Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık için yapılan yeni konutta oturacak olması malum çevrelerden “istemezük!” seslerinin yükselmesine sebep oldu.

Ak Saray’a karşı çıkanların her birinin değişik sebebi var.

Kimisi sarayın büyüklüğü ve maliyeti açısından karşı çıkıyor.

Bu teze göre, ülkenin kaynakları böyle şatafatlı işler için harcanmamalı.

“Bu kadar lüks ve gösteriş asgari ücretin 900 lira olduğu ülkeye yakışmaz” iddiasında.

Bazılarına göre, “Bu kadar lüks ve gösteriş” ahlaki değil.

“Milletin kaynakları gösteriş için bu binaya harcanmamalı.

Ülke fakirlik içindeyken bu lüks niye?

Müslümanlık bu kadar lüks ve gösterişe cevaz verir mi?” diyor..

Bir kısmı da:

“Eğer Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilemeseydi, rakip aday Ekmelettin Bey seçilmiş olsaydı saray kendisine tahsis edilecek miydi?”

Sorulan bu sorunun cevabı aslında sorunun içinde gizli.

Soruyu soranların, cevabın “Elbette hayır!”olacağından hiç şüpheleri yok.

Yargıları kesin, aksi düşünülemez bile.

Bize göre ise;

İtiraz edenlere şunları sormak lazım.

Bu bina oraya yapılırken niçin bu kadar itiraz yükselmedi de şimdi yükseliyor?

Ülkenin ekonomik durumu bahanesiyle itiraz edenlere sormak lazım.

Bu ülke, Çankaya köşkünü, Anıtkabiri yaparken şimdikinden daha mı zengindi?

O zamanlar vatandaşımız milli gelirden daha fazla pay mı alıyordu?

Ülkemiz, İnsanlarımızın tedavi olmaları için devasa hastahanelerimizle, bir  baştan başa bölünmüş duble yollarla, Demir yolu ve Hava yolu taşımacılığında çağ mı atlamıştı?

Anıt kabir’in yapıma başlama tarihi 1944,bitişi 1953’tür,

Milletin yoksulluktan her şeyi karneyle aldığı, tarlasından aldığı mahsulü vergi memurları el koymasın” diye sakladığı yıllar.

Gelelim “Ak Sarayı”  yapmanın ahlaki olup olmadığına.

Evet, İslam bu kadar lüks ve gösterişi doğru bulmaz.

Bu kaygı ve düşünceyle itiraz anlamlıdır.

Ama maalesef içinde yaşadığımız dünyanın bize dayattığı gibi düşünüyor ve yaşıyoruz.

Gündelik hayatımızda gösteriş budalası gibiyiz.

İş hayatında muhataplarımızı şirketimizin yerleşimi ve iç dizaynıyla gücümüzü göstermenin derdindeyiz.

Evlerimizde de pek farklı değiliz.

Buna “ambiyans”diye süslüyor, meşrulaştırıyoruz.

Bir çoğumuz bu hastalığa müptela, çevremize fark atmanın derdindeyiz.

Hanemize giren aylık beşbin lira gelirle borçlanarak iki yüzbin liraya ev, elli-altmış bin liraya araba alıyoruz.

Devletin saraya yaptığı harcama ve gayri safi milli hasılayı baktığınızda devletin vatandaşından çok daha hesaplı davrandığını görüyoruz.

Ahlaki bakımdan bu saraya karşı söylem geliştirenlere dönüp kendilerini bakmalarını tavsiye ediyorum.

Eğer kendileri daha sade bir hayat yaşıyor, kazandıklarını infak ediyor, düşenin, zorda kalmışın yanında yer alıyorsa  söyleyecek sözüm yok.

Bu itirazlarını destekliyorum.

Onlar bu çağın “Ebu Zer Gıfari’leridir”

Onlara bu davranışlarından dolayı selamlıyorum!

Ama durum böyle değil.

Saraya karşı çıkanlar, bu sarayda Tayyip ERDOĞAN’ın oturacak olmasına karşı.

Dışarıdan karşı çıkanlar ise ilk defa milletin önüne somut hedefler konulmasına.

Tıpkı üçüncü köprü, hava alanı ve nükleer santraller gibi.

“Gelişmişlik ve medenilik” örtüsü altında gizlenen “Batılılaşma” ve bizi yenenleri benzeme ülküsünden vazgeçip yerine “milli hedefler” konulmasındandır.

Hükümetin 2023-2071 tarihiyle milletin önüne koyduğu daha güçlü Türkiye hedefleri, içeride ve dışarıda tedirginlik oluşturmaktadır.

Karşı oldukları “Yeni Türkiye” ülküsüdür.

Bunu engellemek için içeride algı operasyonları yapılıyor.

Bu yolla milleti yeni ülküler etrafında toparlayan, yönlendiren liderler itibarsızlaştırılmak isteniyor.

Bu ülkemize haddini bildirme ve “Yeni Türkiye” vizyonundan vazgeçirme, sekteye uğratma operasyonudur.

Değilse dış basın bu konuda niçin duyarlı olsun?

Ne ilgilendirir onlara bizim sarayımız.

*   *   *

Aydın Milli Eğitim Müdürlüğümüz ilkokul 2.sınıftan başlayarak  orta okul 8.sınıflara kadar öğrencilerin katılacağı “ödüllü” kitap okuma yarışması düzenlemiştir.

Öncelikle; böyle bir yarışma düzenlenmesinden dolayı bu projeyi düşünen ve hayata geçirenleri tebrik ediyorum.

Okullarımızın sadece müfredata dayalı eğitim yerleri olmadığını gösteren bu uygulama önemlidir.

Çocuklarımız sırf akademik eğitim uğruna “test manyağı” haline getiriliyor.

Bu gibi etkinlikler çocuklarımıza hayatın her safhasında yardımcı olacak, olaylara daha geniş açıdan bakmalarını sağlayacak, aynı zamanda yerli ve evrensel değerler kazanmalarına imkan verecektir.

Okuma etkinlikleri çocuklarımızın zihni zenginliği için çok önemlidir.

Bu tür etkinlikler sık aralıklarla düzenlenmeli ve okuma süreleri iyi ayarlanmalıdır.

Sanki biraz sıkıştırılmış ve aceleye getirilmiş gibi.

 
 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

appstoreee.jpg     googleplay.jpg