Çanakkale'de savaş alanlarını görmeden, Çanakkale Savaşı'nın önemini ve bazı yerlerin değerini anlıyamıyorsunuz. Ben de uzun yıllar Çanakkale Savaşı tarihiyle ilgileniyorum. Doğrusu savaş alanlarını tam manasıyla görmemiştim. 261 rakımlı Tepe'yi çok duymuştum, ama onun ne kadar önemli oluduğunu TGB'li ve TLB'li gençlerle çıkınca gördüm. Arıburnu ve Anafartalar'ın en yüksek tepesi ve oradan yönetilen ve oraya hâkim olan bir kuvvetin, savaşı kolay kolay kaybetmesi imkânsız. İngiliz tarihçilerinin ve Müttefik Kuvvetler Komutanı General Hamilton'un anılarında hep o tepe var. "Ah o tepeyi bir alsıydık" derler. Onlar öyle der ama bizimkiler de vermemek için akıl almaz mücadele etmiş ve kanını akıtmış. Çanakkale destanı da öyle ortaya çıkmış.

_atp2983.jpg

18 Mart günü gençlerle çıktığımız Conkbayırı tepesi (261 rakımlı Tepe), Atatürk'ün komuta ettiği kuvvetlerin yerleştiği yer. Tepenin olduğu alan çok da geniş değil, ama o kadar tarihi anlara şahit olmuş ki. Yarbay Mustafa Kemal Bey'in, 25 Nisan günü çıkarma sırasında geriye çekilen 27. Alay'ın askerlerini durdurarak "Cephaneniz yoksa süngünüz var! Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir" dediği yer.

bigali_koyu_fotograf_dogan_kemanci-(1).jpg

Günlerce uykusuz kaldığı, ölümüne mücadele eden askeri sevk ve idare ettiği yer. 10 Ağustos günü en kanlı muharebelerin yapıldığı anda, bir şarapnel parçasının göğsünün sağ tarafında bulunan saatine saplandığı ve bunu gören subaya panik olmasın diye 'sus' dediği yer. 8 Ağustos günü, aynı cephede görev yapan 5'inci Kolordu Komutanı Fevzi (Çakmak) Paşa'nın kardeşi Üsteğmen Nezif Bey'in şehit olduğu yer. Mustafa Kemal Bey'in emrindeydi. En kanlı savaşların olduğu gündü. Kritik andı. Atatürk 5. Ordu Komutanı Limon Von Sanders'ten bütün kuvvetlerin komutasını istemiş ve "Çok gelmez mi? sözüne karşalık "Az bile gelir" demişti. İşte o tarhi sözler o gün söylenmişti. Atatürk, kardeşinin şehit haberini ise Paşa'nın morali bozulmasın diye 9 Eylül günü taziye tegrafıyla bildirmişti. O kadar not var ki... Bir Tepe ve arkasında 10-15 km sonra Boğaz. Önünde ise Anafartalar Ovası ve düşmanın çıktığı 2-3 km.'lir bir bayır. Nisan Ağustos arası en kanlı savaşların yapıldığı ve on binlerin şehit olduğu yer. Atatürk'ün komutanlık becerisiyle 'Anafartalar Kahramanı' olduğu ve bir savaşın kaderini tayin ettiği yer.

bigali_koyu_fotograf_dogan_kemanci-(4).jpg

Ben o Tepe'ye Kutsal Tepe diyorum. Kutsal topraklardaydık dün. Zaten öyle olduğundan değil mi, 100 yıl oldu milletimizi deriden etkiliyor ve akın akın oraya koşuyor. Zaten o Cephe'de savaşmış Rum asıllı vatandaşımız Sokrat İncesu anılarında "Her Türk genci kutsal topraklara tavaf etmeye gider gibi oraya gitmeli ve görmeli" diyordu. Ben ve arkadaşlarımız bir anlamda onun sözünü tuttuk ve onları yad ettik. Kalplerimize onların inancını, direncini kattık.

canakkalede-yuruyus-(1).jpg

Bu duygularla Atatürk'ün ihtiyat birliği olarak ayrılan 19. Tümen'ine, karargâhlık yapan Bigalı Köyü'nden 09.50'de hareket ettik ve yaklaşık 10 km.lik yürüyüşle 13.30'da Conkbayırı Tepesi'ne vardık. 3,5 saatlik yolda herkes büyük bir coşku ve gurur içindeydi. Bunu sohbet ettiğimiz insanların yüzünde ve ifadesinde gördüm. Yurdun her tarafından gelen yeni ve eski gençler bir bütün olmuş sembolik 57. Alay'ın arkasında yürüyordu... Yorgunluk ve bitkinlik asla yoktu. Çoğu, belki hayatında ilk kez bu kadar uzun mesafe yürüyüşüne katılmıştı. Bittiğinde sanki 100 metreyi aşmışlardı...

 

Almanya Dortmunt'tan gelen iki üniversiteli TGB'li bayan kardeşimizle biraz sohbet ettik. 'Yoruldunuz' dedim. "Olur mu abi, atalarımızın savaşa gittiği bu yolda yorulunur mu?" demeleri beni şaşırttı. Bu soruyu birkaç yeni ve eski gence da sordum. Hepsinden benzer cevaplar aldım. Sorduğuma pişman oldum. Kendi yorgunluğumu unuttum... Nefes alamayacak hale gelenlerde de bunu gördüm. Hepsi de kalpten samimi duygularla söylüyordu. En son, askerde 5 km.lik Tümen koşusuna katılmıştım. Sigara içmediğim için, koşuyu -kimi yerde yürüyerek de olsa- tamamlamıştım. Bu benim hayatımdaki ikinci büyük yürüyüştü. Hem de 100. yılında Çanakkale'de nasip oldu. Ben ona 'Kutsal Yol Yürüyüşü' diyorum. Zaten TGB Başkanı Çağdaş Cengiz de 57. Alay'ın yürüyüş yoluna girdiğimizde yaptığı konuşmada buna vurgu yaptı. Uğurcan Yardımcı da 57. Alay'ın yürüyüşü hakkında bilgi verirken "Türkiye 57. Alay'ın ferdakârlığı sayesinde kurtuldu. Emperyalizmi bugün de yenmeye hazırız" sözleriyle kararlılığı verdi.

bigali_koyu_fotograf_dogan_kemanci-(3).jpg

Çanakkale'de en kalabalık kitle TGB, TLB, Vatan Partisi, CKD, ADD ve diğer kitle örgütlerinin organize ettiği gruptu. 10-15 bin kişiydiler. Böyle kalabalık bir kitle belki Çanakkale'de olmamıştır. Bigalı Köylüleri bile şaşkınlık ve gurur içindeydi... Köy bayraklarla donatılmıştı. Gerçekten 100. yıla yakışan bir ruh ve heyecan sergilendi. Atılan sloganlar, insanlardaki mutluluk görülmeye değerdi. Halka yasaklansa da, halk Atatürk'le Conkbayırı Tepesi'nde buluştu. Saat 16.00'da 57. Alay Şehitliği ve Büyük Anıt alanı halka açıldı. Ama oraya uzun konvoyla ulaşmak akşam karanlığında oldu. Bu mekânları bazı gruplar ziyaret edemedi. Bazı gruplar da Conkbayırı Tepesi'ne çıkamadı. Herkesin içinde burukluk ve AKP'ye öfke vardı. 100. yılın, halkından korkan bir hükümetle kutlanması, büyük talihsizlik olarak değerlendirildi.

TGB ve TLB'li gönçleri görünce, Çanakkale şehitlerinin, uğruna öldükleri vatanın sağlam gençlere emanet edildiğini hissettim. 'Şehitler ölmez!' sözünün ne manaya geldiğini orada anladım. Eğer gelecek kuşaklarınız varsa ve onlar mirasa sahip çıkıyorsa gerçekten 'Şehitler ölmüyor!' Onlarla gurur duyuyordu... Biz de o gurura şahitlik ettik.

Yazımızı, General Hamilton'un sözüyle bitirelim: "Çok mükemmel komuta edilen ve cesaretle dövüşen Türk ordusuna karşı savaşıyoruz. Bir kumarbaz ağzıyla, doğruyu söylemek gerekirse, elimize çok iyi bir şans geçmişti ama Osmanlı Bankasını soyamadık." (Ian Hamilton, Gelibolu Günlüğü, Çeviri: Osman Öndeş, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972, s.243-244)

 

Evet "Soyamadılar" çünkü karşılarında vatanı için azimle savaşan Türk milletinin içinden çıkmış Mehmetçik ve ona komuta eden Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey vardı. Bugün de "Mustafa Kemal'in askerleri" var!