15 Temmuz ihanet kalkışmasını yıllardır dini cemaat kisvesiyle faaliyetlerini sürdüren çete yaptı ya, artık bu çete üzerinden bütün dini cemaat, vakıf, dernek, tarikat her ne varsa hepsini birden topa tutabilir, cüzzamlı ilan edebiliriz(!)

Bu saatten sonra ne kadar cemaat tarikat varsa hepsine karşı temizlik harekatı yapabiliriz(!)

Memlekette ne kadar dindar varsa bunların hiç birini devlette çöpçü bile yapmayabiliriz.(!)

Bunlardan boşalan kadrolara Kemalistleri yerleştirmeliyiz(!)

Biliyorsunuz onlar darbe yaptı mı “Emir komuta zinciri” içinde yapıyor.

Darbe sırasında bir kişinin bile burnu kanamıyor(!)

Gayet adaletli bir şekilde “Bir sizden bir bizden” prensibine bağlı kalıyorlar.

Onların dönemlerinde karakola alınanlar, ya kendi kendilerine mazoşistçe kötü muamele ediyor veya yüksek katlı emniyet binalarından yüksekten atlama antrenmanı yapıyorlar(!)

Arada bir kötü muamele edenler varsa bile, onlarda Kemalist anlayışı özümsemeyenlerdir(!)

Kim bilir belki de Kemalist kadroların, o “İyi çocukların” arasına karışmış, kendini gizleyen “Mürtecilerdir(!)

Bu dindarlardan her şey beklenir(!)

***

15 Temmuz ihanet kalkışmasını bahane ederek tarikatlar, dini vakıflar ve cemaatlere savaş açılması doğru değildir.

Yetkililer bu tuzağa düşmemelidir.

Bu ülkede darbeleri Kemalist subaylar yapmıştır.

Zira kendilerini ülkenin sahibi olarak görüyorlar.

Milletimizin kurulan rejimi beğenmediğine inandıkları için “Rejimi korumak”  bahanesiyle darbe yapıp siyaset üzerinde vesayet kurdular.

Başbakan Menderes’i bu gerekçeyle astılar.

Deniz, Yusuf, Hüseyin’i de öyle.

Hasılı son kalkışma hariç hepsini aynı gerekçeyle yaptılar.

Kimse masum rolü oynamasın.

Darbecilik ordudan bir daha geri dönmemek üzere sürgüne gönderilsin.

Dünün darbecilerine itibar edilmesin.

Devlet ele geçirilecek yer olmaktan çıkarılsın.

Her vatandaşın erişimine açık hale gelsin.

Devlet kurumları her vatandaşa eşit uzaklık ve yakınlıkta olsun.

Dini amaçlı kurulan ve çalışan tarikat, vakıf ve derneklere gelince:

Devlet bu kurumların faaliyetini denetlesin ama insanımıza “Din budur” diyerek, din icat etmesin.

Din, insanlar ve toplumlar için önemlidir.

İlahi kaynaklı dinin sahibi ise Allah’tır.

Ne devlet, ne başka bir kurum ve kişi din kurmaya yeltenmesin!

Milletimizin din anlayışını beğeniriz veya beğenmeyiz, eksik veya fazla bulabiliriz.

Bilelim ki;

Ülkemizi karıştırmak isteyenler, ülkemizi karıştıramıyorsa:

Sebebi, Anadolu coğrafyasında adalet temelli, sevgi ve aşk medeniyetini inşa eden ve etkileri asırlar sonrasına uzanan “Gönül adamlarının” varlığı ve çabasındandır.

Anadolu topraklarında;

Ahmet Yesevi’yle başlayan, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Akşemseddin vb erenlerin kurduğu dergahlar ve tüttürdüğü ocaklar sayesindedir.

Bu insanların her biri Allah’ın kitabından aldıkları aşk misyonunu topluma yavaş yavaş zerk etmişlerdir.

Etkileri bugün bile birliğimizi ve dirliğimizi korumada bir çok yazılı yasadan önde gelmektedir.

FETÖ terör örgütü, tarihte Hasan Sabbah’ın “Haşhaşileri” nasıl bertaraf edildiyse, aynı şekilde bu topraklardan temizlenecektir.

Haşşaşilerin ve Haşhaşiliğin iksiri, Kemalist Kadrolar değil; bu dünyayı “Konaklama” yeri gören ve Allah buyrukları karşısında boyun bükmeyi “Adamlık” sayan anlayıştadır.

Bu anlayış “Tu kaka” yapılmak istenen dinde vardır.

Anadolu’nun, ümmet coğrafyasının ve mazlum milletlerin kurtuluşu buradadır.

İnsanları tüketim objesi yapan, küresel sömürü düzeninden kurtulmanın yolu da bu anlayışın egemen olmasındadır.

İnsanın insanlık değerlerine, “İlahi buyruğa” dönmesindedir.

Tüketime karşı duruşun “Döl yatağı tarikatlardır.”

Yalnızlaşan, bencilleşen ve sadece tüketmesi istenilen modern insan, çaresizdir, yalnızdır.

Çaresiz bırakılan insanın kurtuluşu paylaşmaktır, dayanışmaktır ve sevmektir.

Bunu sağlayacak ilahi nefesleri insana ulaştıran yapıları denetleyin ama dokunmayın.

İnsanımızı, dinden soğutacak eylem ve söylemlere itibar etmeyin.

Ateşle oynamayın!



 

Kur’an-ı Kerim’den

“O insan, daha önce hiçbir şey değilken kendisini yoktan var ettiğimizi hatırlamaz mı?”

Meryem suresi