Çünkü istifaların geçerli olması için TBMM Genel Kurul'ndada oylanması gerekiyor ve buradan 'onay' çıkması beklenmiyor. Bir diğer ihtimal, DTP'lilerin fiili olarak Meclis'ten çekilmesi nedeniyle milletvekilliklerinin düşmesi.
Zaman Gazetesi'nin haberine göre, TBMM İçtüzüğü, üst üste 5 oturuma gelinmemesi durumunda milletvekilliğinin düşmesini öngörüyor. Fakat bunun da şu ana kadar bir uygulaması yok. Aynı kapsamda bulunan birçok milletvekili için herhangi bir işlem yapılmadı. Bu nedenle eski DTP'lilerin 'devamsızlıktan' milletvekilliğinin düşmesi de söz konusu görünmüyor.

İçtüzüğe göre, milletvekilliğinin düşmesi için yapılan başvurunun Genel Kurul üye tamsayısının yarısından bir fazlası oranında kabul edilmesi gerekiyor. Çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti kaynakları, oylamada istifa taleplerinin geri çevrileceğini belirtiyor. Aksi bir sonuç, DTP'yi daha da şahinleştirmenin yanında "Bizi mahkeme kapattı, iktidar partisi de TBMM'den attı" iddialarının gündeme getirilmesine neden olacak. İstifaların Genel Kurul'daki oylamasında MHP'nin 'kabul' oyu vermesi beklenirken, CHP'nin takınacağı tavır henüz netleşmedi. Bağımsız kalan 19 milletvekilinin yeni grup kurabilmesi için 20. kişi olmaya hazır olduğunu belirten Ufuk Uras da dün bazı aydınlarla ortak bir açıklama yaparak, "Sine-i milletten vazgeçin, çözüm yeri Parlamento'dur." çağrısını yineledi.

Bu durumda, DTP'li milletvekillerinin kısa süre sonra yeni bir siyasi oluşumda buluşması, 2010'un ilk aylarında da TBMM'ye dönmesi bekleniyor. DTP'nin eski milletvekili ve yöneticileri, önümüzdeki dönemi geniş çerçeveli ve yoğun değerlendirme toplantılarıyla geçirecek. Temel hedef, olabildiğince geniş, yeni bir oluşum kurularak TBMM'de daha farklı bir vizyonla temsil edilmek. Terör örgütüne mesafe alması durumunda DTP'lilerle birlikte siyaset yapmak isteyen çeşitli isim ve kesimler var. Bunun gerçekleşmemesi durumunda şimdilik, DTP'lilerin önündeki tek yol, BDP bünyesinde siyasete devam edilmesi. Kapatılan partinin yönetici ve üyeleri dünden itibaren BDP'ye geçmeye başladı. Milletvekilleri de değerlendirme sürecinin ardından en kötü ihtimalle bu partiye geçecek ve Ufuk Uras'la birlikte TBMM'de yeni grup kuracak.

Yeni sol hareket, Meclis'i adres gösterdi

Yeni bir sol parti çalışmaları etrafında birleşen İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, Prof. Mithat Sancar ve Prof. Dr. Fuat Keyman gibi isimler ortak bir açıklama yaptı. Ufuk Uras tarafından yapılan açıklamada, DTP'nin sine-i millet kararının ardından bütün taraflara çağrı yapıldı. Uras, hükümet, TBMM ve istifa edeceklerini açıklayan eski DTP milletvekillerini, 'sorunların siyaset ve demokrasi çerçevesinde çözülebilmesi için hızla harekete geçmeye' çağırdı. Açıklamada, DTP'nin kapatılmasının, kanın durması ve silahların susması umudunun sona ermesi tehlikesini güçlendirdiği ifade edildi. Ayrıca toplumun, daha büyük bir çatışmaya sürüklenmesi riskinin bulunduğu uyarısı yapıldı.

Kürt sorununun Parlamento'da çözülmesi gerektiğini savunan Uras, 'şiddetin kararlılıkla reddedilmesi ve TBMM içinde barışçı bir çözüm bulunması için çaba harcanması' çağrısı yaptı. Açıklamaya, Adalet Ağaoğlu, Aydın Engin, Baskın Oran, Burhan Şenatalar, Erol Katırcıoğlu, Gencay Gürsoy, Hüseyin Ergün, Fevzi Gümüş, Murat Belge, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Sami Evren, Seyfettin Gürsel ve Süleyman Çelebi'nin de aralarında bulunduğu 22 kişi imza attı.

Burhan Kuzu: Sine-i millet yasal değil

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 'sine-i millet'in hukuki bir kavram olmadığını, yasal düzenlemesinin de mevcut olmadığını belirtti. Bu kavramın siyasete Süleyman Demirel tarafından kazandırıldığını söyleyen Kuzu, 'sine-i millet'in hükümetleri seçime zorlamak amacıyla kullanılan psikolojik bir argüman olduğunu savundu. Sine-i millete dönme kararını tarihte pek çok siyasetçinin ve siyasi partinin gündeme getirdiğini ancak hiçbir zaman böyle bir şeye cesaret edemediğini ifade eden Kuzu, "Zaman zaman bunun lafı edilir, ama uygulaması zor olur. Çünkü yasal bir hak da yok, düzenleme de yok, hukukta kavramı da tanımı da yok." şeklinde konuştu.

Siyasî yasaklı Miroğlu, 4 yıllık hapis cezası aldı

Anayasa Mahkemesi tarafından 5 yıl siyaset yasağı getirilen eski DTP Genel Başkan Yardımcısı, gazeteci-yazar Orhan Miroğlu'nun başı mahkemelerle dertte. Miroğlu'nun son aylarda 3 ayrı davadan 4 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı. Avukatı Can Kayhan'ın temyize götürdüğü kararlar onanırsa Miroğlu'na cezaevi yolu görünecek. Miroğlu, 2007 yılında Ankara'daki Nevruz kutlamalarında yaptığı konuşma nedeniyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi de Mersin'de 2007 yılında yaptığı konuşmadan dolayı 10 ay hapis cezası vermiş. Yaklaşık bir ay önce de Muş Bulanık Sulh Ceza Mahkemesi'nden 6 ay hapis cezası geldi.

Aysel Tuğluk mahkemeye zorla getirilecek


Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararla milletvekilliği düşürülen ve hakkında 5 yıl siyaset yasağı konulan Aysel Tuğluk, İstanbul Adliyesi'nde görülen hakkındaki iki davanın duruşmalarına katılmadı. İstanbul 9. ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davalarda Tuğluk'u avukatı Özcan Kılıç temsil etti. Kılıç'ın, "DTP kapatıldığı için programları nedeniyle hazır edemedik." dediği Tuğluk için mahkeme zorla getirilme kararı verildi. Duruşmalar 22 Nisan ve 30 Mart 2010'a ertelendi. Tuğluk, "terör örgütü PKK'nın propagandasını yapmak, terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütüne yardım etmek" suçlarından yargılanıyor.

'Demokrasilerde ne kapatma ne de teröre destek kabul edilebilir'

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, demokratik bir ülkede siyasi partilerin kapatılmasının kabul edilemeyeceğini ancak partilerin terörü destekler tavır almasının da mümkün olamayacağını söyledi. Davutoğlu, dış politikanın böyle dönemlerde çıtayı yükselterek topluma nefes aldırması gerektiğini kaydetti.

Hırvatistan ve Bosna-Hersek'i ziyaret eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dönüş yolunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Siyasi partilerin bırakın kapatılmayı, kapatılma tehdidiyle bile karşı karşıya olması Türkiye gibi olgun bir demokraside kabul edilemez. Bu ne evrensel demokratik değerlere ne de Avrupa Birliği normlarına sığar." şeklinde konuşan Bakan Davutoğlu, kapatma kararının ve yaşanan sokak olaylarının Türkiye'nin dış politikadaki hareketliliğine darbe indireceği ihtimalini kabul etmedi./yeni şafak