Büyük kentlerde, şehirlerde,kasabalarda ve köylerde nerede yaşarsak yaşayalım, işveren, işçi, memur, esnaf, köylü, emekli veya işsiz, kadın veya erkek,yaşlı veya genç fark etmiyor.

Yaşadığımız şehirde, ülkede ve hatta dünyada alınan siyasi ve sosyal kararlardan etkileniyoruz.

Bu kararların hayatımızdaki etkilerinin oranı ne olursa olsun, alınan kararlara ilgisiz kalmamalıyız.

Sahip olduğumuz gelir veya iş sebebiyle belki bu kararlardan çok etkilenmiyoruz.

Ancak; içinde bulunduğumuz durum, sahip olduğumuz imkanlar hep aynı şekilde devam etmeyebilir.

Kendimiz ve ailemiz için kurduğumuz düzen her zaman aynı şekilde sürmeyebilir.

Bu bakımdan gündelik hayatımızdan başlayarak geleceğimizi etkileyen kararları alan kurumlardan en yüksek faydayı temin için, karar odaklarında yer alanları doğru seçmemiz gerekir.

Demokratik hayatla başlayan bu imkan sayesinde böyle bir yetkiye sahibiz.

Belirli zaman aralıklarıyla yapılan seçimler günümüz ve geleceğimiz için önemlidir.

30 Mart Mahalli İdareler seçimleriyle Büyükşehir olan ilimizde de seçimler yaptık.

Bu seçimlerde oturduğumuz mahallenin muhtarından başlayarak, ilçe belediye başkan ve meclis üyelerini, Büyükşehir Belediye Başkanı ve meclis üyelerini seçtik.

Seçim sürecinde bütün partiler ve adaylar seçimi kazanmak için ellerinden gelen çabayı gösterdiler.

Büyükşehir olunca nelerle karşılaşacağımız ve yeni durumla ilgili bilgilendirmeyi ise yapmadılar veya yapamadılar.

Seçimlerde göze çarpan en önemli faktör “algı yönetimiydi.”

Aydın Büyükşehir’de ve Nazilli’de bunu çok açık bir şekilde gördük.

Bir önceki dönemlerine referans göstererek yapılanlarla sonuç aldılar.

Şimdi, algı operasyonlarına maruz kalan seçmenler, bizler gerçeklerle karşı karşıyayız.

Seçimlerin üzerinden sekiz ay geçmiş olmasına rağmen “Her şeye hazırız !” diyenlerden hizmet adına bir faaliyet göremiyoruz.

ilçe Belediye gelirlerinden %50’si Büyükşehir bütçesine gitmesine rağmen, ilçeler aynı oranda hizmet alamıyor.

Seçimlerde yapılan konuşmalarda, dağıtılan broşürlerde verilen sözlerin esamisi yok.

Seçimleri kazanan  başkanlara sorsak, vaadlerinin on tanesini bir çırpıda sayabilirler mi?

Hayır! Sayamazlar desem, abartmış olmam herhalde?

Daha önceki yazılarımın bazılarında değinmiş ve seçilmişlere bazı sorular sormuştum.

Bu sorularıma ne cevap alabildim, ne de cevap olacak hizmet var ortada.

Yaşadıklarımız tam bir fiyasko!

İlçe Belediyelerimiz parasızlıktan dert yanarken, Büyükşehir neden şikayetçi onu bile bilmiyoruz.

Seçmenlerde ise bir şaşkınlık hakim.

Yaşananlardan kimi sorumlu tutacaklar bilmiyorlar.

Sanırım yaşanan beceriksizliklerin faturası yine Hükümete kesilecek.

İlçelerde mağdur olan halk mağduriyetin sebebinin “Büyükşehir Yasası” olduğuna inanacak.

Zaten ortada Büyükşehrin beceriksizliğini anlatacak hükümetin il teşkilatı da yok.

Hükümet partisinin il teşkilatı kongrelerde tek liste, çift liste kavgası veriyor.

Orada her şey 2015 Genel seçimlerinde kimin aday olacağına ayarlı gidiyor.

Sanki adayların “alınan oylarda önemli katkısı “varmış gibi(!?)

Yaslanmışlar partiye ve liderine sıralamada yer kapma derdindeler.

Partili partiye kırgınmış ne önemi var.

Nasıl olsa, partili seçmen genel seçimlerde partisini yalnız bırakmıyor.

Sandıkta oyunu partisine veriyor.

Genel Merkez ise, “mağlubiyetten galibiyet çıkaran yöneticiler ve onların verdiği bilgilerle” yol almayı kararlı bir şekilde sürdürüyor.

Demiyor ki, arkadaş siz orada ne yapıyorsunuz ?

Bu “Algı operasyonlarına” maruz kalan seçmene kendinizi neden anlatmıyorsunuz?

Bir kent hem bu kadar kötü yönetilir, hem de kötü yönetenler nasıl seçim kazanır?

Bu durumda iş başa düşüyor.

Aydın’da bu gidişe dur demek için herkes elinden geleni yapmalıdır.

Önümüze adaylar gelmeden evvel, değişim talebini belli etmelidir.

Siyaseti geçim ve statü elde etme yeri görenlerle alacağımız yol, varacağımız hedef olmadığını bir yerlere anlatmalıyız.

Özellikle iktidar partisi Genel merkez teşkilatından, ilimize hizmet edecek, partinin kimliğine yakışır ve  benlik davasından uzak, ekip olmayı becerecek adaylar talep etmeliyiz.

İlimizin geleceği ve bizlerin günlük hayatının kolaylaşması biraz buna bağlıdır.

Siyaset kurumu bizim hayatımıza dokunuyorsa, bizlerde siyaset kurumuna dokunmalıyız.

Bunun için illa siyaset kurumunun içinde yer almamız gerekmez.

Bu hakkımızı sadece sandıkla da sınırlı tutmamalıyız.

Demokrasi sadece siyasi partilere bırakılmayacak kadar önemlidir.

Parti içinde yaşanan iktidar kavgalarının “İrademiz üzerinde vesayet oluşturmasına fırsat vermeyelim.”

Not: Geçen hafta yazımın sonunda Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ilk ve Orta okul düzeyinde kitap okuma yarışması açtığını duyurmuş ve ilgililere teşekkür etmiştim.

Yanlış bilgi aldığım için sizi de yanılttım özür dilerim.

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınpost etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

appstoreee.jpg     googleplay.jpg