Fransa ve Almanya’da tutukluluk süresi maksimum 1 yıl.İspanya’da 2 yıl, İngiltere’de 112 günle sınırlı olan bu süre Türkiye’de 10 yılı bulunca, kamuoyunda ‘tutukluluk cezaya dönüştü’ eleştirileri de kaçınılmaz oluyor.
 
Türkiye’de bazı insanların 10 yıl tu-tuklu yargılandıkları davalar var. Bazı meşhur davalar se-
bebiyle tutukluluk süresi, tartışma konusu oldu.
 
Avrupa’da tutukluluk süresi Türkiye’den az. Fransa ve Almanya’da maksimum bir yıl... İspanya’da ise 2 yıl... İngiltere’de ise 112 günle sınırlı.
 
Tutukluluk cezaya dönüştü mü?.. Bu, son zamanlarda sıkça gündeme getirilen soruların başında yer alıyor. Oysa ‘bir koruma tedbiri olan tutukluluk’ Türk hukuk sisteminde öteden beri var. Hatta Türkiye’de bazı insanların 10 yılı aşkın şekilde tutuklu yargılandıkları davalar bile oldu. Fakat bu husus son dönemde kamuoyundaki meşhur davalar sebebiyle sık sık tartışılıyor. Kimisi, tutuklamanın cezaya dönüştüğü görüşünde. Bunun delillerini de sunuyorlar. Örnek olarak da Avrupa ülkeleri gösteriliyor. Ortada yargıdaki ağır işleyiş sebebiyle çok ciddi çelişkiler olduğunu söylemek mümkün. Avrupa’da tutukluluk süresi Türkiye’dekinden daha az. Örneğin, Fransa ve Almanya’da tutukluluk süresi maksimum bir yıl. İspanya’da ise 2 yıl, İngiltere’de ise 112 günle sınırlı. Kefaletle serbest bırakma gibi durumların olduğu bu ülkelerde, evde hapis ya da elektronik kelepçe ile özgürlüğü belli oranda sınırlama gibi tedbirler söz konusu.
 
ADALET HERKESE LAZIM
Ancak Türkiye’de manzara farklı. Zaten mevcut tutukluluk süresi, hukukçuları da kamplara bölmüş vaziyette. AİHM’in 6. maddesi ‘Adil yargılama hakkını’ düzenliyor. Genellikle AHİM’ye Türkiye’den götürülen davalarda bu maddenin ihlal edildiği vurgulanıyor. Bu noktadan yola çıkan kimi hukukçular, Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi davalarda tutuklanan kişilerin “yeteri kadar tutuklu yargılandıklarını, bundan sonra yargılanmalarına tutuksuz devam edilmesi gerektiğini” savunuyor. Bu tartışmada saflar oldukça net. Ergenekon, Balyoz ve KCK karşıtları, tutukluluk süresini normal buluyor. Ama karşı taraf, “insanların özgürlüklerinin sınırlandırıldığını” belirtiyor. Zaten bu minvaldeki tartışmalar da oldukça hararetli. Ama her iki tarafın da birleştikleri hususlar yok değil. Çözüme gelince argümanlar farklı. Ama şurası kesin: Adalet herkese lazım.
 
Emekli Savcı Gültekin Avcı: MASUM değiller
 
Emekli Savcı Gültekin Avcı, meşhur davaların üzerinde hassasiyetle duruyor. Avcı, AİHM’nin karışık davalarda 4 yıl 4 günü normal kabul ettiğini söylüyor. Avcı’ya göre tutukluluk süresi ve davaların uzun sürmesi sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Ergenekon Davası’nın içerik açısından İtalya’daki Gladyo Davası’ndan 10 kat daha büyük ve karmaşık bir dava olduğunu söyleyen Avcı, AİHM içtihatlarına göre böyle bir davanın 8 yıla kadar uzayabileceğini kaydetti. Avcı şunları söylüyor: “Süresi uzun diye tutukluları bırakamazsınız. Bu insanlar güçlü, delilleri karartabilirler. Tutukluluk süresi ilk defa Ergenekon ve Balyoz davalarında gündeme getirildi. Çünkü şimdiye kadar devletin kaymağını yiyen seçkinler, ulusalcıların entrikacıları yakalandı. Bu, bunların feryadıdır. Tutuklular masum değil. Masum ile kötü arasında bir yerdedirler. Kimse Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay’a masum muamelesi yapmasın.”
 
Yargıtay Üyesi Nihat Ömeroğlu: Suçluyu bırakmak barışı zedeler
 
Yargıtay 5. Dairesi Üyesi Nihat Ömeroğlu, ‘tutuklamaların cezaya dönüştüğü yönündeki bir genellemenin yapılmasının doğru olmadığını’ söylüyor. Ömeroğlu’na göre Türk yargısının problemleri var. Ama bunlar çözülmeyecek meseleler değil. “Kuvvetli suç şüphesi bir tutuklama sebebidir” diyen Ömeroğlu, “Tutuklu yargılama bir istisna haline getirilmeli. Temel olan tutuksuz yargılamadır. Suçlu olan insanların bırakılması yargıya duyulan güveni zedeler ve toplumsal barışı sarsar” diye konuştu.. AİHM’nin 6. maddesi ve Anayasamızın 138. maddesinin “masumiyet karinesini” ön plana çıkarttığını belirten Ömeroğlu sözlerini şöyle tamamlıyor: “Süreden bahsetmekten daha ziyade her davaya ve her somut olaya, ortadaki sanık sayısına, davanın büyüklüğüne, toplumsal yarara, kamu güvenliğine göre bakmak ve ona göre karar vermek en doğrusudur. Makul süreyi donanımlı ve birikimli hâkim ve savcıların olayın durumuna göre karar vermeleri yerinde olur.”
 
Doç. Dr. Mahmut Kaşıkçı: Cezanın ÖN İNFAZI olarak görülmemeli
 
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Kaşıkçı mevcut tutukluluk sürelerini çok buluyor. Ceza hukukçusu Kaşıkçı, “Tutukluluk bir ceza değil, her şeyden önce bir koruma tedbiridir” diyor. Tutukluluğun cezanın ön infazı olarak görülmesinin de yanlış olduğunu belirten Kaşıkçı, “Süreyi dava dosyasına göre değerlendirmek gerekir” diyor ve şunları söylüyor: “Tutuklu yargılamada 5 ve 10 yıl uzundur. Bu bir tutuklama değil artık cezadır. Bir kişinin uzun süre zan altında bırakılması AİHM içtihatlarına aykırı ve bu sebeple götürülecek bir davada Türkiye aleyhine karar çıkar. Azınlıkla ilgili olumsuzluklar sebebiyle çoğunluğun özgürlüğünü kısıtlayamazsınız. Latince bir söz var: Zaman geçer, hukuk kalır. Onun için kanunlar karşısında herkes eşit olmalıdır. Suçun nüfusla, nüfusun eğitimiyle, ekonomik durumuyla ilgisi var. Bu bir süreçtir. Onun için de bazen af gündeme gelir.”
 
Emekli Savcı Ahmet Gündel: Bazıları 2-3 yılı fazla görüyor
 
Yargıtay Emekli Savcısı Ahmet Gündel, tutuklulukta bir sürenin öngörülmesini pek doğru bulmayanlardan. Gündel, “Bunlar tutukluluk sürecini indirmenin çabası içerisinde. Hizbullah üyeleri 10 yılın üzerinde tutuklu yargılanmasına rağmen ‘neden serbest bırakılıyor’ diyen çevreler kendi tutuklulukları gündeme geldiği zaman 2 yıllık, 3 yıllık süreleri fazla görüyorlar. Benim tutuklum, senin tutuklun olmaktan ziyade, AİHM’nin belirlediği süreler önem taşıyor.”
 
ERGENEKON davası 4 yıldır devam ediyor
 
Tutukluluk süresi, bazı ünlü davalarla birlikte hararetle tartışmaya başlandı. İşte o, ünlü davaların bazıları...
 
ERGENEKON; Haziran 2007’de başladı. 15 dalga şeklinde devam eden operasyonlarda her seferinde ünlü isimler gözaltına alındı. 531 sanıklı davanın iddianameleri 8 bin sayfa. Ayrıca 2 bin klasörden ibaretlik delileri var. Sanıklar, “Anaya-sal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçlamasıyla” yargılanıyor.
 
BALYOZ; Emekli 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın katıldığı toplantılarda bir grup askerin darbe teşebbüsüyle açıldı. Operasyonun ilk dalgası 22 Şubat 2010 tarihinde 49 kişinin gözaltına alınmasıyla başladı. Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de elde edilen belgeler sonucu başlatılan operasyonlar sonucunda tutuklanan 42’si muvazzaf general olmak üzere 164 kişi yargılanıyor.
 
KCK; PKK’nın şehir yapılanmasına yönelik operasyon, 14 Nisan 2009 tarihinde başladı. Pek çok şehirde birçok kişi gözaltına alınıp sorgulandı. Aralarında BDP’nin yöneticileri ve belediye başkanlarının bulunduğu davada sanıklara yönelik ağır suçlamalar var. BDP’nin iddiasına göre 3 bin kişi yargılanıyor. KCK Davası’nın iddianamesi 7 bin 500 sayfadan oluşurken bunun yüzlerce klasörden oluşan ekleri bulunuyor.
 
ŞİKE; 3 Temmuz 2011 tarihinde başladı. Ünlü kulüp başkanları ile spor adamları cezaevindeler. Şikeden tutuklananlar “çıkar sağlamak amacıyla teşekkül oluşturmak, suç örgütü kurmak ve yönetmekle” suçlanıyor. Operasyonlarda 50 kişi gözaltına alındı. 25 tutukludan bazıları şöyle: Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu, Bülent Uygun, Ümit Karan, Mecnun Odyakmaz, Olgun Peker, İbrahim Akın, Tayfun Havutçu, Serdal Adalı.
 
Yargılanan ÜNLÜLER
 
Ergenekon ve Balyoz’da toplam 65 üst düzey asker bulunuyor. Bunların içinde 42 muvazzaf yer alırken çok sayıda da emekli general bulunuyor. İşte onlardan bazıları: Org. Şener Eruygur, Org. Hurşit Tolon, Or. İbrahim Fırtına, Or. Özden Örnek, Or. Şükrü Sarıışık, Or. Kemal Yavuz, Or. Saldıray Berk, Or. Çetin Doğan, Or. Tuncer Kılıç, Or. Bilgin Balanlı, Kor. Feyyaz Öğütçü, Kor. Lütfü Sancar, Kor. Mehmet Otuzbiroğlu, Kor. Engin Alan, Kor. Korkut Özarslan, Kor. Ayhan Taş, Tüm. Özer Karabulut, Tüm. Aydın Gürül, Tuğ. Levent Ersöz, Tuğ. Erdal Şenel, Tuğ. Veli Küçük, Albay Dursun Çiçek
 
GAZETECİLER: Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Uğur Çelebi, Güler Kömürcü, Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık.
 
PROFESÖRLER: Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Ferit Bernay, Mustafa Yurtkuran, Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Yalçın Küçük, Erol Manisalı...
CHP’LİLER: İlhan Cihaner, Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, Sinan Aygün.
 
FİRARİLER: Ergenekon’un kaçakları da var. Bunlar ilk zamanlarda “yakında döneriz” diyorlardı. Ancak dava dördüncü yılını geride bırakmasına rağmen dönen olmadı. Eski milletvekili Turhan Çömez, İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ve Çağdaş Eğitim Vakfı eski başkanı Gülseven Yaşer.
 
DİĞERLERİ: Ergenekon’da mesleklerinden öte çıkışlarıyla gündeme gelen çok sayıda ünlü de bulunuyor. Bunlardan bazıları şunlar: Sinan Aygün, Erol Mütercimler, Osman Paksüt, Ferda Paksüt, Mustafa Özbek, İbrahim Şahin, Adil Serdar Saçan, Gürbüz Çapan, Yalçın Küçük, Sami Hoştan, Sedat Peker.
 
KCK’LILAR: Bu davada tutuklu olanlar arasından 6 kişi milletvekili seçildi. Hatip Dicle’nin vekilliği düşürüldü. Yargılananlar arasında BDP’nin yöneticileriyle belediye başkanları da var. İsimlerden bazıları şunlar: Kemal Aktaş, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Gülser Yıldırım, İbrahim Ayhan, Fırat Anlı, Abdullah Demirbaş, Selim Sadak.