İlginç dönemden geçiyoruz. Tarihin en eski ordusunun Genelkurmay Başkanı'na sorulmadan, onayı alınmadan kararlar alınıyor. En önemlisi de Ordumuza 'başörtüsü' fitnesi sokuluyor. Darbe bahanesiyle Türk Ordusunun okulları ve kurumları dağıtılıyor. Bundan dolayı duyulan rahatsızlık dile getirildiğinde ise, Hükümet kanadından 'darbe çığırtkanlığı yapıyorsunuz' diyerek birilerine sopa gösteriliyor. Oysa bu ülkenin kurucusu, zaferin Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'a, birşey sormadan adım atmaz, onun onayı olmadan da ordu hakkında bir karar almazdı. Bu devlet ve ordu terbiyesiydi... İşte saygı dolu o örnek ilişki:

23 YIL GENELKURMAY BAŞKANLIĞI YAPTI

Mareşal Fevzi Çakmak! Türk ordusuna aralıksız 23 yıl Milli Müdafa Vekilliği ve Genelkurmay Başkanlığı yapmış kahraman bir komutandı. Sakarya ve Büyük Taarruz onun kurmaylığında yapıldı. Osmanlı'nın şanlı paşalarındandı aynı zamanda. Balkanlar, Çanakkale, Kafkasya ve Arap cephelerinde komutanlık yaptı. Hayatı cephelerde geçen ender komutanlardandı. 8 dil biliyordu. Mütarekede de Genelkurmay Başkanlığı ve Harbiye Nazırlığı yaptı. İngiliz işgaline boyun eğmeyince Ankara'ya Kemal Paşa'nın daveti üzerine 27 Nisan 1920 günü geldi. Atatürk onu ölene kadar Ordu'nun başında tuttu. İsmet İnönü de silah arkadaşına dokunmadı. Taa ki 12 Ocak 1944 günü 68 yaşında yaş haddinden emekli olana kadar. Çok iyi askerdi. Herkes ona büyük saygı duyardı. Atatürk bile ona danışmadan onun onayı olmadan bir adım atmazdı. Orduya ilişkin her işte "Fevzi Paşa'ya/Mareşal'e sorun" derdi. İşte Atatürk-Fevzi Çakmak Paşa ilişkisine örnek bir olay:

sabiha-gokcen-1.jpg

MANEVİ KIZINI ASKER YAPTIRAMADI

Atatürk'ün manevi kızlarından Sabiha Gökçen malum ilk kadın havacılarımızdan. "Dünyanın ilk kadın savaş pilotu"ydu aynı zamanda. Atatürk onu Türk kızlarına örnek olsun diye havacı yetiştirdi. Eskişehir Hava Okulu'nda uçucuydu. 1937 Dersim İsyanı sırasında uçağıyla bölgede görev yaptı. Gökçen, Harekâtı duyduğunda katılmak için heyecanlanır ve hemen Gazi Paşa’ya koşar. Durumu anlatır. Paşa ona şunu söyler:

 

"Mademki bu kadar istiyorsun ben sana izin veriyorum. Ama Sayın Mareşal Çakmak’a da bir kere sormamız lazım… Bu bir askeri harekâttır. Eğer o da müsaade ederse gidersin" der. (Sabiha Gökçen, Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Anıları Kaleme Alan: Oktay Verel, THK Yayınları, İstanbul, 1982, s.103.)

 

Fevzi Paşa bu harekâta Gökçen'in katılmasına izin verir. Ancak kadınların subay olmasına ise sıcak bakmaz. Gökçen başarılı bir şekilde vazifesini yapar ve büyük takdir kazanır. Bu sırada konuyu Gökçen üzerinden bir kez daha Çakmak Paşa'ya açar. Ancak onu iknâ edemez. Buna Gökçen çok üzülür. Paşa'nın Gökçen'e cevabı, "Türk kızlarını asker olmak isteyişlerini, bu şerefli üniformayı taşımaktan büyük bir gurur duyacaklarını ben de biliyorum. Ama hayır, sakın benden isteme yavrum. Çünkü ben kızlarımızın, kadınlarımızın asker olmalarına asla razı değilim! Bir milletin var olması, o milletin kadınlarının yaşaması ile mümkün olur ancak" şeklinde olur. (Sabiha Gökçen, s.352.)

fevzi-cakmak,-ataturk-ve-karabekir_1923.jpg

ATATÜRK'ÜN ARDINDAN ORDUDAN AYRILDI

Sabiha Hanım, Atatürk'ün hayata gözlerini yummasından sonra ordudan ayrıldı ve Türkkuşu Uçuş Okulu'na 'Başöğretmen' olarak atandı. 1955 yılına kadar bu görevi başarıyla yaptı ve yüzlerce genci yetiştirdi. Aynı zamanda Türk Hava Kurumu yönetim kurulunda da görev yaptı.

 

'O BİR HAZİNEDİR'

Fevzi Paşa, mütedeyyin bir insan olarak bilinir. 10 Nisan 1950'de hayatını kaybettiğinde büyük bir törenle İstanbul Eyüp Sultan Mezarlığı'nda bulunan Nakşibendi Şehyi Küçük Hüseyin Efendi'nin yanına defnedildi. Eski Kültür Bakanlarımızdan Cihad Baban onu şöyle anlatır: "Üniformasını sırtından çıkarmadığı halde sırmaya aldırış etmezdi. Evinde basit bir vatandaş gibi yaşar, hele hele 'bana Mareşal desinler' gibi, uydurma tavırlar takınmayı aklından geçirmezdi. (...) Bütün ordu onu tabiatüstü kabiliyetli insan, derin, çok derin bilginin sahibi tanırdı. Mareşal mi o bir hazinedir" (Cihad Baban, Politika Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970, s.91-92.)

 

'CUMHURBAŞKANI OLSUN' DEDİ

Atatürk'ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın anılarına göre ise, Atatürk ölümünden sonra Fevzi Paşa'nın kendi yerine Cumhurbaşkanı olmasını vasiyet eder. Fevzi Paşa, buna rağmen İsmet Paşa'nın adaylığına itiraz bile etmez. (Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, Yapı Kredi Bankası A. Ş. Yayınları, İstanbul, 2.Cilt, 1973, s.758.)