İttihatçıların önemli isimlerinden ve Cihan Harbi'nin 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın ölümünden 12 gün önce Mustafa Kemal Paşa'ya mektup yazdığı ortaya çıktı. Gazeteci Murat Bardakçı'nın son kitabı 'İttihaçılar'ın Sandığı' isimli kitapta yeralan mektupta Cemal Paşa, önemli saptamalarda bulunuyor ve Mustafa Kemal Paşa ile telgraf başında uzun uzun görüşmek istediğini bildiriyor. Arkadaşı Enver Paşa'nın, Ruslara karşı Buhara'daki mücadelesini doğru bulmadığını belirten Cemal Paşa, "Bize yardım edecek tek güç Rusya'dır. Rusya ile dostluğa önem verelim. Moskova'ya güçlü bir elçi atayalım" enerisinde bulunuyor. İran dostluğuna da değinen Cemal Paşa, "Buradaki etkimiz önemli. Burayı da ihmal etmeyelim" diyor.

 

Murat Bardakçı'nın kitabı

Türkiye İş Bankası Yayınları'nda çıkan Murat Bardakçı'nın 'İttihatçılar'ın Sandığı' isimli kitapta İttihatçı önderlerin çeşitli tarihlerde yazdıkları mektuplar ile kendilerine gelen mektuplara yer veriliyor. Bugüne cemal-pasa-cocuklari.jpgkadar yayımlanmamış ve özellikle Cihan Harbi ve sonrası gelişmelere ilişkin önemli bilgilerin yeraldığı mektuplarda, Cemal Paşa'nın da bugüne kadar bilinmeyen ve ölümünden 12 gün önce Mustafa Kemal Paşa'ya 9 Temmuz 1922 günü yazdığı mektup da yeralıyor. Mektuptaki bilgiler İttihatçıların Sovyet Rusya'ya bakışı ve Kurtuluş Savaşı'na verdikleri desteği ortaya koyması açısından ayrı bir öneme sahip. Mektuplar, 21 Temmuz 1922 günü Gürcistan'ın Tiflis kentinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeten Cemal Paşa ve iki yaverinin Tiflis'e geliş nedenine de ışık tutuyor. Cemal Paşa mektubunda Tiflis'te telgraf başında Mustafa Kemal Paşa ile uzun uzun görüşmek hatta Ankara'ya gitmek istediğini istediğini belirtiyor.

 

'Enver, kat'iyyen muvaffak olamaz'

Baku-Tiflis yolunda trende yazılan mektupta Cemal Paşa şu saptamalarda bulunuyor:

"Bizim Enver, Buhara emiri namı altında Buhara hükümet-i Cumhuriyesi aleyhine harbediyor. Sovyet Rusya hükümeti de Buhara cumhuriyetinin müttefiki sıfatıyla ordusuyla o hükümete yardım ettiğinden, bittabi onlarla Enver arasında muharebe ilan edilmiş bulunuyor. (...) Acaba Enver bu hareketinde muvaffak olabilecek mi? Bence hayır, bin kerre hayır! Enver kat'iyyen muvaffak olamaz ve Enver'in teşebbüs ettiği hareket ne kadar çok mukavemet ederse, neticede duçar olacağı harabi o kadar şedid olacaktır. (...) Biz, Enver'e karşı gayet sarih ve kat'i mevkimizi tayin etmeli ve onun hareketini tasvip etip etmediğimizi açıkça söylemeliyiz. Afgan Emeri'ne yazdığım mektubun bir suretini size gönderiyorum. Ondan da istidlâl edersiniz ki, ben artık(okunamayan bir kelime) tamamiyle izhar ettim. 'Enver Paşa hata-yı azim-i siyasi irtikab etmiştir. Ona yapılacak muavenetlerden hiçbir netice ve muvaffakiyet çıkmaz. Enver, behemahal mağlup olacaktır. Mağlubiyeti ne kadar şedid bir mukavemet neticesinde zuhura gelirse, âlem-i İslâm için hemân o kadar büyük olacaktır. (...) Bu zavallı Müslümanlar'a Enver'in şimdiki teşebbüsünün fenalıklarını şimdiden söylemek, onları merhametsizce cezalara dûçar olabilecekleri çılgınca teşebbüslerden tevakkiye davet etmek mecburiyetindeyiz. En mühimi de, Rusya Sovyet Cumhuriyeti, Ankara'nın ve onun sayesinde bulunan âlem-i İslâm'ın kendisine hakikaten dos olduğunu görerek Anadolu'ya yaptığı muavenetleri mertebe-i âzamiye isâl eder. (...) Enver'in hareket-i âhiresini tevbih eder tarzda bazı beyanatta bulununuz."

 

'Başka vaadlere itimat etme'

Cemal Paşa, mektubunda Rusya Hariciye Komiseri Karahan ile veda görüşmesi yaptığını ve onlara Mustafa Kemal Paşa ile 'şifahen veya telgraf vasıtasıyla görüşmek üzere Türkiye'ye gitmek üzere olduğunu' bildirdiğini de belirtiyor. Cemal Paşa, Rusya'dan yardımı alınması konusunda ise şunları cemal-pasa-afganistan.jpgyazıyor: "Aman kardaşım! Gayrıda gelecek vaadlerin hiçbirine itimad etmeyiniz. Size ancak rusya'dan muavenet-i maddiye gelebilir. Yunanlıları uzun müddet Eskişehir-Ankara hattında tutmak da caiz değil. Bunun için muhtaç olduğumuz vesaiti Ruslar'dan isteyiniz. Eğer Moskova'da sizin ve Rusların itimad-ı kat'iyyesini kazanmış bir sefiriniz bulunursa, Ruslar'dan sizin için pek az zamanda mühim şeyler istihsal etmek mümkün olur."

 

İran'la dostluk

İran dostluğunun da önemli olduğunu belirten Cemal Paşa, bu konuda şu taleplerde bulunur: "İran, bugünün vaziyetine nazaran bizim pek büyük bir ehemmiyetle ayağamızı basabileceğimiz bir mevkidir. Orada İngiliz nüfuzu sallanıyor, Rus nüfuzu çıktı, giremiyor; yerliler birşeye muktedir değiller. O halde işte Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuvvet ve kudretle yerleşebileceği bir Müslüman memleket daha! Rica ederim, İran'a pek mühim bir sefir gönderiniz ve ona mühimce miktarda para da veriniz. Rus hükümetiyle anlaşarak (...) İran'ı Afganistan gibi tensik ve ıslah ediniz. Afganistan, Moskova, İran, Bakû ve Tiflis sefirleriniz arasında pek samimi revabıt tesis ediniz. " (Bardakçı., s.311-315)

 

Cemal Paşa Türkiye'ye geliyordu

Cemal Paşa mektubunun sonunda, Kars'ta makine başında ayrıntılı görüşmek istediğini ve Ankara'ya yaveri İsmet Bey'i gönderdiğini de belirtiyor. Bu bilgilerden, Cemal Paşa'nın Tiflis'e geliş mahiyetinin içeriği de anlaşılıyor. Cemal Paşa son gelişmeleri ayrıntılı görüşmek üzere Tiflis'ten sonra Kars'a gelerek telgraf başında Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istediği ortaya çıkıyor. Buna ilişkin daha net bilgi Cemal Paşa'nın 9 aylık Avrupa seyahatinden sonra geldiği Moskova'dan 1 Temmuz 1922 günü Afgan Kralı Amanullah Han'a yazdığı mektupta bulunuyor. Seyahati hakkında ayrıntılı bilgi verdiği mektupta Paşa, Ankara'yla temaslarını şöyle anlatıyor:

"Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ili kat'i bir hatt-ı hareket kararlaştırmak için Afganistan'a gelmezden evvel Türkiye'ye kadar bir seyahat icrasını münasip telakki ettim ve iki gün sonra Tiflis'e müteveccihen harekete karar verdim." (Bardakçı, s.343)

 

'Cemal Paşa'nın niyeti Mustafa Kemal Paşa ile görüşmekti'

Paşa'nın Ankara'ya gitme isteğini ise yaveri İsmet Bey, Paşa'nın ölümünden sonra Enver Paşa'nın arkadaşı Dr. Bedri Bey'e yazdığı mektupta şu şekilde belirtiyor: "Biz, Tiflis'e Temmuz'un onunda vardık ve orada bir gün kaldıktan sonra ben hemen Ankara'ya hareket ettim. Paşa'nın niyeti Mustafa cemal-pasa-ailesi.jpgKemal Paşa ile görüşüp Asya-yı vustâda hâsıl olan yeni vaziyet-i siyasiyeye karşı müttehiden bir karar almak idi. Paris'te bulunduğumuz zaman suret-i mahsusada oraya gönderilen Süreyya Bey vasıtası ile Mustafa Kemal Paşa , Cemal Paşa'yı görmek estediğini hissettiriyordu. Bunun üzerine Paşa vakit kaybetmemek için Trabzon'dan veya Kars'tan Mustafa Kemal Paşa ile telgraf başında ve mümkün olmadığı takdirde Ankara'ya kadar gidip orada görüşmek niyetinde idi. Maalesef ben Ankara'ya vasıl olmazdan evvel, yani Tiflis'e geldiğimiz onuncu günün akşamüstü Osmanlı Sefareti'nde yemek yedikten sonra saat on reddelerinde evlerine giderken tenha ve karanlık bir sokakta birkaç şahıs-ı meçhul tarafından Paşa, Nusret ve Süreyya Beyler şehit edilmiştir." (Bardakçı, s.350)

Ölümüne kadar geçen süre içinde Mustafa Kemal Paşa ile görüşüp görüşmediğine ilişkin bir bilgi bugüne kadar ortaya çıkmadı. Atatürk'ün Bütün Eserleri'nde de buna ilişkin belge bulunmuyor.

 

Kitapta neler var

Ermeni mallarının tahsisi, Maliye Nazırı Cavid Bey'in evrakı, Kürt Şerif Paşa'nın mektupları, Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın Avrupa seyahati sırasında yaveri İsmet Bey'le yaptığı yazışmalar ve eşinin Bahattin Şakir Bey'in ölümü üzerine eşine gönderdiği mektup, ayrıca Mustafa Kemal Paşa'ya yazdığı mektup, İzmir Valisi Rahmi Bey'in Malta'dan eşine yazdığı mektup ve kartlar, İttihad ve Terakki'nin katib-i umumulerinden Midhat Şükrü Bey'in mektupları, çeşitli şahısların mektupları ve konuya ilişkin bilinmeyen fotoğraflar.

 

Dr. Nazım Bey'in tarihi mektubu

Kitaptaki önemli bir belge de, İttihatçı liderlerden Dr. Nazım Bey'in, Moskova'dan Berlin'e dönerken 1922 yılında eski Maliye Nazırı Cavit Bey'e yazdığı mektup. Dr. Nazım Bey ayrıntılı mektubunda, Cemal Paşa ve Enver Paşa'nın yurt dışına çıktıktan sonraki faaliyetlerine ilişkin bilgi ve değerlendirme yapıyor. Enver Paşa'nın Ruslara karşı giriştiği hareketin doğru olmadığını anlatıyor. İttihat ve Terakki'nin mutlaka devam etmesi gerektiğini de belirtiyor. İttihatçıların bu tarihteki geleceğe ilişkin bakışları açısından da mektup ayrı bir değer taşıyor.

Murat Bardakçı, 'İttihaçılar'ın Sandığı', Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2014, 552 s.
 

 

İTTİHATÇI LİDERLER

Yurt dışında şehit oldular!

Talat, Enver ve Cemal Paşa'lar, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra 1 Kasım 1918 günü yurt dışına çıkmak zorunda kaldılar. Talat Paşa (47) Almanya'ya yerleşti ve Milli Mücadele'yi destekledi. 15 Mart 1921 günü Ermeni militan tarafından katledildi.

İtihatçıların Kâtib-i Mesul'ü Dr. Bahattin Şakir Bey (48), 17 Nisan 1922 günü Berlin'de Cemal Azmi Bey'le birlikte Ermeni militanlar tarafından kurulan pusuda şehit edildiler.

Cemal Paşa (50) da Afganistan'a giderek burada orduyu yeniden inşaa etti ve Afgan Emiri'nin isteğiyle geniş yetkiyle çalışmaya başladı. İngilizlere karşı mücadeleye destekledi. Sovyet Rusya ile ittihatcilar-kitabi-bardakci.jpgçok yakın temas kurarak desteğini aldı. Milli Mücadele lideri Mustafa Kemal Paşa ile de iyi ilişkileri vardı ve Mücadeleyi destekliyordu. 9 aylık Avrupa seyahati (Almanya, İsviçre ve Fransa, Rusya) dönüşü geldiği Gürcistan Tiflis'te, İngiliz gizli servisinin tetikçileri Ermeni militanlar tarafından iki yaveri ile birlikte 21 Temmuz 1922 günü katledildi. Paşa'nın Avrupa seyahatinin gayise de Afganistan'da Avrupalı sermayedarları yatarıma çağırmak ve ordunun ihtiyacı olan silah ve malzemeleri temin etmekti.

Enver Paşa (51) ise bir süre Moskova'da kaldı ve daha sonra Bolşeviklerle ters düşerek Buhara'ya giderek buradaki ayrılıkçı Basmacı hareketine önderlik etti ve kendisini 'Buhara Emiri' (Özbekistan) ilan etti. Ruslarla yapılan çatışmada, (Tacikistan sınırında bulunan Belçivan kendi yakınlarında) 4 Ağustos 1922 günü hayatını kaybetti. Naaşı Çeğen Köyü'ne defnedildi. 1996 yılında yurda getirilerek, İstanbul Şişli Abide-i Hürriyet tepesindeki anıtın yanına gömüldü. Aynı yerde Talat Paşa ile bazı İttihatçı devrimcilerin mezarları da bulunuyor.

 

Cemal Paşa'nın eşinin suikastlardan duyduğu tedirginliği

Cemal Paşa'nın eşi Seniye Hanım, Paşa'nın Avrupa seyahatinde yanındadır. 17 Nisan 1922 günü Berlin'de Ermeni militanlar tarafından şehit edilen Dr. Bahattin Şakir Bey'in ölümünü Almanya'da iken yaşamıştır. Maliye Nazır'larından Cevit Bey'in eşine 22 Nisan 1922 günü gönderdiği mektupta suikastlardan duyduğu endişeyi de belirterek olayı şöyle anlatır: 

 

'Şaşkın gibi duruyorum'
"Kocamın hareketinden birkaç saat sonra Berlin'deki feci vak'ayı haber alır almaz beynimden vurulmuşa döndüm. Bu biçarenin katli beni o kadar sarstı ki tasavvur edemezsiniz. O günden beri deli gibi bir haldeyim. Cemal isminin sizlere yanlış bir telaş verir düşüncesiyle size telgraf çektim kocama da bir müddet Baden Baden'de bulunmasını rica ettim. Halen Baden Baden'dedir. Ben artık anladım ki bu adamlar karar verdiklerini behemehal öldürüyorlar. Cenab-ı Hakk bana ve evlatlarıma merhamet etsin. Ne diyeceğimi şaşırdım.

 

'Bir kelime söyleyerek ruhu teslim ettiler'

"Şaşkın gibi duruyorum. Berlin'den bize malumat verdiler. Ben, Küçük Azmi ile telefonla görüştüm. Öğrendiklerimi size yazayım. Beyrut Valisi Azmi Bey, diğer Azmi Bey'in evine pek yakın oturuyorlar. Vak'a gecesi biçare, Cemal Azmi, Baha Şakir, Resuhi, Baha Şakir'in haremi, Hayriye Hanım, Cemal Azmi'nin haremi, Cemal Azmi Bey'in ihtiyar kayınvalidesi, Azmi Bey'in evinde yemekte imişler. Saat on ikide çıkmışlar. Cemal Azmi'nin kapısına yaklaşmak üzere iken köşeden üç kişi çıkmış. O esnada Cemal Azmi Bey'in haremi kapıyı açıyormuş. Diğerleri on adım kadar geride imişler. İki kişi birden birisi Hayriye Hanım'ı, diğeri de Baha Şakir'in haremini hemen geriye çekmişler. Birdenbire müthiş silah sesleri başlamış. Resuhi Bey daha biraz geride imiş. Diğerleri başlarını çevirdikleri zamanm Bahaeddin Bey ile Cemal Azmi'nin düştüklerini ve bir kelime söyleyerek ruh teslim ettiklerini görmüşler. Hayriye Hanım katilin arkasından koşmuş. Herif başlamış havaya silahlar atmaya, tutamamışlar. Vak'a böyle cereyan etmiş. Allah ailelere sabır versin.

 

'Düşündükçe zihnime fenalık geliyor'

"Cemal Azmi'nin yetişmiş evladları var. Fakat biçare Baha'nın küçücük iki yavrusu olmakla beraber beş paraları yok. İki gün sonra Bahaeddin Şakir'in hareminin gözünün birisi kapanmış ve velhasıl pek yürek yakacak manzaralar. Onlara acımakla beraber kendimin ne olacağını düşündükçe zihnime fenalık geliyor. Herşeyi Cenab-ı Hakk'a bıraktım. O nasıl isterse öyle yapar." (Bardakçı, s.345-346)