Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hak-İş Konfederasyonunun 39. kuruluş yıl dönümü etkinliği kapsamında düzenlenen 3. Emek Kısa Film Yarışması Ödül Töreni'ndeki konuşmasında, emeği insanoğlunun onur sembollerinden biri olarak nitelendirdi.

İlk olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nı da ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, iş güvenliğini bütünüyle masaya yatırdıklarını hatırlattı.

Bu toplantının ardından bütün sendika temsilcileri ve iş veren kuruluşlarıyla bir araya geldiğini belirten Davutoğlu, başkanlık ettiği toplantıdaki sendikacılar ve iş veren kuruluşlarını aralarındaki iletişimden dolayı tebrik etti.

Görüş alışverişinin medeni bir ortamda gerçekleşmesinden memnun olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu "Bu uyumu görmekten de toplumumuz adına büyük zevk aldığım bir toplantı gerçekleştirdik ve iş güvenliği konusunda bütün katılımcıların kabul ettiği, mutabık kaldığı temel ilkeler çerçevesinde bir eylem planı hazırladık" dedi.

'YASAL DÜZENLEME TAMAMLANACAK'
Söz konusu eylem planının ilk taslağının Bakanlar Kurulu'na sunulduğunu dile getiren Davutoğlu, "Daha sonra tekrar derinlemesine bir çalışma yürütülüyor. İnşallah ilk fırsatta bu çerçevedeki yasal düzenlemeyi tamamlayacağız" ifadesini kullandı.

"Güvenlik" denildiğinde sadece sokak güvenliğini kastetmediklerini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "İş güvenliğini de kastediyoruz ve iş güvenliğini herhangi bir güvenlik tedbiri gibi görmüyoruz. Aksine insanın en temel hakkı olan hayat hakkını teminat altına alan bir insan hakları meselesi olarak görüyoruz" dedi.

Önümüzdeki günlerde, bütün sendikaların ve işverenlerin katıldığı bir toplantıda, en tehlikeli sektör gruplarından başlamak üzere konuyu görüşeceklerini bildiren Davutoğlu, yasal ve ekonomik tedbirlerle konuya akılcı bir çözüm bulmaya çalışacaklarını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, "Emekçilerimizin canları, hayatları ve onların o şartlarda çalışırken evlerinde onların dönmesini bekleyen evlatlarının, eşlerinin huzuru, bizim siyasetimizin temel amaçlarından. Onların korunması, siyasetin ahlaki ilkelerinden olarak gördüğümüz temel ilkelerinden biridir. Bu çalışmaları sürdüreceğiz" dedi.

'İNSANLIK ONURUNA SALDIRDILAR'
Karma İstişare Komitesi Toplantısı'nda Türkiye'nin AB perspektifini ve evrensel standartlarında çalışma şartlarını nasıl temin edileceği hususunu konuştuklarını anımsatan Davutoğlu, "6-7 Eylül olaylarını çağrıştıran" 6-7 Ekim olaylarının ardından, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan sektör temsilcileriyle TOBB'da buluştuklarını söyledi.

Bu gelişmelerin siyasi alanın gelişmeleri olarak görülebileceğine işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hayır, orada yakılan her bir iş yerinde, yakılan her bir araçta, her bir binada, ambulansta, kütüphanede, o kütüphanede yanan her bir kitapta insan onurunun temel dayanağı olan insan emeği vardır.

Bu talanı yapanlar, sadece o binalara hakaret etmiş olmadılar, o binaları yıkmış yakmış olmadılar, o eserleri yok etmiş olmadılar; insanlık onuruna da saldırmış oldular çünkü onların her biri insan emeğinin ürünüydü.

İnsan emeğine saygı gösterenler, o emeğin ürünü olan eserlere de saygı gösterirler. Alın teri ile ortaya konmuş eserleri yüzlerce, binlerce on binlerce insanın alın teriyle ortaya çıkmış eserleri bir molotofkokteyliyle bir talanla ateşli silahlarla yakmak suretiyle yok etmek insanlık onuruna saldırmaktır."

'HUZURUN OLDUĞU YERDE HAK VARDIR'
Çözüm Süreci'nin aslında emeğe saygı süreci olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Onlarca neslin sadece alın teriyle değil, tertemiz kanlarıyla oluşturdukları bir kardeşlik emeğine saygı için bir araya geldik pazar günü. Kim ne yaparsa yapsın, kim bu topraklara kin ekmek isterse istesin, Hak-İş'in varlığı, Hak-İş gibi kuruluşların varlığı, emeğe saygı duyanların varlığı, en önemlisi de doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle kendilerini birbirine kardeş addeden aziz vatandaşlarımızın varlığı bütün bu tuzakları bozmaya yetecektir" diye konuştu.

Kobani eylemlerinin, huzurun ve istikrarın olmadığı yerde emeğinin de olmadığını gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"O günlerde birkaç gün o bölgelerde dükkan varsa açılamadı, emekçiler işlerini yapamadılar. Fabrika varsa işçiler gidip çalışamadı. Kamu sektöründe çalışan emekçiler çalışamadılar. Düşünün hiçbir zaman olmaz ama bu hal devam etse sendikal haklardan da bahsetme kalmaz, herhangi bir haktan bahsetme imkanı kalmaz.

Şimdi Suriye'de sendika var mı, sendikal hak var mı, herhangi bir kamu düzeni var mı, insan hakları korunabilir mi, herhangi bir özgürlükten bahsetmek mümkün mü? Biz özgürlüğü ve güvenliği karşı tarafa koyarak yaklaşmıyoruz, bir uyum içerisinde yaklaşıyoruz.

Huzurun olduğu yerde hak vardır, istikrarın olduğu yerde, güvenin olduğu yerde özgürlükler kullanılır hale gelir. Özgürlüğün olduğu yerde güvenlik yaşanabilir hale gelir. Onun için dün açıkladığımız pakete özellikle ve bilinçle bizzat 'Özgürlerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu' dedim.

Biz özgürlüklerin korunması için, huzur olsun diye iç güvenlik reformu yapıyoruz. Şimdi de ve bundan sonra da bu konudaki kararlılığımız devam edecek.

Sendikalarımızın, emekçilerin haklarını koruyabilmesi için, işverenlerin daha çok yatırım yapıp daha çok emekçiye iş sağlayabilmeleri için, üniversitelerin genç nesilleri iş piyasasına çıkarabilmesi için, bütün bunların gerçekleşmesi için; istikrarın, huzurun, barışın egemen olması lazım. Biz bu konuda kararlıyız."

'TEK ÜLKE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'YDİ'
Davutoğlu, 90'lı yıllarda bütün dünya ekonomilerinin büyüdüğü bir dönemin yaşanmasına rağmen Türkiye'de 1994'te, 1999'da ve 2001'de ekonomik krizlerin yaşandığını ve sokakların işsizlerle dolduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Niye biliyor musunuz? Çünkü emeğe saygı duymayan siyaset anlayışları ve emeğin kendisine hayat alanı bulabileceği istikrar ortamı yoktu. Dünya ekonomisi büyürken, bizim ekonomimiz küçüldü. Doğu Avrupa'da sosyalizmden yeni çıkmış işçiler, o dönemde maaşlarını bir kaç kat artırırken, bizim emekçilerimiz ücret kaybına uğradılar, yetmedi iş kaybına uğradılar.

Son 12 yıl içerisinde ise özellikle 2007'den bu yana dünya ekonomisi küçülüyor. Avrupa son 2-3 yılda eksilerde büyüyor yani küçülüyor. Bizim kategorimizde gelişen ekonomiler olarak bilinen ekonomilerde de büyük krizler yaşandı. Her yerde iş kayıpları oldu. Atina sokakları, Madrid sokakları, Londra, hele hele Paris sokakları işsizlerin, işini kaybedenlerin ya da ücret kaybına uğrayanların protestolarına sahne oldu son 4-5 yıldır.

Bütün bu hengame içerinde vatandaşlarının istihdam alanını genişletebilen tek Avrupa ülkesi Türkiye Cumhuriyeti'ydi. 2008'deki küresel ekonomik krizden bu güne 5 milyon 700 bin vatandaşımıza iş imkanı sağladık. Sadece geçen sene 1 milyon 200 bin vatandaşımız yeni iş imkanına kavuştu. Aslında bütün bunlar dahi Türkiye'de kat ettiğimiz gösteren olgular."

Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğunu buna rağmen genç nüfusun daha da gençleşmesini istediklerini ifade eden Davutoğlu, 90'lı yıllarda hükümetlerin aile planlamalarıyla nüfusun yaşlanmasına yol açacak uygulamalara başvurduğuna dikkati çekti.