DENİZ GEZMİŞ'İN ARKADAŞI AVUKAT CEVAT ERCİŞLİ:

'Deniz, 'Bunlar bizi asacak eylem yapmayın' diye haber gönderdi'

68 hareketinin genç devrimcilerinden Av. Cevat Ercişli'yle, Samsun-Ankara Yürüyüşü'nü ve o günleri, İstanbul Taksim'deki bürosunda görüştük. Cevat Ercişli 1940 Malatya doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1970 yılında bitirmiş ve bugüne kadar da avukatlık yapmış bir isim. Bizi gülen yüzüyle karşıladı. O günleri anlatırken yer yer heyecanlandı. Denizlerin idam gününü anlatırken gözleri buğulandı... Denizlerin dava tutanakları Cevat Bey'in arşivinde bulunuyor. 

 

Ahmet Arif'in şiirindeki tipler gibiydik

AYDINPOST- Samsun- Ankara Yürüyüşü'ne siz de katılmıştınız. Bugünden o günleri nasıl anlatırsınız?

cevatercisli.jpgERCİŞLİ- İstanbul'dan otobüs tuttuk. Daha işin başında inanılmaz, ipe sapa gelmez yalanlarla karşılaştık. Yolda uyduruktan kaza yaptık. Aracımız şarampole yuvarlandı. Amaç eylemi engellemek... Buna rağmen Ankara'ya vardık. Ankara'da toplu yürüyüşle Anıtkabir'e gittik. Subay bizi karşıladı. Sabahki törenin aynısını bize de yapacaklarmış. Ata'nın huzuruna çıktık. Saygı duruşunda bulunduk. Sonra deftere yöneldim ve Devrimci Öğrenci Birliği adına yazmaya başladım... Heyecan içindeyiz. Hepimiz Allah'a inanır gibi birbirimize çok inanır ve güvenirdik. Ahmet Arif'in şiirinden çıkmış tipler gibiydik. Yolda TİP kongresine de uğradık. Bir 'merhaba' dedik. Sloganlar attık. Neredeyse genel kurulu bozuyorduk...

 

AYDINPOST- Anıtkabir'deki imza anının fotoğrafı var mı?

ERCİŞLİ- Yok. 12 Eylül'de ne var ne yok hepsi yakıldı. Kime emanet edeceksin? Size ilginç birşey anlatayım: 12 Mart öncesi Ketenciler, Bakırköy'de bir apartmanda kalıyor. Alt komşuları Mahir Kaynak. Kitaplarını ona emanet etmişler. Düşünebiliyor musunuz? Kaynak da meşhur MİT'çi... Biz de o duruma mı düşeydik... (Kahkahayla gülüyor)

 

Deniz 'sakin olun' diyordu

AYDINPOST- Denizlerin idamı durdurulabilir miydi?

ERCİŞLİ- Deniz içerde bizlere haber göndermişti. 'Sakin olun, sukûnetinizi koruyun' diye. 'Sakın şiddete başvurmayın. Bunlar bizi asacak' diyordu. Ancak bunun ne demek olduğunu kimseye anlatamadık. Denizler, Ali Elverdi'nin başkanlığını yaptığı Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nde idam istemi ile yargılanıyordu. Neticede idam cezası aldılar. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı nezdinde kurulu 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde de aynı şekilde idam istemi ile denizci subayların yargılaması yapılıyordu. Bu mahkemece verilen son kararda idam cezası çıkmadı ve bu nitelikteki eylemlere TCK 146. maddenin tatbikinin mümkün olmadığına karar verildi.

Karar verildiği tarihte Denizlere uygulanan TCK 146. maddesi neticesinde ortaya çıkan idam kararı Av. Halit Çelenk ve arkadaşları avukatlar tarafından Askerı Yargıtay'da temyiz olunmuştu. Görüleceği gibi aynı nitelikteki suçlara Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi idamı gerektiren TCK. 146 maddesini uygulamış, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi ise bunu kabul etmeyerek sabit gördüğünü tesbit ettiği TCK.141 ve TCK.495 gibi maddeleri uygulamıştır. Denizlerin temyizinin görüşüleceği Askeri Yargıtay'a, İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nin bu kararının emsal olarak sunulmasının önemi ortada. Bu nedenle Halit Çelenk ağabeyim tarafından arandım ve İstanbul 1 Nolu Sıkıyönetim dsc_9109.jpgMahkemesi'nin bu kararından bir örneği kendisine göndermem istendi. Ancak tam bu safhada İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Org. Faik Türün, 1 Numaralı Mahkemeyi lağvettiğini ilan etti. Buna rağmen ben derhal 1 Numaralı Mahkeme'nin Başkanı Remzi Sırın üyeleri Refik Karaa ve Saydam Erdok'a giderek, kararlarını ne zaman yazabileceklerini sorduğumda; komutan tarafından yazman verilmedigini yazı kâğıdı ahı verılmediğini. Bu değerli hukukçular tüm engellemelere rağmen kararlarını yazdılar ve bu karardan bir örnek alabilmek için satın aldığım fotokopi makinasını Av. Demir Özlü ile Selimiye kışlasına götürerek işimizi bitirdik ve karar örneğini biraz geç de olsa Halit Ağabey'e verdik.

 

'Hukuk faciası yaşadık'

AYDINPOSTİdamları nasıl öğrendiniz?

ERCİŞLİ- (Gözleri doluyor... Bir süre susuyor ve anlatıyor:) Radyodan bütün gelişmeleri takip ediyorduk. Geceleri de uyuyamıyorduk. O gece de sabaha kadar haber bekledik. Radyo sabaha doğru haberi verdi. Ağladım... Babam Atatürkçü ve çok dindar bir insan idi, idamı ben sabah saatlerinde radyodan öğrenip ağlar iken, babam benim içki içip ağladığımı zannederek bana söyleniyor idi... Herkesi derinden etkiledi. Toplumda da Denizlere büyük sempati vardı. Hele başlangıçta çoktu. Şiddet eylemleri havayı bozmasa, idam edilmeleri zordu. Sunay- Tağmaç Cuntası'nın kararıydı. Halkı sindirmek istiyorlardı. Onun için idamlara zorladılar. 146/3'ten 15 yıl ceza alacaklardı. 146/1 beklerken 146/3'ten Yargıtay karar verdi. Asıl failler başka dosyadaydı. Hukuk faciası yaşadık. Antikomünizm yarışında bizimkiler önde gidiyordu. Sanırım ABD bile idamları istemedi. Buna karşılık Süleyman Demirel ve arkadaşları idamların baş kahramanı oldular. Menderes asıldığında 10 yaşlarındaki bu gençleri buna karşılık asacaklarının ajıtasyononu yaptılar, ve '3'e 3' diye sloganlar attılar. Ayrıca idam kararı veren Ali Elverdi ve mahkemenin savcısı ve de Faik Türün, Demirel'in partisinden milletvekilliği ile taltif olundular. Oysa 50 yıllık meslek hayatımın en başından itibaren hep şunu söylemişimdir: Siyasi suçlarda idam cezasını uygumak demek teammüden cinayettir! Şehit arkadaşlarımızı saygıyla anıyorum.

6-filo-prot-foto-hurriyet-firuzan-topsumer-11-sub-69.jpg

hurriyet,-13-haz-68.jpg

 

- - - - - - -