Türkiye Barolar Birliği Başkanı ÖzdemirÖzok da “Hükümet "yandaş yargı"yaratmayı amaçlıyor” diye konuştu

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, adli yıl açılış töreninde özetle şu mesajları verdi:

MODASI GEÇMEDİ: (Kürt açılımına değinerek) Cumhuriyet ve demokrasi kurumları karşıtmış gibi gösteriliyor, cumhuriyetçiliğin demokrasiyi yok edici fonksiyonu bulunduğu belirtiliyor. Cumhuriyet ve demokrasiyi birbirinden ayırmaya, üniter devlet yapımızın güvencesi olan bu kurumun yıpratılmaya çalışıldığı üzüntüyle izlenmektedir. Vatan, millet sevgisi, ilkel, modası geçmiş bir duygu değil, özgürlükçü demokrasinin ve toplumların geleceğinin de vazgeçilmez güvencesidir. Asırlardır birlikte yaşayan, omuz omuza mücadele ederek bir millet oluşturan insanlar aynı duygularla devleti koruyup kollayarak, birlik ve bütünlüğü her şeyin üzerinde tutacaktır.

PARLAMENTO SEÇMESİN: Adalet Bakanlığı"nın AB"nin talepleri doğrultusunda hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi"nde, AB"nin taleplerinin aksi yönünde çok sayıda düzenleme var. Hükümet, Anayasa Mahkemesi"nin üye sayısını artırarak, parlamentonun mahkemeye üye seçmesini tasarlıyor. Bunu doğru bulmuyoruz. Yüce Divan yetkisi de Anayasa Mahkemesi"nden alınarak Yargıtay"a verilmeli.

MEMUR HALİNE GETİRİLİYOR: Strateji Belgesi"nde HSYK"nın yapısının değiştirilmesi tasarlanıyor. AB"nin eleştirilerine rağmen, Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK"nın doğal üyesi olarak kalmasının öngörülmesi yargı bağımsızlığı ile bağdaşmıyor. Belgede, bu durum ve parlamentonun kurula üye seçmesi "demokratik meşruiyetle" açıklanıyor. Yasama ve yürütme organlarınca üye seçilmesi kabul edilirse, aynı düşünceyle yasama ve yürütme erkinde de yargının yer alması yoluna mı gidilecek? Demokratik meşruiyet bu şekilde yorumlanamaz. Böyle bir yapılanma, hâkimlerin sıradan bir memur haline getirildiği, yargı bağımsızlığını daha da geriye götürecek bir sistemi doğuracaktır.

MEŞRUİYET SORUNUMUZ YOK: Belgede vahim bir kavramsal teşhis hatası yapılarak, "HSYK"nın oluşumunda demokratik meşruiyet ilkesine yeterince uyulmadığı" yazılı. Türk yargısının demokratik meşruiyet gibi bir sorunu yoktur. Sözde demokratik meşruiyeti sağlamak adına yasama ve yürütme organına üye seçimi konusunda geniş yetkiler tanınmasının izahı mümkün değildir. Bunun, kuvvetler ayrılığı ilkesine çok esaslı bir aykırılık oluşturacağı açıktır. Egemenlik yetkisi yasama organında toplanmış değildir.

İKTİDAR DENETİMSİZ KALIR: Türkiye, parlamenter sistemin bütün kurallarıyla benimsendiği ülkelerden farklıdır. Ülkemizde, parlamentonun oluşumunda siyasi parti genel başkanları söz sahibidir. Bu tabloda, yasama organı tarafından seçilecek kurul üyeleri yönünden daha seçim aşamasında siyasallaşma söz konusu olacaktır. Yasama ve yürütmeye, hâkim ve savcılar arasından üye seçme yetkisi verilmesi, yargıyı ve yargıcı iktidarın kontrolüne sokacaktır. Bu yapılanma, siyasal gücün hukuka egemen olması sonucunu doğurur. Çoğunluğu elde edecek siyasi iktidar, kurumsal olarak yargı denetimi dışında kalacaktır. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi zedelenecek, devlet hukuk kuralları ile yönetileceğine, siyasi güç, hukuku ve yargıyı yönetir hale gelecektir.

HSYK DENETLESİN: Yargıtay ve Danıştay başkanları, HSYK"nın doğal üyesi sayılmalı. (Adalet Bakanı"nın Ergenekon savcıları hakkında soruşturma izni vermemesiyle gündeme gelen "izin yetkisi" konusunda) Bakan"ın izin yetkisi HSYK denetimine tabi olsun. Yasama ve yürütme yargılama sürerken yapılan yorumlar konusunda hassasiyet göstermeli.

KİM İMZA ATMAZ Kİ?: (Ergenekon soruşturmasını eleştirerek) Adalet mekanizmasının iyi işlememesi, vicdanlarda soru işaretleri oluşturan yanlış uygulamalar, usule aykırılıklar, özellikle de iletişimin dinlenilmesindeki yasaya aykırı işlemler, dava ve tutukluluk sürelerinin makul süreyi aşacak kadar uzaması toplumda endişe ve kuşku yaratmaktadır. Bu sorunları aşmanın tek koşulu yargı bağımsızlığına müdahale edilmemesidir. (Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk"un, "Bir tutamcık siyaset yargıya karışırsa virüse dönüşür. Soruşturmanın gizliliği gerekçesi çok insancadır. Kuşkulunun şerefi örselenmemeli insanlar lekelenmemeli. Ön soruşturma asla bir güç gösterisine dönüştürülmemeli. El koyma, arama, gözaltı, tutuklama gibi işlemler istisnadır, özenle kullanmak gerekir. Dedikodu kanıt değildir. Anayasal düzene karşı suçları bizzat savcı soruşturmak zorundadır, kolluk ifade alamaz" sözlerini anımsatarak) Bu sözlerin altına kim imza atmaz ki? Yargı mensuplarının hukuka aykırı elde edilen delillere itibar etmeyeceklerine inanıyorum.

YANDAŞ YARGI: Ya yargıya mali özerklik de dahil tam bağımsızlığı verilmeli, yani yargı yargıya bırakılmalı ya da bu konuda yetkili kişiler gereğini bir an önce yerine getirmelidirler. "Adalet işimize geldiği zaman iyidir" demiyorsak bu sorunları bir an önce halletmemiz gerekir. (Gerçeker, konuşma metninde bu cümlenin ardından gelen, "Yandaş yargıyı değil, tam bağımsız ve tarafsız yargıyı oluşturmak için uğraş vermeliyiz" cümlesini salonda okumadı. Bu bölümü neden okumadığı konusunda, "Özel bir nedeni yok. Konuşma uzundu, bazı yerleri atladık. Atlamış olabilirim. Kimseyi suçlayıcı bir tavrımız yok. Yargı bağımsız olacaksa, yandaş yargı olmaması gerekir. Olmaması için uğraşıyoruz. Herkesin uğraşması gerekir" dedi.)

"Sakının, savcım geliyor..."
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok da, törende şöyle konuştu: “Siyasal iktidar, ülke yönetiminden ve ülkenin kaderinden sadece kendisini sorumlu kabul etmiş ve kendisi dışındaki güçleri, kurumları ve yurtseverleri yok saymıştır. En sade vatandaştan, en sorumlu kamu görevlisine kadar yaygın bir dinleme düzeneği kurularak, onlar kontrol edilmeye çalışılmıştır. Hukuk ve ahlak dışı dinlemelere dayanarak iddianameler düzenlenmiş, yazılar, öyküler, romanlar yazılmıştır. Hükümet "yandaş yargı" yaratmayı amaçlıyor.
(Ergenekon savcısı Zekeriya Öz"ü kastederek) Bir an için düşünün, altında Başbakan"ın zırhlı aracı, arkasında bakanlığın koşulsuz desteği ve yanında yandaş medyanın gücünü hisseden bir savcının bu konumu karşısında söylenecek tek şey; "sakının savcım geliyor" olabilir.”

Ergin: Bağımsız yargıdan yanayım
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker"in “yandaş yargı” sözlerini siyasiler ve yargı mensupları değerlendirdi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin: “Herkesin bu çalışmalarla ilgili görüş beyan etme özgürlüğü var. Biz de bütün değerlendirmeleri harmanlayıp, ondan bir değerlendirme yapacağız. (“Siz hangi taraftaki yargıdansınız?” sorusu üzerine) Anayasa"da öngörülen bağımsız ve tarafsız yargıdan yanayım.”

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek: “Açılışta bulunamadım sonra metni okudum, ben orada öyle bir ibare görmedim. Yargının yandaşı olmaz, yargı hukuktan yanadır her zaman. Saygınlığı da hukuktan olmasıyla mümkün olur. Dolayısıyla bundan kimsenin alınganlık çıkarmasına veya özel anlam çıkarmaya gerek yok.”

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin: “Bu değerlendirmeleri partilerimiz yapar, iktidar partimizin mensupları yapar ama TBMM Başkanı olarak benim değerlendirme yapmam şık olmaz.”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç: “Başkan, gerçekten çok düzeyli, vatana ihanet gibi ağır ifadeler kullanmadan son derece düzeyli ifadelerle katılmadığı yerleri ifade etti. Son derece isabetli buluyorum. Katılmadığım yerleri var. Ama düşüncelerini eleştiriye açık olarak değerlendiriyorum. Bakanlığın projelerine karşı görüşlerini iletti. Oturulur konuşulur.”

Yalçınkaya ile tokalaşma
Yargıtay Konferans Salonu"ndaki törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, CHP lideri Deniz Baykal ile çok sayıda bakan, yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri katıldı. Erdoğan, salona girerken ikinci sırada oturmasına rağmen Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya"yla da tokalaştı. Gül, salona girdiği sırada bazı Yargıtay üyelerinin ayağa kalkmaması dikkati çekti. Törenin ardından Gerçeker, Gül, Şahin, Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Danıştay Başkanı Mustafa Birden"i odasında ağırladı.

"Tarikat" benzetmesi
Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, HSYK"ya TBMM"nin üye seçmesinin yargı bağımsızlığını zedeleyeceği yönündeki görüşler konusunda, “Nasıl ki tarikatlara bağlı bir kişinin özgürlüğünden söz edilemezse, siyasete bağımlı bir yargının da bağımsızlığından söz edilemez” dedi. Yalçınkaya, Gerçeker"in “yandaş yargı” nitelemesi konusunda değerlendirme yapamayacağını vurguladı. -milliyet