Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Engin Ceber'in ölümü cezaevinde "kötü muamele ve işkence" sonucunda öldüğü iddiası karşısında, özür dilemesi gerektiğini bildirerek, "Çünkü böyle bir muameleyi hiçbir vatandaşımız hak etmez" dedi.

TBMM'de, Engin Ceber'in, cezaevinde "kötü muamele ve işkence" sonucunda öldüğü iddiasıyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Şahin, özür dilemesinin kamuoyunda takdirle karşılanmasıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi:

"Devlet görevi yapan personel aslında devlet yetkisi de kullanmaktadır. Ben Adalet Bakanı olarak bana bağlı olan genel müdürlüklerin, daire başkanlıklarının eylem ve işlemlerinden bir noktada gözetim ve denetim hakkına sahibim. Devletin bir ceza infaz kurumunda, devlet erkini kullanan kişilerin olumsuz davranışı sonucu bir vatandaşımız hayatını kaybetmişse, hem Adalet Bakanı olarak hem de Hükümetin bir üyesi olarak özür dilemeliydim. Çünkü böyle bir muameleyi hiçbir vatandaşımız hak etmez. O nedenle böyle bir özür diledim. Kişisel olarak da yanlışlıklar, hatalar yapabiliriz. Hata yapmışsak ve bu hatadan zarar gören insanlar varsa, onlardan özür dilemeyi bir erdem olarak kabul ediyorum.

Bir takım önemli görevlere gelmek dışarıdan son derece hoş görülebilir. Ama onun öyle sorumlulukları var ki? Ben doğrusu görevimi yaparken, devlet sorumluluğumu yerine getirirken, Hz. Ömer gibi düşünmek isterim. 'Dicle kenarında otlayan bir kuzuyu kurt kapsa, ilahi adalet onu Ömer'den sorar' Dolayısıyla böyle vicdani bir sorumluluğumun olduğunu da düşünüyorum. Hangi görevde bulunursak bulunalım, bu anlayış içinde hareket etmemiz daha doğru olacağı kanaatindeyim. Belki beni özür diletmeye iten nedenlerden bir tanesi de bu son söylediğimdir."

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, kendisine bağlı genel müdür ve daire başkanlarının eylem ve işlemleriyle ilgili gözetim ve denetim hakkına sahip olduğunu belirterek, ''Devletin bir ceza infaz kurumunda, devlet erkini kullanan kişilerin olumsuz davranışı sonucu bir vatandaşımız hayatını kaybetmişse, hem Adalet Bakanı olarak, hem de Hükümetin bir üyesi olarak özür dilemeliydim. Çünkü böyle bir muameleyi hiçbir vatandaşımız hak etmez'' dedi.

TBMM'de, Engin Ceber'in, cezaevinde ''kötü muamele ve işkence'' sonucunda öldüğü iddiasıyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Şahin, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

''Ceber'in, karakol safhasında da işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı'' yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Şahin, ''Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı karşılıklı 2 suçlamayla ilgili bir soruşturma yürütüyor. Hem gözaltına alınan vatandaşların polislerden şikayetçi olduğuna dair müracaatları var. Hem de emniyet mensuplarımızın bu vatandaşlardan şikayetçi olduğuna dair şikayetleri var. Cumhuriyet Savcılığı bunları değerlendiriyor. İçişleri Bakanlığı da ayrıca bu olayda 'Emniyet mensuplarının sorumluluğu var mı?' diye 2 müfettiş görevlendirdi. İçişleri Bakanlığı da olayı bu yönüyle olayı takip etmektedir'' diye konuştu.
Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için ne tür önlem alınacağının sorulması üzerine Şahin, ''Başta cezaevi personeli olmak üzere arkadaşlarımızın bu konuda daha duyarlı olması için mutlaka ciddi çalışma yapacağız. Hangi tedbirleri alırız ve bu tedbirleri nasıl uygularız? Gündemimizden bir tanesi de bu olacak. Yasal önleme ihtiyaç olduğu kanaatinde değilim. Personelin eğitimi konusunda eksiklikler var'' dedi.

''HZ. ÖMER GİBİ DÜŞÜNMEK İSTERİM''

Şahin, ''Özür dilemeniz kamuoyunda takdirle karşılandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Devlet görevi yapan personel aslında devlet yetkisi de kullanmaktadır. Ben Adalet Bakanı olarak bana bağlı olan genel müdürlüklerin, daire başkanlıklarının eylem ve işlemlerinden bir noktada gözetim ve denetim hakkına sahibim. Devletin bir ceza infaz kurumunda, devlet erkini kullanan kişilerin olumsuz davranışı sonucu bir vatandaşımız hayatını kaybetmişse, hem Adalet Bakanı olarak hem de Hükümetin bir üyesi olarak özür dilemeliydim. Çünkü böyle bir muameleyi hiçbir vatandaşımız hak etmez. O nedenle böyle bir özür diledim. Kişisel olarak da yanlışlıklar, hatalar yapabiliriz. Hata yapmışsak ve bu hatadan zarar gören insanlar varsa, onlardan özür dilemeyi bir erdem olarak kabul ediyorum.

Bir takım önemli görevlere gelmek dışarıdan son derece hoş görülebilir. Ama onun öyle sorumlulukları var ki? Ben doğrusu görevimi yaparken, devlet sorumluluğumu yerine getirirken, Hz. Ömer gibi düşünmek isterim. 'Dicle kenarında otlayan bir kuzuyu kurt kapsa, ilahi adalet onu Ömer'den sorar' Dolayısıyla böyle vicdani bir sorumluluğumun olduğunu da düşünüyorum. Hangi görevde bulunursak bulunalım, bu anlayış içinde hareket etmemiz daha doğru olacağı kanaatindeyim. Belki beni özür diletmeye iten nedenlerden bir tanesi de bu son söylediğimdir.''

GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLENLER

Şahin, Metris Cezaevinde açığa alınanların görevleriyle ilgili soru üzerine, ''2 ikinci müdür, baş infaz koruma memuru, infaz koruma memurları, bir de doktor var. Başka personel var mı? Onu bilemiyorum. Onu teftiş çalışması sonucunda öğreneceğiz'' dedi.

Gazetecilerin daha çok soru sormak istemesi üzerine Şahin, ''Arkadaş valla size de doyum olmuyor, Maşallahınız var. Milli Futbol Takımımıza bu akşam başarılar diliyorum'' diye espri yaptı.

Şahin, Genel Kurmay Başkanlığının yaptığı açıklamaya ilişkin soru üzerine de, TBMM Genel Kurulunda görevli olduğunu, bu nedenle açıklamanın içeriğini bilmediğini söyledi.
Aktütün Karakoluna yapılan saldırıda istihbarat zaafı olduğu yönündeki sorular üzerine Şahin, ''Bu sorunun muhatabı ben değilim'' dedi.

SORULAR MECLİS KORİDORUNDA DA DEVAM ETTİ

Basın toplantısının ardından gazeteciler, Bakan Şahin'e Meclis koridorlarında da soru yöneltmeye devam etti. Aktütün Karakoluna yapılan saldırıda istihbarat zaafının olduğu yönündeki sorunun yenilenmesi üzerine Şahin, ''Adalet Bakanı olarak huzurunuzdaydım, Adalet Bakanının görev alanına giren sorulara cevap verdim. İstihbaratı, Genel Kurmayımızı, MİT'i ilgilendiren, emniyeti ilgilendiren sorular sorarsanız bunlara cevap vermem. Benim görev alanımın dışındadır. 'Terörle Mücadele Yüksek Kurulu üyesi olduğunuz için soruyoruz' dediniz. Kurulda konuşulanlarla ilgili dışarıda açıklama yapma kararı aldık'' karşılığını verdi.

DENİZ FENERİ DAVASI

Deniz Feneri Davası ile ilgili daha önce yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Şahin, şunları kaydetti:
''Benim Antalya'da söylediğim şuydu: Almanya'da birileri dolandırıcılık fiilini işlemiş, yargılanmış ve mahkum olmuştur. Bazı siyasi parti liderleri diyor ki 'Bu dolandırıcılıktan siz sorumlusunuz, siz yaptınız.' Ben de diyorum ki 'Bana ne? Beni niye başkasının işlediği suçla ilişkilendiriyorsunuz?' Arkasından bir şey daha söylüyorum. Bu konuşmam Anadolu Ajansında vardır. Kim suç işlerse, cezasını çekmelidir. Babamın oğlu olsa farketmez. Benim ismimi kullanarak, haksız menfaat teşebbüsünde bulunduğu için teyzemin oğlunu savcılığa ihbar etmiş ve onu tutuklatmış bir adamdır. Kimsenin işlediği suç yanına kar kalmamalıdır. Ben 'Bana ne ya' derken, 'İşleyen işlesin dokunmayın' anlamında söylemedim. Niçin benimle ilgilendiriyorsunuz bunu. Türkiye'de birçok suç işleniyor. Bu suçların sorumlularından biri de ben miyim? Benimle niye irtibat kuruyorsunuz. 'Türkiye'de bağlantıları var'... Tamam varsa tespit edilir, onlar da yasaların öngördüğü cezayla cezalandırılmalıdır. Kimse hiç farketmez. O nedenle dosyayı bilgi ve belgeleriyle istedik. Haberler çıkıyor, 'Adi postayla istenmiş.' Acele posta servisiyle gönderildi.''

''ONUN HESABINI BANA SORMAYIN''

Bakan Şahin, ''Alman makamların hala kendilerine ulaşmadığı yönündeki'' sözlerinin hatırlatılması üzerine, ''Acele posta servisi ile Frankfurt Başkonsolosluğuna gönderdim. Ben posta hizmetlerinin nasıl yürüdüğünü, ne kadar sürede gittiğini bilmiyorum. Onun hesabını da bana sormayın'' dedi.

Bir gazetecinin, ''Deniz Feneri olayının Türkiye ayağı olduğu çok açık'' demesi üzerine, Şahin, ''Ben hakim, savcı değilim. Dosya Almanya'dan istenecek. Soruşturma Türkiye'de de başladı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı dosya açtı. Aynı savcı bildiğim kadarıyla değişik kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi istedi. Soruşturma sürüyor. Ama bazen bizi hakim ve savcı olarak görüyorsunuz. Hakim ve savcının işini bizimle irtibatlandırmayın. Onların çalışmalarını da bir an önce sonuçlandırmak için yardımcı oluruz'' karşılığını verdi.

Alman Büyükelçisi ile ilgili yaptığı görüşmede, ''Niye bizim çocuklara dokunuyorsunuz?'' şeklinde bir beyanının olup olmadığının sorulması üzerine ise Şahin, şu yanıtını verdi:

''Antalya'da tutuklu bulunan bir Almanın tahliye edilmesi düşüncesiyle Büyükelçi bana geliyor. Almanya Başbakanı bile Sayın Başbakanımıza bu konuyla ilgilenmesini rica ediyor. Ben de 'yargı bizde bağımsız, bir şey diyemeyiz. Sizde de bağımsız. Sizde de şu anda Deniz Feneri adıyla soruşturma yürütüyorsunuz. Sizde nasıl bağımsızsa bizde de öyle bağımsız' diyerek Deniz Fenerini gündeme getirdim. Ne diyecektim başka? Ben kendim için diyeceğim ki 'bizde yargı bağımsız. Biz bir şey yapamayız', sonra diyeceğim ki 'Ama siz yapın.' Bunda mantık var mı?''

Hrant Dink davasında bazı raporların devlet sırrı olduğu gerekçesiyle mahkemeye verilmediği yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine de Şahin, bu davanın yargıda olduğunu ve duruşmaların devam ettiğini hatırlattı. Şahin, ''Bundan sonra bir belgenin verilip verilmemesi konusu yargının işidir'' dedi.

Şahin, gözaltı süresinin artırılması konusunda Anayasada değişiklik düzenlenip düzenlenmediğine ilişkin soruya, ''Anayasada bir değişiklik düşünmüyoruz'' dedi. Şahin, Hükümetin Olağanüstü hal uygulamasını geri getirme gibi bir düşüncesinin de olmadığını bildirdi.