Neymiş?

Bir musibet bin nasihatten iyiymiş.

Türkiye inanılmaz güzel bir dönemden geçiyor. Birbirine 180 derecelik açıyla yaşayan zıtlıkların birbirini tanıma ve anlama evresini yaşıyor.

Ne sanata, ne eğitime, ne insana, ne demokrasiye değer veriyordu bu toplum.

Otur kalk sabah kadın programları, akşam lunapark eğlencesi diziler. Kitap, gazete desen kimin umurunda.

Evet, bir musibet bin nasihattan iyidir.

Tokatın biri gitti biri geldi.

Önce susacaksın anlaması için, yani sözsüz iletişim.

Anlamadıysa, göz teması.

O da olmadıysa eylem kaçınılmaz.

Toplumun izanı genişlemesi için gerekli bir dönemdi bu yaşanılanlar.

Kendini Harvard profesörü sanan Seda Sayan'a tapmadı mı bu toplumun kadınları?

Ebru Gündeş'in aşklarını takip etmedi mi?

Diva lakabıyla tanrıçalığa soyunan Bülent Ersoy'u baş tacı yapmadı mı izleyenler?

Hülya Avşar vari kadınlar türemedi mi ortalıklarda?

Gerçek sanata verilen değer Orhan Gencebay'ı mı geçti?

Uyudukça uyuyan, uyudukça tembelleşen beyinler Gülben Ergen'in takipçisi olup üç çocuktan sonra nasıl zayıf kalıyor diye hayıflanmadılar mı?

Belgeseller tavan yapmıştı sanki.

Kenar köşelere kaçıp saklanan nice aydın insanımız unutulup giderken.

Bu zor günlerde kim sahip çıktı milletine?

Gerçek sanatçılar, aydınlar, bilginler, okumuşlar, düşünürler.

Yani tırnaklarıyla kazanan, ekmeğine çalışarak sahip olanlar.

Havada bulup tavada yemenin cezasını çekiyoruz, çekelim.

Bedel ödeyelim.

Ama aydınlanalım.

Ve ne olursunuz, sorumlusu olduğumuz cehaletimizi Amerika'nın yazdığı senaryo diyerek hasır altı etmeyelim..

Çünkü biri seni kontrol edebiliyorsa ve sen buna müsade ediyorsan sen aptalsın demektir.

Şimdi aptal olmadığımızı ispat dönemi.

Haydi Türkiye'm.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg