CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı "Adalet yürüyüşü" 15 Haziran 2017’de Ankara Güvenpark’ta başladı. 25 gün süren, 432 kilometre yolun kat edildiği yürüyüş, 9 Temmuz 2017 günü Maltepe meydanında gerçekleştirilen "büyük adalet mitingi" ile sona erdi.

Kılıçdaroğlu, mitingde bir saat süren bir konuşma yaptı. Konuşması hem içerik, hem üslup, hem de sonuç manifestosu yönünden de etkileyiciydi. Konuşma metni son derece özenli hazırlanmış, önemli mesajlar içeriyordu. Doğrudan ve dolaylı anlatımları, bilinçaltına yönelik ifadeleri ile iz bıraktı.

Mitinge polise göre 1,6 milyon, gözlemcilere göre 2,5 milyon kişi katıldı. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki (devletin olanakları kullanılmadan) en kalabalık miting gerçekleştirildi.

Kılıçdaroğlu’nun “9 Temmuz yeni bir adımdır, yeni bir iklimdir, yeni bir tarihtir. 9 Temmuz yeni bir doğuştur.” İfadesini kullanırken, bu ifadenin tarihe geçeceğine sonuna kadar inandığını izleyiciye yansıttı.

Konuşması sırasında, yürüyüş aşamasında protesto eden vatandaşlarla ilgili söylemi ezber bozar nitelikteydi. “…yolda gelirken bizi protesto eden sevgili vatandaşlarımız da vardır. Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Onlara da teşekkür ediyorum. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. Herkes düşüncesini ifade edebilecek…” derken herkese değer veren, saygı duyan ve önemseyen bir lider profili çizdi. Tabi bu beyanları "Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır" mesajını verirken, Recep Tayyip Erdoğan’ın fevri üslubunu da üstü örtülü olarak eleştirmeye çalıştı.

Neden yürüdük sorusunu yanıtladı, ana başlıklar halinde yanıtladı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında "sokaksa, sonuna kadar sokak" diyerek bundan sonra sokakta olacaklarını açıkça ifade etti.

Türkiye’deki adalet sistemine ağır eleştiriler getirdi. "Adalet heykelinin gözleri açık" diyerek hakim ve savcılara seslenerek “…Siyasi otoriteden emir alarak görev yapıyorsanız, siz savcı da hakim de değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline dinamit koyuyorsunuz. Bu arada Anayasa Mahkemesi’nin değerli başkanlarına, üyelerine de seslenmek istiyorum. Korkmayın, korkunun ecele faydası yok. Dik durun, onurlu durun. Korkunun ecele faydası yok. Karar verdiniz, milletvekilleri yargılanabilir ama tutuklanamaz. Neden Saray’ı kızdırırız diye ürküyorsunuz. AYM üyeleri, sizin dik durmanız, onurlu durmanız, adaleti korumanız, adaletten yana tavır almanız, Saray’ın değil, ülkenin çıkarlarını savunmanız size güç katar, Türkiye’ye güç katar.”, “…Saray’dan emir geldi” diyorsunuz, lütfen o koltukları boşaltın, oraya namuslu savcılar gelsin…” dedi. Bu ifadelerin yakın gelecekte önemli polemiklere neden olacağını söyleyebiliriz.

Kılıçdaroğlu’nun işlediği konulardan biride umuttu. Umut başlığının seçimi ve işlenişi son derece anlamlıydı. "Umut bulaşıcıdır. Ben umutluysam yanımdaki arkadaşım da umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul umutludur. İstanbul umutluysa Ankara mutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin. Umudumuzu, aşımızı paylaşmasını öğrendik. Bir orman gibi kardeşçe yaşamasını özledik. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük sayfalarından birini yazdık…” derken referandum sonrası yaşanan umutsuzluğun, hayal kırıklığının aşılabileceği mesajını verdi. Bir anlamda, toplumda yerleşen alışılmış çaresizliği yıkmayı hedefledi.

Mitingdeki konuşmanın en can alıcı noktası ise 10 maddelik manifestonun açıklanmasıydı. Bu maddeler;

 

1.15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.”

Açıkça, kesin ifadelerle 15 Temmuz darbe girişimi lanetlendi. Fakat darbe girişimini irdelerken “sokağın 15 Temmuzu”, “sarayın 15 Temmuzu” kavramları ile ikili bir ayrım yaptı. Bu ayrımı ilk kez dillendirdi Kılıçdaroğlu. Daha önce bu anlama gelen söylemleri kullanmasına rağmen, ilk kez sistematik olarak ifade edildi.

Kılıçdaroğlu açıkça, darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasının iktidar tarafından bilinçli olarak engellendiğini belirtti. Sonuç olarak Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılarak, darbecilerden hesap sorulması gerektiğini belirtti.

 

2.“İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.”

Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilerek, 20 Temmuz darbesini gerçekleştirdiği söyledi. “Sarayın 15 Temmuzu” kavramını da burada açıklayarak, OHAL ilan edilmesiyle TBMM’nin yetkilerinin gasp edilerek, yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplandığı belirtildi.

Sonuç olarak, olağanüstü halin derhal kaldırılarak, hukuk sisteminin evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmesi gerektiği ifade edildi.

 

3.“Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.”

Kılıçdaroğlu, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanarak, adil yargılanma hakkının eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğini belirtti.

 

4.“Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.”

OHAL uygulamaları ve çıkartılan KHK ile meslekten, ihraç edilen ve mağdur olanların yargıya başvurma (erişim) ve sosyal güvenlik haklarının ellerinden alınarak, çaresizliğe terkedildikleri açıkça dile getiriliyor. Bu uygulamaların hukuk devletine aykırı olduğu ve son verilmesi gerektiğini dile getiren belki de tek siyasetçi Kılıçdaroğlu oluyor.

 

5.“20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.”

Kılıçdaroğlu, darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan, muhalif olduğu için ihraç edilen kamu görevlilerinin göreve iade edilmesi gerektiğini ifade etti. Böylece açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ve diğer mağdurlara da değinmiş oldu.

 

6.“150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.”

Kılıçdaroğlu, açıkça düşünce ve basın özgürlüğünün sınırlanamayacağını ifade etti.

 

7.“OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.”

Kılıçdaroğlu, referandum sürecine değinerek, Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe giren Anayasa değişikliğinin hukuksuz olduğunu, bu Anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini ifade etti.

 

8.“Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.”

 

9.“Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.”

Kılıçdaroğlu, toplumsal barışı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmesi gerektiğini ifade etti.

 

10.“Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.”

Kılıçdaroğlu, uluslararası ilişkiler yönünden adalet kavramı üzerinde durarak, uluslararası hukuka saygılı, barışçıl bir dış politika uygulanması gerektiğini, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ayarlarına geri dönülmesi gerektiği ifade etti.

 

maltepe-adalet-mitingi.jpg

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA