Deprem bölgelerinde her şeyin deprem öncesi gibi olması elbette mümkün değildir.

Çok geniş bir alan;on il ve ilçelerinde depremin etkisi oldu.

Alan çok geniş bize düşen klavye başından akıl öğretmek, yol göstermek değil varsa gördüğümüz aksamaları koordinasyon merkezlerine bilgi olarak aktarmak ve bulunduğumuz yerden yapılan yardım kampanyalarına yardımcı olmak olmalıdır.

Bunun dışında yaşanan bu felaketin son felaket olması için öncelikle bilim adamlarını dinleyelim sonra da yetkililerden bir an evvel öncelikli olarak kentsel dönüşümle şehirlerimizde var olan yapı stoklarımızı dönüştürmek depreme dayanıklı hale getirmek için taleplerimizi diri tutmak gerekiyor.

Mesele yargılamak, suçlamak değil soruna kalıcı çözüm üreterek ülkenin gündeminden böylesi felaket ve korkuları çıkarmak olmalıdır.

Büyük ve modern devlet olmak sorunları oluşmadan önlemekle mümkündür.

Devlet olmak, sorun meydana geldiyse hızlı bir şekilde organize olmak ve hızlı bir biçimde ihtiyaç sahibinin yanıbaşında bitivermekle olur.

Acıyı paylaşmak elbette çok kıymetli, bunu millet olarak yapıyoruz zaten..

İnsanlarımız bırakın acıyı duygusal olarak paylaşmayı; belediyeler, STK'lar ve yardım kuruluşları eliyle acıya ortak olmak, gücü nispetinde merhem olmaya çalışmaktadır.

Mesele devlet olarak daha fazlasını yapmaktır.

Bugünden sonra ülkeyi yöneten, yönetmeye talip olanların birinci gündemi hesap veren, sorumluluklarının bilincinde, yetkilerini sorumluluklarını yerine getirmek için kullanan, yönetimlerini hukukla sınırlandıran, hukuk devletini işlevselleştirdikten sonra öncelikli sorun olarak;kentsel dönüşüm, imar yasası ve deprem bölgelerine göre yapılaşmayı hızlandırmayı birinci vazife olarak görmektedir.

Modern devletlerde yaşanan depremlere karşı önceden alınan tedbirlerle sonuçlarını ortaya koyacak bir politika izlemelidirler.

Her deprem sonrası duyduğumuz "Deprem öldürmez, çürük yapılaşma öldürür" diyen yöneticileri dinlemek istemiyelim, bu gerçeğe uygun şehirler, yapılar kurulmasının takipçisi olmalıyız.

Yeter artık! 

Evlerimiz bize mezar olmamalıdır.

Bunun için başta zemin etütleri olmak üzere yapıların depreme dayanıklı bir şekilde inşa edilmesi için gereken yasal mevzuatlar hazırlanmalı, denetlenmesi de eksiksiz yapılmalı, depremle ortaya çıkması muhtemel maliyetleri azaltacak  tedbirleri almakla gerçekleşir.

Dünyanın birçok ülkesi bunu başarıyor.

Dünyanın ortaya koyduğu başarıyı bizim ülkemizde koyabilmelidir.

Biz, ülke ve millet olarak, başka ülkelerin depreme karşı başardıklarını elbette başarabiliriz.

Milletimizi depremden koruyacak tedbirleri almak, yasal düzenlemeleri yapmak meclisin ve hükümetin görevidir.

Müteahhitleri suçlayarak bu sorun çözülmez.

Sorunun çözüm merkezi yürütme organıdır, yani hükümettir.

Çözüm için gereken her imkan mevcuttur.

Bilgi de var, personel de var, parada bulunur.

İhtiyaç duyulan iradedir, karalılıktır.

Deprem bölgelerinde ağır kış şartlarına rağmen hayata tutunmak, göçük altında kalan akrabalarının, komşularının kurtarılması için gayret eden ve bekleşen insanlarımıza yardım etmek devletin görevidir.

Bu görev için koordinasyon sağlamak, en kısa sürede insanımızın imdadına yetişmek devletin sorumluluğundadır.

Elbette bir yanımız acı çekerken millet olarak bizler yerimizde rahat durmayacağız ve durmuyoruz, milletin yardım etme çaba ve gayretini doğru yönetmek için bile devletin yol göstericiliğine ihtiyaç vardır.

Herkes kafasına göre yardım göndermemeli, koordinasyon merkezlerinin yönlendirmesine uymalıdır.

Sözün kısası, inşallah yaşanan bu felaket son olur.