öldüklerini anlamamaktır!

Susmak, Demokrasiyi hala sindirememiş olmaktır!

Mutlu ve güzel bir geleceği hak etmemektir.

Susmak, “Ben Suçsuzum!” diye haykırmak yerine,

Boyun eğmektir! Teslim olmanın soyadıdır susmak!

Ekmeğinin çalınmasına, umutlarının harcanmasına

Karşı durmamaktır. Kan içip “Şerbet İçtim!” sanma

Zavallılığıdır! Kendi Gücünü bilmemek, kendini de

Tanıyamamaktır. Susmak zalime ortak olmaktır!

Zalim olanı yüreklendirmektir susmak!

Kötülere ve kötülüklere teslim olmaktır.

Yüreğini, vicdanını, hırs ve kibir’e emanet etmektir.

Susmak ezenlerin ve zalimlerin yanında saf

Tutmak, Mazlumlara sırt çevirip onların

Ahini almaktır. “Derya içinde olup da Deryayı

Bilmemektir!” susmak. Bir kirlilik halidir. Arınmaya

Karşı çıkmak ve zaten hiç doğmamış olmaktır.

Oysa susmamak, susturulmayı ret etmek ise;

“Bir Ağaç gibi Tek ve Hür ve bir Orman gibi

Kardeşçe” yaşamaktır. “Yârin Yanağından gayri”

Doğanın tüm nimetlerinden hep birlikte

Yararlanmaktır. Güneşe doğru koşmaktır.

Hakkı, Hak edene teslim etmektir!

Hak etmeyenler gidene kadar direnmektir!

Öğrenmektir. Öfkeyi biriktirmektir. Unutmamaktır!

Zalime “Dur!” dememek, Şeytana teslim olmaktır.

İyi, doğru, uygun ve yeterli olmayanla yetinmek

Niye?  Hz. Eyüp Sabrı ile hep beklemek niye?

Gör içindeki gerçek Seni!

Gör Kendini! Duy kendi sesini. Duy içindeki çığlığı!

Duy İsyanı! Tut Kardeşlerinin, Dostlarının ellerini!

Tut sıkıca ve asla bırakma! Teslim olma!

Susma! Korkma! Yalnız değil kimse bu Dünyada!

Bas ayaklarını toprağa! Bas kuvvetlice!

Yeri ve Göğü İnlet! Saygı duy kendine!

Sev kendini hiç olmazsa.

Unutma! Sen ki; Atatürk’ün en Güvendiği

Tek ve Yenilmez Güç’ sün!

Yurttaşlarım!” diye seslendiğisin!

Sen Millet’sin! Sen Türkiye’sin.

Sen Aziz Türkiye Cumhuriyeti’nin de Özüsün…

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!

 

- - - - - - -