“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin feshedilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Karar’ı 20.03.2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 121'inci toplantısında kabul edildi. Bu nedenle de İstanbul Sözleşmesi ismini aldı. Resmi Gazete'de 8 Mart 2012'de yayımlandı. Avrupa Konseyi üye devletleri ile bazı ülkeler tarafından imza altına alındı. Sözleşme, 12 bölüm 81 maddeden oluşuyor.

Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştı.

Birçok tartışmaya neden olan “İstanbul Sözleşmesi” nin amacı ne? Ne gibi hükümler içeriyor?

İstanbul Sözleşmesi,  Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.

Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, bu sözleşmenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, toplumun her ferdini, özellikle de erkekleri ve erkek çocuklarını, tutumlarını değiştirmeye davet ederek, bireylerin vicdanlarını ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Esas itibariyle, erkeklerle kadınlar arasında daha fazla eşitlik sağlamaya yönelik çağrının yeniden yapılmasıdır; zira, kadınlara yönelik şiddetin kökleri, toplumda erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe dayanmakta ve bir hoşgörü ve inkar kültürünün sonucu olarak sürdürülmektedir.

İstanbul Sözleşmesi ile taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kılmaktadır. Bunlar;

*Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)

*Taciz amaçlı takip

*Tecavüz dahil, cinsel şiddet

*Cinsel taciz

*Zorla evlendirme

*Kadınların sünnet edilmesi

*Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.

Merak eden okurlarımız dipnotta yer alan linkten “İstanbul Sözleşmesi” nin tam metnine ulaşabilir [1].

İstanbul Sözleşmesi, son dönemde Türk aile yapısına zarar verdiği, eşcinsel ilişkileri ve evlilikleri özendirdiği gerekçesiyle tartışılmaya başlandı. Sözleşmenin tamamı irdelendiğinde, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesini yönelik ayrıntılı düzenlemelerin getirildiği ve kadının korunmasının amaçladığı ortadadır. Bu durumda, “İstanbul Sözleşmesi” nin aile yapısına nasıl bir zarar vereceğini anlamak gerçekten güçtür.

Bugünkü yazımızın konusu bu değil.

“İstanbul Sözleşmesi” Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedilmesi olanaklı mı?

Türkiye, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Sözleşmesini, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaladı ve 14 Mart 2012 tarihinde Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca TBMM kararı ile onayladı.

Anayasa’nın 90.maddesi son derece açıktır;

Türkiye Cumhuriyeti adına Yabancı Devletlerle ve Milletlerarası Kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.”

Uluslararası Sözleşmeler ancak TBMM tarafından onaylanırsa yürürlüğe girebilecektir.

Anayasa’nın 87.maddesi uyarıncakanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak… milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak” TBMM nin görevidir.

Peki hemen akla şu soru geliyor. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı Kararı verilebilir mi?

Bu sorunun yanıtını Anayasa’nın 104/17maddesi veriyor. Madde açıkça;

Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.”

Somut olaya bakıldığında “İstanbul Sözleşmesi” nin Anayasa’da yer alan temel haklardan olması nedeniyle Cumhurbaşkanı kararı ile düzenlenmesi olanaklı değildir.

Akla şu soru geliyor: Bir kanun, Cumhurbaşkanlığı kararı ile kaldırılabilir mi?

Öncelikle, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri’nin hukuki niteliğine bakmak gerekli. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hukukumuza 21 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla girmiş yeni bir hukuk kuralı türüdür. Anayasa’nın 104/17 maddesine göre “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.” hükmünü içermektedir. Dolayısıyla normlar hiyerarşisi içinde Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin kanun altı seviyede bulunduğu söylenebilir. Aynı şeyi eski dönemden kalan kanun hükmünde kararnameler içinde söylenebilir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri eski dönemden kalan kanun hükmünde kararnamelerin altında yer alır [2].

Bu nedenlerle “İstanbul Sözleşmesi” Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca kanun hükmünde olması nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu konuda düzenleme yapılamaz, kanun hükmü kaldırılamaz.

Peki bu konuda akademisyenler ne diyor?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer twitter üzerinden yaptığı paylaşımda “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. İstanbul Sözleşmesi yürütme tasarrufuyla feshedilemez. Yetki gaspıyla TBMM devre dışı bırakılamaz” dedi.