Evet… Son 3 haftadır Kuşadasıspor ile ilgili tek bir cümle bile yazmak gelmiyor içimden! Neden mi? Zira yönetim kendi yazıyor kendi oynuyor da ondan!

                 Kuşadası altyapısından yetişmiş bir Kuşadalı teknik direktör takımı iki sezon üst üste başarılara taşıyıp şampiyon yaptı. Sevinci kursağında bıraktırılıp önce teknik direktörlükten alınmakla ödüllendirildi, sonrasında alt yapıda görevlendirildi!

         Yeni, genç ve daha önce kariyerinde şampiyonluk yaşamış bir teknik direktörle masaya oturuldu. Mülki amirler, yöneticiler, taraftarlar, basın mensupları önünde sözleşme imzalandı. Kaporo verildi. Hoca transfer ve takımı kurma çalışmalarına başladı. 1 ay geçmedi görülen lüzum üzerine daha takım bir hazırlık maçı yapmadan Hoca ile yollar ayrıldı. Daha hoca şehri terk etmeden yeni bir Hocayla anlaşıldığı sosyal medya üzerinden hiç de şık olmayan bir şekilde duyuruldu!

          Kulüp olağan kongre yaptı. Yeni yönetim oluşturuldu. Eski yöneticilerden birkaçı kulübü birkaç kişinin tekeline aldığı ve kendilerine değil icraat yapmak söz hakkı bile verilmemesini öne sürerek zehir zemberek açıklamalar yaptı!

          Kulüp içerisinde yönetim, teknik heyet, futbolcular, taraftar grubu arasında iletişim kopukluğu ve yetki karmaşası had safhada! Tesisler dökülüyor! Baştan sona iç-dış cephe, soyunma odaları, futbolcuların kaldığı tesisler, açık-kapalı tribünün tadilattan geçirilip daha modernize ve hijyenik görünüme kavuşturulması şart! Bir de stat girişindeki yemek evi tabelası yok mu? Onu yazmaya bile gerek yok!

          Daha da detaylarına inilirse söylenecek, yazılacak çok şey var! Ama tüm bunları düşündüğümde son günlerde yazacak konu bulamıyorum çünkü kafam karışık! İşlerin hiç de iyi gitmediğini gözlemliyorum. Ligler başlamadan kulübün yetkililerin şapkayı önlerine koyup, salim ve sakin kafayla düşünmesi gerekiyor. Başkanı yönetecek yönetim kurulu ve birimleri şart! Bırakın kulübe, maçlara gelmeyen yönetim kurulu üyelerinin olması da manidar! Kuşadasıspor  sevgisi, futbol bilgisi, Kuşadası  aşkı, ekip ruhu, vakit ayırma ile birlikte parası olan kişilerden oluşmalı... Yönetim Kurulu toplantılarında kendisinden habersiz kulüple ilgili kararlar alındığında "masayı vurup", itiraz edebilecek yapıda olmalı. Karar defterinde neye imza attığını bilecek yönetici olmalı.

        Futbolcu ve teknik heyet ile yapılan sözleşmeleri imza atılmadan okuyacak, fotokopilerini alıp, inceleyecek bilgiye sahip olmalı. Yeri geldiğinde de "Bu sözleşmede kulüp kazıklanıyor, ben kabul etmiyorum" diyebilmeli... Örneğin kulübe bir kalem bile alındığında "Nereden nasıl alındı, faturasını gösterin" diyebilecek. Menajerlerle asla telefon görüşmeleri ile değil, kulüpte yöneticilerin katıldığı yüz yüze toplantılarla muhatap olacak, bunun dışındaki tüm transferleri kabul etmeyecek yönetici olmalı.  Kendi işyerinde nasıl davranıyor ve nasıl ekonomi izliyorsa, aynısını Kuşadasıspor’da yapacak yöneticiler olmalı...Şeffaflıktan yana, hatta ayda bir basın toplantıları düzenleyip, kulübün maddi gidişatı ile ilgili net açıklamalar yapabilecek yöneticiler olmalı.  Örneğin 50 -100 bin TL kulübe karşılıksız para verebilecek, bunu belgeyle kamuoyuna deklare edecek yöneticiler olmalı.

 

 

Baştan konuşalım, yazalım, tartışalım… Mesele Kuşadasıspor’un başarısıysa fazla söze hacet yok!