Yaklaşan genel seçimler öncesi ilimizin Nazilli, Söke, Efeler vb ilçe seçmenleri kendi bölgelerinden seçilecek yerden vekil adayları olması için talepte bulunuyorlar.

Bu taleplerinin gerçekleşmesi halinde oylarının artacağını düşünüyorlar.

Hemşerilerinden oy isterken ellerinin güçlü olacağına inanıyorlar.

Geçen seçimlerde bununla ilgili bir yazı kaleme almıştım.

Yazımda bu düşüncenin doğuracağı bazı sıkıntılar olabileceğine işaret etmiştim.

Söylediklerimden ilçemizden seçilen vekilin rahatsız olduğunu çok sonra öğrendim.

Öğrendiğime göre bu vekil, yazımı bir müddet yanında taşımış.

Kim bilir, belki de halen taşıyor veya sandığında saklıyordur(!)

Kendisinin adaylığı kesinleştiğinde birlikte yoğun bir seçim çalışması yapmıştık.

Bu konu hiç aramızda konuşulmadı.

Rahtsızlığını hiç dile getirmedi.

Sonra ne olduğunu kamuoyumuz biliyor.

En azından yakın çevremiz haberdar.

Yazımda “Vekilin nereden olduğu değil, iş görmesi önemli olmalı” demiştim.

Hatta “İlçe dışından bir vekilin, ilçe için daha faydalı olabileceğini” ileri sürmüştüm.

Bu gün yine aynı fikirdeyim ve  görüşümde ısrar ediyorum.

"Bize iş yapma kabiliyeti ve niyeti olan, istişareye önem veren, teşkilatlara tahakküm etmek isteyen değil, teşkilatlarla çalışacak vekil lazım" diyorum.

Aradan geçen dört yılın sonunda geldiğimiz yer bellidir.,

Vekilin teşkilat ve ilçe halkı nezdinde itibarı tartışılır konumdadır.

İlçemizden seçilen vekil, ileri sürdüğüm gibi teşkilata tahakküm etmek istedi.

İstişareye önem vermedi.

Teşkilat içinden yedi aday çıkmasına rağmen, kendi istediği bir arkadaşımızın ilçe başkanı olması için adeta diretti.

Diğer adaylar her şeye rağmen bu arkadaşın listesinde yer alarak destek verdi.

İki liste olmasına rağmen, vekilin ısrarı doğrultusunda Genel Merkezin görevlendirdiği aday kongre de seçildi.

Ama işler istendiği gibi gitmedi, teşkilat ve vekil ortak hareket edemez oldu.

Birinin “Ak dediğine, diğeri kara” diyordu.

İstişare terk edilmiş, vekilin teşkilattan ayrı çalışmasıyla  arada soğuk rüzgârlar eser olmuştu.

Nihayet bir kıvılcım çaktı ve ilçe başkanı cadde ortasında vekilin yakınından ayırmadığı bir kişi tarafından fiili saldırıya uğradı.

Bu atmosferde yerel seçime gidiyorduk.

Vekil her şeyi belirlemek istiyordu.

Belediye başkan adayını, meclis üyelerini.

Partili olmayan kişiyi bile meclis üyesi yazdırmıştı.

Seçim konuşmalarında parti politikalarından çok bu meclis üyesinin işini konuşuyordu.

Belediye Başkan adayından çok, bu meclis üyesinden ve işinden bahsediyordu.

İnsanlar “Vekil bu kişiyle ortak mı? diye sorular soruyordu.

Sonra bu kişi seçildi(!) ve mazbatasını alır almaz, vekilin kardeşiyle partiye gelip, parti meclis üyeliğinden istifa etti.

Vekil şöyle böyle istediklerini yaptı.

Zira kendisinin seçilirken harcadığı paradan dolayı belirleme hakkı olduğuna inanıyordu.

Yaşananlar ve sonuçları ortada.

 

Bu güne gelelim;

Şimdi  kimse bu seçim arifesinde "Niye vekil arıyoruz, mevcut vekilin nesi var?” demiyor.

Bunu tarafların düşünmesi lazım.

Bilmem “Hala ilçemizden vekil olsun” diye ısrar edecek miyiz?

Hala duygusal tatmin peşinde mi olacağız?

Yoksa “Partinin temel prensipleri doğrultusunda, istişareye önem veren, iş yapma kabiliyeti yüksek, süreçleri doğru takip eden,  kibirden uzak, alçak gönüllü, tevazu sahibi vekiller mi” istiyoruz?

“Hem bunlar olsun, hem ilçemizden olsun” diyorsanız bilin ki;

Emanet edilen güç insanoğlunu çoğu zaman ifsat ediyor.

Gücün teşkilatlarda olması her daim iyidir.

Demokrasi bunu sağlamak için vardır nihayetinde.

“Geldiği yere tırnaklarıyla kazıyarak gelen lider; teşkilat diyor, sandık diyorsa”

Vardır elbet bir bildiği.

Bunu düşünelim mi?

Ne dersiniz?

***             ***        ***

Güzel bir söz:

“Kibir, insanın zihnini, gözünü, kalbini kör eder."